Çocukluğa dair, Fenerbahçe formalı birisi ile denk geldiğinde içinin heyecanla dolması. İçinden gurur duyup, ''ben de Fenerliyim!'' diye düşünmek. Mahalle maçında üstünde sarı - lacivert çubuklu forma olan çocuğun gücü yettiğince mücadele ederek kendisine en sevdiği futbolcunun ismini takması. Fenerbahçe ismini duyduğunda, ''Biz Fenerbahçeliyiz be! İyi ki Fenerbahçeliyiz'' demektir. Anısı olan bir maça veya herhangi Fenerbahçe ile ilgili bir belgesel, klip denk geldiğinde gözlerinin dolmasıdır. Bir yerde veya televizyonda Fenerbahçe taraftarına denk geldiğinde gurur duyup, ben de sizdenim diye düşünmektir. Mahalle maçlarında bile o forma sırtında olduğunda sanki gerçekten Fenerbahçe'de oynuyormuş gibi hissederek son ana kadar mücadele etmektir. Herhangi bir yerde çalan Fenerbahçe bestesine, marşına tüm duygularınla eşlik etmektir. Fenerbahçe logolu ürün giydiğinde ise çevredekiler tarafından farklı gözle bakılmaktır. Bazen bir besteye ağlamaklı eşlik etmektir. İstenmeyen taraf olmaktır Fenerbahçeli olmak. O kadar gol kaçırdığına kızılan futbolcunun bir golüyle onunla beraber de ağlamaktır.
Sanırım en ilginç hikayelerinden birisi bana ait olanıdır. Babamızdan devraldık biz bu sevdayı veya halkın takımıydı fenerbahçe, rengine vuruldum, sevdiğim futbolcu vardı(*) vs. gibi hikayeler dışında benimkisi. Kadınlarla büyümüş bir çocuktum ben futbol diye birşey hayatımızda yoktu. Ne zaman ki sokakta oynama yaşı geldi futbol da hayatımıza girmiş oldu. italya'dan gelen bir komşu çocuğu vardı. Şerefsiz o yaşta bir futbol oynardı akıllara zarar. Üstünde de bir forma vardı, crespo der dururdu. O zaman ki akılla marifeti formada sandım ben de(*). Ömrünü yedim annenim ben crespo forması istiyorum ben crespo forması istiyorum diye. Garibim kadın nereden bulsun parma forması, sarı lacivert diye gidip alıyor fener forması geliyor.

Meğer o forma,
"İşgalci çizmesi altında bunalan bir kentin, halkına yırtık ayakkabılarıyla kupa kazandıran,
Gece cephane taşıyıp gündüz işgalciye sahayı dar eden kahramanların formasıymış. meğer o forma, Zeki Rızaların, Lefterlerin gönlüyle imza attığı formaymış.
Meğer o forma da , " Eylül devriminde tribünde tarih yazan 50 bin koca yürekli kadının emeği varmış, Bütün gün sattığı simidin parasıyla, kampanya günü mağazaya koşan çocuğun hakkı varmış, Triko formaların, karda kışta binlerce kilometreden Kadıköy’e koşanların, Dondurucu soğukta nöbet tutarken, gizlice radyodan haber bekleyen askerin, Bir Çarşamba öğle vakti okulu kıran öğrencinin emeği varmış
O formada çok gözyaşı varmış. Yükü de çok ağırmış". O zamanlar bilmiyordum tabii ki ama öğrendikçe çok sevdim o formayı, aldırırken de çok ağlamıştım giydikten sonra da çok ağladım ama 20 küsür yıl sonra gururla, inatla, mutlulukla diyorum ki iyiki fenerbahçeliyim. Teşekkürler hernan crespo. Teşekkürler burak abi(*).


Sonrasında babadan emanet olduğunu da öğrendim ama hernan crespo olmasa galatasaray'lı olurdum herhalde veya o zamanlar ankara da olsak belki de gecekondu üyesiydim şimdi.



Ekleme : alıntı kısmı taraftarımızın yazdığı hakkını ver adlı mektuptan.
Fenerbahçeli olmak gerçek aşkın ne olduğunu bilmektir. renkdaşlarını kardeşin gibi ailen gibi görebilmektir. her daim güçlü hissettirir ve elbet bir gün belini doğrultacak eski haline geri dönecektir.

ne mutlu seni sevene.. yaşa fenerbahçe.
2 gün mutlu olamamak demek oldu.

Var üzerimizde bir lanet ama bilemiyorum. Tam mutlu olacağız,tam yüzümüz gülecek diyoruz, üzerinden 2 gün geçmiyor. Nasıl bir bahtsızlık bu.

Voleybol final serisine çıkmak üzereyiz , takımın alayı Corona oluyor, maça çıkamıyor.

Basketbolda play-off başlayacak vesely sakatlanıyor, belki 4. Olacakken 7. Ancak bitiriyoruz, CSKA geliyor. Ligde sezon sonuna geliyoruz, hem lig hem Euroleague play-off başlayacak, takımın alayı Corona oluyor.

Futbol takımı tam fırsat yakalıyor Altay sezonu kapatıyor, takımda Corona çıkıyor, Corona olan donemiyor, nazım haftalardır Corona pozitif, üstüne gg sakatlanıyor, tek forvet gibi görünen Valencia gol sonrası gidiyor vs.

Fenerbahçeli olmak ...

Fenerbahçeli olmak hemen her gün kalbin ağzında olmak, hemen her gün stressle mücadele etmek, hemen her gün bir mutsuzluk yaşayacakmış endişesi ile hayatı sürdürmek. Ne yazık ki uzun bir süredir fenerbahçeli olmak böyle bir şey.
sorun fenerbahçeli olmakta değil, vasata fazla tevazu göstermekte. bu kadar tevazunun sonucunda normal şartlar altında " yahu bu kadar da olmaz!!!!111" denilen her şey gerçekleşebilir. sirkler bize zaten normal şartlarda, hayatın olağan akışında göremediğimiz olayları, aksiyonları göstermek için vardır. sokağa çıktığımızda hololoplardan atlayan aslan görmeyiz değil mi? fenerbahçe sirki de bunun en güzel örneklerinden biridir. hololoplardan atlayan aslan olaylarını saymaya kalksak 3 hafta durmaksızın konuşuruz.
hababam sınıfı, mavi boncuk, turist ömer gibi türk sinemasının en iyi filmlerini izlerken tebessüm etmektir.
o.ç. terör örgütlerinin kucağına oturmamaktır, en önemli oyuncularından utanmamak halkın takımı denince akla gelendir.
şaibeyle, şerefsizliklerle dolu başarılar yerine orta sıraların takımı dahi olmayı kabul etmektir.

ve en önemlisi, türk tarihinin gelmiş geçmiş en önemli şahsiyeti mustafa kemal atatürk'ün gönül verdiği takımı tutmaktır..bir kulüp taraftarı için bundan daha önemli bir şeref daha yoktur..