(bkz: #99795)

sahasında 7 gol yemiş lille teknik direktörü. bir zamanlar adı bizimle anılıyordu. bakalım lille ile ligi kaçıncı sırada bitirecek veya sonunu görecek mi?
conte'nin başını çektiği metodik futbolun belli kısımlarını, hücum geçişlerini kolaylaştırmak adına modifiye ederek, avrupa liglerindeki orta-alt takımların adeta çıkış rehberini (link ) hazırlayan gruptaki hocalardan biri (gasperini, favre, nagelsmann, arteta vs).

3-4-3 türevleri diye kısaca adlandırdığım bu düzenin, kendi içinde değişkenlere sahip olsa da ortak noktaları:

- stoperlerden biri daha hücumcu özellikli
- orta saha merkezi savunma/mücadele/ veya tempo ağırlıklı
- hücum elemanları birbirini tamamlayan kombinasyonlardan oluşuyor

son dönemde bu düzenden sıkça bahsettim, ama sebebi ben değilim :) sebebi, bu rehberden faydalanan bazı takımların (lens, vitesse, sochi, oostende gibi) bu sezonu istediklerinden iyi sırada bitirmeleri, ve ardından euro 2020'de gözlemlediğimiz gelişmeler: bu türevleri oynayan ülkeler ciddi gelişmeler kaydetti: turnuva genelinde çoğunlukla böyle oynayan danimarka ve isviçre çeyrek finale çıktı; bu düzene son 16 maçlarında geçiş yapan ingiltere almanya'yı beklenenden daha iyi bir oyunla eledi, aynı şekilde bu düzene bu turda geçiş yapan ukrayna da bana göre favori olmadığı bir eşleşmede isveç'i zor da olsa eledi.

(burada 3'lü oynasalar da konudan ayrı tutulması gereken üç ülke var bence; hollanda, belçika ve almanya. onlar da benzer oynuyorlar ancak hollanda'nın birbirini tamamlayan bir hücum yapısı olmadan (santrforsuz), belçika'nın stoperlerini toplu oyuna pek katmadan oynaması, almanya'nın ise merkez ikili tercihleri onları bu noktada biraz ayrı kılıyor. nitekim pas oyunu + ters kanadı boşa çıkar oyunu oynayarak gruptan çıkan hollanda, kendilerine önde basıp bu pas oyununu bozan çekya karşısında paralize oldu ve elendi, santrforsuz düzende oynadıkları için sürekli adam kaçırmaya çalıştıkları uzun pasa döndüler ve topun hakimiyetini kaybettiler. stoperlerini toplu oyuna yeterince katmayan, ve ayrıca merkezde witsel-tielemans gibi toplu oyun odaklı oyuncular kullanan belçika, normalde geride bekleyerek oynayan portekiz'e karşı bile topu vermek zorunda kaldı, geçişlerde avlanmamak adına dirençli bir oyun tercih ettiler. almanya ise zaten turnuva başından beri merkez ikilide yaptığı kroos-ilkay-goretzka gibi temposuz ve savunma ağırlığı düşük tercihler sebebiyle aslında baştan kaybetti)

fonseca son sezondaki bazı orta-alt takımlara can simidi olan ve zayıf takımlara ciddi bir ittirme gücü veren bu trendi başlatanlardan. ancak, burada koca bir ancak var:

bu düzenin kendisine serie a'da bir hayrı olmadı, avrupadaki diğer takımlara rehberlik ettiğiyle kaldı :) nitekim sınırlı kadro / veya rekabet etmek istenen takımlar karşısında görece sınırlı bir kadronuz varsa işe yarayabilecek bir düzen bu. kendi liginin şampiyonu olmak isteyen takımlardan biri olan ve kadro kalitesini buna göre ayarlayan roma'ya tüm sezon boyunca bu oyunu oynatmaya çalışması en temel hatası oldu bence (aşağıda değineceğim). yani fenerbahçe'ye gelirse illa bu 3-4-3 türevleriyle oynatmaya kalkar diyemiyorum o yüzden.

kaldı ki, fenerbahçe tamamen yönetimin hedefine bağlı bir kadro kuracak; yani bu hedef eğer yine gereksiz şekilde "hemen şampiyon olmalıyız" ise, ki ali koç'un söylemlerinden bu anlaşılıyor; ona göre oyuncular transfer edilecektir. nitekim daha ilk alınan serdar dursun ve steven caulker tam olarak bu amaca hizmet eden, 30 yaş etrafında gezen, kadro genişletme amaçlı tecrübeli rotasyon transferleri.

bu yanlış hedef, fonseca'nın başarılı olma ihtimalini de azaltacak bence. çünkü fonseca çok net bir hoca değil; kimyanın tuttuğu yerde iyi, tutmadığı yerde belli çözümler üretse de uzun süreli olamıyor. şahtar'a kazandırdığı şampiyonluklar kimseyi şartlandırmasın zira lucescu döneminin sonlarında iyice metal yorgunluğu yaşayan takım fonseca ile ferah bir başlangıç yapmıştı, bu konuya geçen sezon rebrov başlığında da ucundan değinmiştim: (link ). şu da var; şahtar'ın yıllardır oturttuğu bir kültür var, fonseca orada daum'un ardından gelen zico gibiydi. şu an ise fenerbahçe'nin öyle bir futbol temeli yok, yıllardır yok.

roma ise biraz farklıydı; iyi kötü son yıllarda monchi + di francesco ile oturmuş bir futbol temeli vardı, hem monchi sayesinde salah, rüdiger, paredes, alisson gibi karlı alım-satımlar yaptılar, hem de di francesco'nun sistemiyle şl'yi zorlayacak hale geldiler (17-18 sezonu), ancak 18-19'da işler yolunda gitmeyince el ele gittiler :) ve 19-20 sezonu için fonseca geldi.

ama gelir gelmez belli çapta bir revizyon yaptı; shaarawy, manolas, gerson, pellegrini gibi isimler gitti. diawara, crisante gibi mücadele gücü sağlam tempolu orta sahalar geldi, gsliler hatırlar n'zonzi'yi ise istemeyip kiralık gönderilmesine izin vermişti. smalling, mkhitaryan, mancini gibi isimler alınmış, kolarov'un ise fb'ye gitmesine izin vermemişti, bunu da fbliler hatırlar :)

o dönem oynatmak istediği 4-2-3-1 temelli oyuna; başakşehir'le oynayacağı avrupa ligi maçından önce değinmiştim (link ), özetleyecek olursam genel olarak rakibin maçtaki durumunu süzüp tüm stratejisini ona göre değiştirebilen, eğer rakip biraz çekingen oynuyorsa oyunu hemen domine edebilen, ama biraz kora kor oynuyorsa hemen kontratak futboluna geçebilen bir takımdı roma. nitekim gruptan çıkıp son 32'de gent'i geçtikten sonra son 16'da sevilla'ya elenmişlerdi (bu tur, korona sebebiyle tek maç olarak oynanmıştı). serie a'yı ise sezon boyu yaşanan çeşitli uzun sakatlıklar sebebiyle oturmayan oyun yüzünden 5. bitirdiler.

sezonun sonlarına doğru, o bahsettiğim 3-4-3 türevlerinin tohumlarını roma'ya atmaya başlamış, ligde kalan 8 maçta 7 galibiyet almıştı.

ve tahminim; fonseca o sezon artık heyecanını/motivasyonunu kaybetmiş, kısaca "gözden düşmüş" bir takım olarak girdikleri son 8 maçlık süreçte çizilen bu grafiği yanlış yorumladı ve 20-21 sezonuna da bu şekilde giriş yaptı. nitekim ligde işler istediği gibi gitmedi; kritik maçların neredeyse hiçbirini kazanamadılar, en azından avrupa ligi'nde ilerleniyor derken, manchester united'la oynadıkları yarı final ilk maçındaki 6-2'lik mağlubiyetle sistem tamamen çöktü ve sezonun geri kalan maçları çorbaya dönüp azalarak bitirdiler sezonu.

kendi liginizin üst seviye takımlarından biri olarak; tüm sezonu bu 3-4-3 türevi dediğim oyun pratiğinde ilerletmek, eğer ligde şampiyonluk hedefiniz varsa dengelerinizi bozabilir zira sizden çok daha zayıf rakiplere bile bu şekilde oynamanız diğer önemli maçlar için fazlasıyla ipucu yaratıyor, rakiplere önlem aldırıyor. fonseca sezon genelinde aynı oynattığı bu oyun ile bence favre, nagelsmann gibi aynı gruba soktuğum o hocaların çok gerisinde kaldı. onlar da kupasız/başarısız oldular ancak sezon boyunca rakibe bağlı olarak dönüşümlü düzenler ile oynadılar ve roma'ya göre çok daha nitelikli performanslar sergilediler.

yani; fonseca, gasperini gibi makineleşmiş bir düzen kuramadı (gasperini bu oyunu dominasyona çevirmeyi başardığı için hep aynı oynatabiliyor), nagelsmann'ınki gibi esnek bir futbol anlayışı da yoktu, ve aynı zamanda favre gibi oyunu büyük düşünerek kurgulamıyordu. bu hocalar ile başlarda aynı gruba girmesine rağmen bence klasmanı düşmüş durumda.

kaldı ki, fonseca'nın, kendi liginde orta seviye bir takım olan ve ticari+sportif anlamda sınırları belli bir stratejisi olan paços ferreira ile, ve orta-üst seviye takım kimliğindeki braga ile portekiz'de kendini nispeten gösterebilmesi tesadüf değil; ki braga da kendisinden önce sergio conceiçao, sonra da abel ferreira ve ruben amorim gibi hocaları da parlatan, üst düzey futbola ara basamak olan bir futbol kültürüne sahip.

fonseca'nın şampiyonluk/zirveye oynama hedefiyle yola çıkıp başarılı oldugu tek kulübün demin söylediğim gibi kendi liginde çok sağlam bir yeri olan şahtar olması, ancak benzer hedefle yola çıksa da futbol yapısını kendi istekleri doğrultusunda değiştiren porto ve roma gibi kulüplerdeki maceralarının ise başarısızlıkla sonlanması... bunlar da tesadüf değil.

özetle; fonseca'ya futbol temeli olan bir kulüp verir ve takımı uzun vadede yapacağı dokunuşlarla belli bir şekle sokması istenirse başarılı olma ihtimali artar. ama gel bizi şampiyon yap denecekse eğer, o halde hem temelinin oturmuş olması, hem de o temeldeki ortamı fonseca'nın fazla bozmayacağı bir takım emanet edilmeli.

fenerbahçe'ye indirgersek, yönetim bu sezonki hedefi doğru seçmemiş görünüyor: ligde kesinlikle şampiyon olmak isteyip, avrupa'yı önemsemiyor. bu yüzden fonseca bence doğru tercih değil, bir kumar olur.

yine de olumlu düşünmeye çalışırsak; fenerbahçe'de şu an yalnızca bir senelik bir oyuncu grubu olsa da, en azından birbirinin oyununa iyi kötü alışmış olan bu mevcut kadronun çehresini fazla bozmadan yapılacak 3-4 nokta atışı (bekler, merkez orta saha, santrfor gibi) tartışmasız isim transferiyle iddialı bir hale gelinecektir. elbette şampiyon da olunabilir, ligdeki dengelerin böylesine değişken olduğu bir ortamda bu şaşırtmaz da. ancak uzun vadede ne kadar sağlam bir yapı kurulur o belli olmaz işte, tamamen şansa bağlı, diğer faktörlere bağlı.

uzun lafın kısası; gelirse, fenerbahçe'nin bu sezonki hedef seçimi (futbol yapısı kurmak ile şampiyonluk arasında yapacağı tercih) doğrultusunda bir kaderi olacağını düşündüğüm hoca.
x (tweet)


yalanlanmıştır. şu ana kadar "hayırlı olsun" dememek için sabırla bekledim, son 20 gündeki gibi yeni hoca bu denilen birisi gene yalan haber olabilir diye bekledim.

keşke fonseca gelseydi :(

inşallah ayarlayabilirler her şeye rağmen.