Ligde çılgın atacağına emin olduğum olası yeni transferimiz. Bazı oyuncularda bu durum o kadar net gözüküyor ki. Aynı durumu geçen sene Kim min jae'nin transferinde hissetmiştim. Kadro kalitesini çok net yukarı çekecek bir oyuncu. Bu yüzden yaşına ve maliyetine çok takılmıyorum. Böyle oyunculara harcanan paraya acımak yerine daha şimdiden ıskartaya çıkan bruma gibi transferlere odaklanalım.
başta bogazici olmak üzere ülkedeki ünilerin hali içler acısı. 2016'da ilk 100'de olan bogazici an itibarıyla 700. sırada bulunuyor. zaten devlette doğru düzgün 3-5 üniversite vardı, onların da el birliğiyle içine ettiler. halk da buna çanak tuttu tabii ki. ekşi'de bile neler neler yazılıyor şu direniş hakkında. taşradan ne bekleyeceksin ki bu durumda?

umarım direnişleri başarıyla sonuçlanır.
tt arenada galibiyet sonrası gözyaşı döken, idolü volkan demirel olan ve 3 temmuz zamanında fenerbahçe'yi savunurken düşmanlarımıza küfürlü tweet'ler atan hasta fenerbahçe'li kaleci.

kendisinin yerine alınan isim ise irfan can eğribayat.

allah sizi bildiği gibi yapsın, sokayım böyle yönetime.
medyada sevdiğim nadir isimlerden. uluç; mütevazı bir geçmişten ve aileden gelip kendini geliştirmiş, aklı çalışan biri. provokatif yorumlarını dinlemekten de oldukça keyif alıyorum ben.

bazen sapıttığı anlar da hiç şüphesiz oluyor. fakat neredeyse tamamı imtiyazlı ailelerden gelen türkiye entelijansiyasında "sıradan" bir geçmişe sahip az sayıdaki insandan biri uluç. bu sebeple derin bir sempatim var kendisine.

türkiye'deki medya devlerinde, entelektüel kitlede neredeyse her köşe kapılmış artık. zengin çocukları, ayrıcalıklı doğduğu için zaten hayatta başarısız olma şansları da yokken, en kek ve keyifli ekmek kapısı olan "fikir beyan etme" üzerinden inşa ediyorlar kariyerlerini. gazeteler, dergiler kuruyorlar ve bir şekilde işleri büyütüyorlar. sonra da eş-dostu da mevki makam sahibi yapıyorlar. herkesin bir köşesi oluyor, o köşede yazı yazıyor. tabii bu eş-dost da sokak çocuğu değil, hepsi iyi okullarda okumuş insanlar. çünkü ta dededen oturmuş bir zenginlik kültürü bu.

bu şekilde çok insan var piyasada. aile zengin, saygın, tanınır olunca devamı kolaylıkla geliyor. ister şirketin başına geç, ister ingiltere'de okul oku ve akademisyen ol, ister ricalarla gazeteci ol köşe yazısı yaz. bu işler böyle. her köşe kapılmış neredeyse. zaten hem ailenin hem kendisinin çevresi geniş olduğu için de bu tekerlek böyle rahat rahat dönerek devam ediyor.

büyük hayranlık duyduğum altaylı için de durum tam olarak bu mesela. çok zengin bir aileden geliyor kendisi. bu arkadaşlar özel derslerle vs. kolaylıkla gs lisesi, saint-joseph falan kazanabildiği için de haliyle "başarılı" olacak bir çevre de ediniyorlar ve profesyonel hayatta da birbirlerini destekliyorlar.

akıllılar mı? evet. liyakate uygun işlemler mi? evet. ama sorun bunlardan daha derin. sorun, en temelde kaynayan o fırsat eşitsizliği. zaten şu anda medyadaki ya da entelektüel camiadaki insanların kahır ekseriyeti hayatlarında başarılı olacakları kesinkes belliyken dünyaya geliyorlar, ve pek tabii başarılı oluyorlar.

altıpasta önleri boşken gelen boş ortaya kafa vurmak gibi bu arkadaşların başarıya ulaşması. bizim gibi sıradan insanlar ise anca orta sahada topu alacağız, verkaç yapıp, çalım atıp 3-4 savunmacıyı oyundan düşüreceğiz ki kaleye belki şut çekme şansımız olsun. uluç, bu kadar zor olmasa da meslekdaşlarının pek çoğuna oranla daha sıradan geçmişe sahip bir isim.
Hocanın Zajc konusunda kibirli davrandığını düşünüyorum. Ismail yüksek'in yapıp da zajc'ın yapamadığı tek şey diagonel uzun paslar. Eyvallah, sisteminde bu pasların yeri çok önemli olabilir fakat elindeki malzemeler arasında bu kadar kalite farkı varsa teorinden biraz feragat edebilirsin. Tabii burada derdi terimvari şekilde şapkadan tavşan çıkartmak. Ne kendisinden evvelki hocaların icadı ile başarılı olmayı kabul eder, ne de ismail'i ben yaptım demekten vazgeçer. yoksa çok daha fazla crespo-zajc izlerdik diye düşünüyorum.