Geri kalmış ülkelerin en büyük özellikleri, orta direk sınıfının yok olmasıdır. Geri kalmış ülkelerde orta halli insanlar yoktur. İnsanlar ya fakirdir ya da zengindir. Fakir çok fakirdir, zengin ise çok zengindir. Türkiye 10 sene öncesine kadar böyle bir ülke değildi. 4000-5000 lira maaş alan insanlar aile kurup gül gibi geçinebiliyordu, 10 sene çalışıp iyi kötü bir araba iyi kötü bir ev sahibi olabiliyordu. İnsanlar üniversite okuduğu zaman karşılığını alabiliyordu, kısmen daha refah bir seviyede yaşayabiliyordu. Şimdi bunların hepsi yok oldu. Her geri kalmış ülkede olduğu gibi türkiye' de de orta sınıf yok oldu. Halk zenginler ve fakirler olarak ikiye ayrıldı. Bütün Geri kalmış ülkeleri incelerseniz bu durumu görürsünüz. İnsanlar açlıktan kırılırken futbolcular iki maç oynadı diye tff'nin topcu başına 200 bin euro prim dağıtması geldiğimiz son durumu özetliyor. Ülkenin yüzde doksanı ömür boyu çalışsa bile 200 bin euro'yu bir arada göremez. Futbolcular ise yalandan iki top oynadı diye 180 dakikada 200 bin euro kazanıyor. Bu paralar gökten inmiyor tabi, gariban halkın verdiği vergiden gidiyor. Sorarlarsa bizim çocuklar dersiniz.

Bir tarafta 2 maç için onlarca futbolcuya milyon eurolar dağıtan devlet, diğer taraftan iban paylaşıp gariban halktan para isteyen devlet. Bu ülkenin insanı bunları hak etmiyor.
ekonomisi bitik ülke. alım gücü o kadar düştü ki saçmalık boyutunda. adidas'tan originals serisi hırka bakayım dedim 800-900 lira o seri hırkalar. bu fiyatlara önceden calvin klein dolce gabbana satılıyordu. yuh yuh diyorum sadece başka lafım yok.
çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olan güzel ülkem.

uzun zamandır süregelenlerinden bir tanesi de mülteci sorunu. son günlerde sınır kapılarından rahatlıkla girebilen bu mültecilerin içinde potansiyel katilinin, hırsızının, tecavüzcüsünün yığınla olacağı çok bariz. eğitimsizlik ve fazla nüfus zaten ülkenin en büyük problemlerinin başında yer alırken, bir de yanan bu ateş daha da körükleniyor.

yanlış bir, üç, beş tane değil ki. dahası da var maalesef. ülkenin ekonomisinden tut adaletine kadar her hücresi korkunç derecede yozlaşmış vaziyette. hazin bir sona doğru yaklaşıyoruz. ve üzülerek söylüyorum ki, bu durum böyle devam ettiği müddetçe, hazin sona ivmeli bir şekilde yaklaşmaya devam edeceğiz.

önceden gelecek hakkındaki ümitsizliğim sadece ekonomik refahla ve yaşam kalitesiyle alakalıyken; artık ümitsizliğim, yerini ülkenin ulusal bir güvenlik sorunu içinde olduğu gerçeğinin yarattığı doğal korkuya bıraktı. evet, bu hayatta en büyük korkularımdan birisi artık bu maalesef. öyle bir korku ki, artık bu hayattaki en büyük zevklerimden biri olan sporla bile ilgilenesim gelmiyor. sanki bütün ülke bir kurtuluş savaşındaymış da, mahalle yanarken sporla ilgileniyormuşum gibi hissediyorum.

yazıklar olsun. bu duruma gelmemizde kimin emeği varsa yazıklar olsun. bu sözlüğün ilgi alanı bunu karşılar mı bilmiyorum ama karşılamalı. çünkü eğer bu konular bugün konuşulmazsa, yarın "ilgi alanımız" dediğimiz spor bile konuşulamayacak.
Sınır namustur şiarından sınır süzgeçtir şiarına geçiş yapan ülke.

Isteyen istediği gibi giriyor ülkeye. Elbette askeriyeye kalsa sokmaz da onlara kalmıyor, birileri ısrarlara ülkeye bu insanların gelmesi için uğraş veriyor.
Bir taraftan akın akın gelen mültecileri , diğer taraftan ‘ cebindeki telefon kaç para ‘ diyen dayıları gördükçe içim kararıyor .

Gençliğim ülkenin en yozlaşmış , ekonomik olarak en batık dönemine denk geldi . Emeği geçenlere saygılar .

Tanım : gelecek yıllarda çözmesi gereken yığınla sorun olan güzel ülkemiz .
simsiyah opak bavullarla sorgusuz sualsiz içeri giren binlerce afganın içinden geçeceği ülke. çok değil, bavulların sadece %1'inde silah bulunsa ülke olarak ateşin içinde bulacağız kendimizi.

fener falan umrumda değil artık. o kadar büyük bir sorun içerisindeyiz ki.

ne olur sesinizi çıkarın siz de arkadaşlar. burada, sokakta, başka mecrada; fark etmez. ülke olarak ciddi bir güvenlik sorunu içindeyiz ve bu duruma karşı yekvücut olup tepki koymalıyız. bu durum, birkaç yıl içinde çözülebilecek ekonomik sorunlara falan benzemez. geri dönüşü olmayan tehlikeli bir adım içindeyiz.

kafayı yememe ramak kaldı.
1946'da başlayan karşı devrim ne yazık ki çoktan sonuca vardı. Gerçi biz sovyetler yıkılmadan bağımsızlığı sağlayamayarak çoktan treni kaçırmıştık. Bu saatten sonra çok da yapacak birşey yok. Hele de Kısa vadede yapabileceğimiz hiçbirşey yok. Şehirler desen milyonların yaşadığı köyler olmuş, aydın desen hiç yok, halk desen toplum bilincinden uzak. Türk devrimi yaşanırken bile içinde bulunduğumuz koşullar çok daha iyiydi.

Ayrıca coğrafi dinamikler açısından da bugün vatandaşlarımızın tiksindiği afganistan'ın 100 sene önceki halindeyiz. Devler anadolu'da artık istikrar istemeyecekler.

Bugün Eğitimde çok ciddi devrimler yapmazsak allah torunlarımızın sonunu hayretsin. Peki yapılır mı? Hiç sanmıyorum.
mülteci çöplüğüne dönen ve ulusal bir güvenlik sorunu olan ülke. (bkz: #66559) okurken öfkelendim, yalan yok.

o kadar öfkeliyim ki bunun müsebbiblerine. mülteci sorunu, var olan sorunların en büyüklerinden bir tanesi. hatta belki de en büyüğü. ancak ne yazık ki tek sorun değil. ülkede gırla sorun var arkadaş. bugün tek tek çözmeye kalksan seneler sürecek.

ne diyorduk? mülteci sorunu. bakın göçmen sorunu demiyorum, çünkü bu insanlar göçmen değil. bu insanlar kaçak mülteci. girdikleri ülkeye ulusal bir güvenlik tehdidi olan insanlar. geçmişte siyasal islama destek vererek başımıza dert edenler; hem geçmişte, hem de günümüzde insan hakları adı altında kontrolsüz mülteci girişini destekleyen ve mülteci sorununu sert bir şekilde dile getiren insanları ırkçı olarak addeden kafasız, pembe götlü sözümona "hümanist"ler; ne idüğü belirsiz kaçak afgan mültecileri kardeşimiz olarak saymaya çalışıp bu durumu normalleştirmeye çalışanlar; bu eser hepinizin, gurur duyun. yarın bir gün "ama hepsi aynı değil abee" diye vicdan mastürbasyonu yaptığınız mültecilerin sayısı türklerin sayısına yaklaştığında; nüfus patlaması ve beraberinde gelecek envai çeşit sorunlar (en basitinden; pandemide vaka patlaması) art arda, önlenemez bir hızda oluştuğunda ve bu kültürsüz, eğitimsiz kitle size ve sevdiklerinize zarar vererek suç işlediğinde anlarsınız belki dünyanın kaç köşe olduğunu; televizyonda, internette gördüğünüz hümanist kahramanlarınızın esasında tuzu kuru insanlar olduklarını ve sizi kandırdıklarını. artışa geçecek kadın cinayetleri sonrasında gider yüzsüz yüzsüz feminizm falan kasarsınız sokaklarda (sadece kadınlar değil erkekler de öldürülür gerçi, orası ayrı). türkiye'yi mülteci çöplüğü olarak kullanan almanya'daki gurbetçilere söver, almanya'yı falan översiniz. ütopik gibi gelecek kulağa ama, yarın bir gün buralar emperyalistler tarafından işgal edildiğinde, o çok sevdiğiniz ezanlar susturulduğunda çıkar "kahrolsun emperyalizm" nidaları falan atarsınız, sanki bunda parmağınız yokmuş gibi.

ha tabii burada taşlamam gereken esas bir yer var, hem de bayağı bayağı taşlamam gereken, farkındayım. zira mültecileri bu ülkeye pembe g.tlü sözümona hümanistler veya din kardeşi adı altında mülteci girişini destekleyen kafasız islamcılar almadı. ama onlara yıllardır nefret kusuyoruz zaten. biraz da bu durumu normalleştirmeye çalışıp sesini çıkarmayan insanları eleştirmeliyiz.

pff, neyse...
x (tweet)


artık anamıza, karımıza bacımıza kızımıza dikkat etme zamanı. bu adamların dolaştığı sokaklara çıkarken çok dikkat etmeleri lazım.
Aklı olan kaçsın bu ülkeden. Burası leş bir ortadoğu ülkesi. Hukuk yok, ekonomi dibe batmış, sınırları fallafoş olmuş. ülke teröristten, mülteciden geçilmiyor, Her gün öldürülme ihtimaliniz kadınsanız tecavüze uğrama ihtimaliniz var. İnsan hakları, hayvan hakları vb hiç birinin ufacık bir kırıntısı bile yok. Ülkenin tüm kurumları dibine kadar pisliğe batmış. Yolsuzluk, hırsızlık diz boyu. Tüm bunların üstüne en acısı da gerçeklikten kopmuş cahil ve sefil halk. Tüm bunları öven, destekleyen, pohpohlayan cahil halk.

Dünyada cehaletin övüldüğü tek ülke burası olabilir. Burada yaşanmaz, burada çocuk yetiştirilmez. Bu ülkenin ne yazık ki kurtuluşu yok. İmkanı olan kaçsın buralardan, bu cahil çomarlarda kendi boklarında boğulsunlar.
Bayram sebebiyle Ankara'dan İstanbul'a giderken tam 4 defa, geri dönüşte de 1 defa durduruldu otobüsüm ve GBT kontrolü yapıldı. aynı ülkede birileri sınırdan elini kolunu sallaya sallaya giriyor hiç kimse sormuyor nereye kardeş diye. Diyeceklerim bu kadar.
Çok fazla şey yazabilirim ama artık yazmak dahi istemiyorum. Olayların patlak verdiği gün babam ve yedi yaşındaki yeğenim marmaris'teki yazlığımızda bulunuyorlardı. Ne yaşadığımı bir ben bilirim bir de allah bilir. Süreç o denli berbat yönetildi ki inanın şimdiye kadar inanılmaz şanslıydık! Ülkenin ciğerleri yanmış fakat bunu dahi söyleyebiliyorum oradan hesap edin. Umarım daha fazla can kaybı yaşanmadan, daha fazla ciğerlerimizi, güzelliğimizi kaybetmeden bu süreçten çıkmayı başarabiliriz. Inanın bunun için şansa daha çok fazla ihtiyacımız olacak!