hababam sınıfı, mavi boncuk, turist ömer gibi türk sinemasının en iyi filmlerini izlerken tebessüm etmektir.
o.ç. terör örgütlerinin kucağına oturmamaktır, en önemli oyuncularından utanmamak halkın takımı denince akla gelendir.
şaibeyle, şerefsizliklerle dolu başarılar yerine orta sıraların takımı dahi olmayı kabul etmektir.

ve en önemlisi, türk tarihinin gelmiş geçmiş en önemli şahsiyeti mustafa kemal atatürk'ün gönül verdiği takımı tutmaktır..bir kulüp taraftarı için bundan daha önemli bir şeref daha yoktur..
çok zordur çok. her sezon başkasının mutluluğunu görmektir, hayal kırıklığı yaşamaktır, bin türlü şüphelendiğin olayın başına geldiğini görmektir, hele toplumun alt ve orta sınıfındaysan pek fazla arkadaşın yoksa, sevgilin terketmişse veya hiç olmamışsa ve bunlar yüzünden tek mutlu olabileceğin şey bir fenerbahçe şampiyonluğuysa çok zordur hakikaten. görünmez bir ökçenin altında ezilip kalmaktır.

ben çok üzgünüm arkadaşlar her sezon başkasının mutluluğunu görüyoruz. bir tane verilen söz tutulmuyor. hep hüsran yaşıyoruz. hayal kırıklıklarıyla dolu 9 yıl geçti kupa yok, elle tutulur başarı yok, sevinç ve mutluluk yok hep altta kalıp ezilmek var. kelimeler boğazımda düğümleniyor gözlerim dolu içim dolu konuşamıyorum sesim titriyor hep kaybeden taraftayım. çok üzgünüm...
Saf acı ve ızdıraptir. Gs şampiyon olamadı diye bjk şampiyonluğuna sevinmiştim. Ama bjk nin şampiyonluk için sevindiğini görünce gerçekten çok kıskandım. Ben şampiyon olmayı özledim amk. Yemin ederim hiç bir şeyi bu kadar özlememiştim.
Rakiplerin sampiyonluğunu seyretmek ve bir başkası sampiyon olamadı diye sevinmek anlamına evrilen şey .

Camia olarak Vizyonumuz nerelere geldi görüyorsunuz değil mi? Yazık bizlere.
sorun fenerbahçeli olmakta değil, vasata fazla tevazu göstermekte. bu kadar tevazunun sonucunda normal şartlar altında " yahu bu kadar da olmaz!!!!111" denilen her şey gerçekleşebilir. sirkler bize zaten normal şartlarda, hayatın olağan akışında göremediğimiz olayları, aksiyonları göstermek için vardır. sokağa çıktığımızda hololoplardan atlayan aslan görmeyiz değil mi? fenerbahçe sirki de bunun en güzel örneklerinden biridir. hololoplardan atlayan aslan olaylarını saymaya kalksak 3 hafta durmaksızın konuşuruz.
2 gün mutlu olamamak demek oldu.

Var üzerimizde bir lanet ama bilemiyorum. Tam mutlu olacağız,tam yüzümüz gülecek diyoruz, üzerinden 2 gün geçmiyor. Nasıl bir bahtsızlık bu.

Voleybol final serisine çıkmak üzereyiz , takımın alayı Corona oluyor, maça çıkamıyor.

Basketbolda play-off başlayacak vesely sakatlanıyor, belki 4. Olacakken 7. Ancak bitiriyoruz, CSKA geliyor. Ligde sezon sonuna geliyoruz, hem lig hem Euroleague play-off başlayacak, takımın alayı Corona oluyor.

Futbol takımı tam fırsat yakalıyor Altay sezonu kapatıyor, takımda Corona çıkıyor, Corona olan donemiyor, nazım haftalardır Corona pozitif, üstüne gg sakatlanıyor, tek forvet gibi görünen Valencia gol sonrası gidiyor vs.

Fenerbahçeli olmak ...

Fenerbahçeli olmak hemen her gün kalbin ağzında olmak, hemen her gün stressle mücadele etmek, hemen her gün bir mutsuzluk yaşayacakmış endişesi ile hayatı sürdürmek. Ne yazık ki uzun bir süredir fenerbahçeli olmak böyle bir şey.
Fenerbahçeli olmak gerçek aşkın ne olduğunu bilmektir. renkdaşlarını kardeşin gibi ailen gibi görebilmektir. her daim güçlü hissettirir ve elbet bir gün belini doğrultacak eski haline geri dönecektir.

ne mutlu seni sevene.. yaşa fenerbahçe.
Sanırım en ilginç hikayelerinden birisi bana ait olanıdır. Babamızdan devraldık biz bu sevdayı veya halkın takımıydı fenerbahçe, rengine vuruldum, sevdiğim futbolcu vardı(*) vs. gibi hikayeler dışında benimkisi. Kadınlarla büyümüş bir çocuktum ben futbol diye birşey hayatımızda yoktu. Ne zaman ki sokakta oynama yaşı geldi futbol da hayatımıza girmiş oldu. italya'dan gelen bir komşu çocuğu vardı. Şerefsiz o yaşta bir futbol oynardı akıllara zarar. Üstünde de bir forma vardı, crespo der dururdu. O zaman ki akılla marifeti formada sandım ben de(*). Ömrünü yedim annenim ben crespo forması istiyorum ben crespo forması istiyorum diye. Garibim kadın nereden bulsun parma forması, sarı lacivert diye gidip alıyor fener forması geliyor.

Meğer o forma,
"İşgalci çizmesi altında bunalan bir kentin, halkına yırtık ayakkabılarıyla kupa kazandıran,
Gece cephane taşıyıp gündüz işgalciye sahayı dar eden kahramanların formasıymış. meğer o forma, Zeki Rızaların, Lefterlerin gönlüyle imza attığı formaymış.
Meğer o forma da , " Eylül devriminde tribünde tarih yazan 50 bin koca yürekli kadının emeği varmış, Bütün gün sattığı simidin parasıyla, kampanya günü mağazaya koşan çocuğun hakkı varmış, Triko formaların, karda kışta binlerce kilometreden Kadıköy’e koşanların, Dondurucu soğukta nöbet tutarken, gizlice radyodan haber bekleyen askerin, Bir Çarşamba öğle vakti okulu kıran öğrencinin emeği varmış
O formada çok gözyaşı varmış. Yükü de çok ağırmış". O zamanlar bilmiyordum tabii ki ama öğrendikçe çok sevdim o formayı, aldırırken de çok ağlamıştım giydikten sonra da çok ağladım ama 20 küsür yıl sonra gururla, inatla, mutlulukla diyorum ki iyiki fenerbahçeliyim. Teşekkürler hernan crespo. Teşekkürler burak abi(*).


Sonrasında babadan emanet olduğunu da öğrendim ama hernan crespo olmasa galatasaray'lı olurdum herhalde veya o zamanlar ankara da olsak belki de gecekondu üyesiydim şimdi.



Ekleme : alıntı kısmı taraftarımızın yazdığı hakkını ver adlı mektuptan.