türkiye futbol şampiyonası'nın 4. sezonudur. fenerbahçe futbol takımı tarihinin ilk şampiyonluğunu aldığı sezondur.
-------alıntı ------
1924’te genç Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemdeki yetkili kurumu Türkiye Futbol Federasyonu’nun üst organı olan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı”ydı. Bu kurum 1924 yılının sonuna doğru çeşitli dallarda “Türkiye Şampiyonlukları” düzenleme kararı aldı. Bu branşların içinde de en önemlisi futbol dalıydı. 1924 yılında başlayan ‘Türkiye Futbol Şampiyonası’ (Türkiye Futbol Birinciliği de denir) 1951’e dek dönemin zor koşullarına rağmen 16 kez düzenlendi. Fenerbahçe, İstanbul Ligi şampiyonu olarak “Türkiye Futbol Şampiyonluğu’na” katılma hakkını ilk kez 1933 yılında kazandı. İstanbul Ligi’nde şampiyon olan sarı-lacivertlilerin Ankara’da yapılacak olan Türkiye Şampiyonası finallerine katılabilmesi için önce Bursa Grubu aşamasında birinci olması gerekiyordu. Türkiye futbolu; Bursa, Balıkesir, Ankara ve Trabzon olmak üzere 4 bölgeye ayrılmıştı. Toplamda 16 farklı şehrin takımları bu organizasyonda yarıştı. Bu şehirler şunlardır: Adapazarı, Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Eskişehir, Giresun, İstanbul, İzmir, Konya, Mersin, Samsun, Trabzon ve Uşak.

İstanbul Ligi'ni kazanıp bölge birincisi oluyoruz
19 Ekim 1933 Perşembe günü Bursa’ya giden Fenerbahçe, bir gün sonra Adapazarı İdman Yurdu’nu 12-0 yendi. Ertesi günkü rakip Bursa şampiyonu Sanatkarlargücü takımıydı. Bursa şampiyonu, Fenerbahçe maçına hükmen yenilgiyi kabul edip çıkmadı. Böylece takımımız Ankara’da yapılacak finallere kalmıştı. Bu şampiyona Ankara’da büyük bir ilgi uyandırdı. Bunun baş nedeni ise 1933 yılının aynı zamanda Genç Cumhuriyetimizin onuncu yıl dönümü olmasıydı. Fenerbahçe, 22 Ekim akşamı Ankara’ya hareket etti. Başkent Ankara tarihinin en kalabalık, en muazzam günlerini yaşıyordu. Ülkenin her yanından akın eden olağanüstü kalabalıklar, izci ve sporcular başkente ayrı bir heyecan ve coşku katıyorlardı. Bu mutlu günlerin havası “Türkiye Futbol Şampiyonası” finallerine de yansıdı.
Ankara ve Trabzon grubu şampiyonlarını yenerek finale çıkıyoruzFenerbahçe takımı 24 Ekim 1933 Salı günü ilk karşılaşmasını hakem Nuri Basot’un yönetiminde Ankara Grubu şampiyonu Gençlerbirliği’ne karşı oynadı. Karşılaşmayı takımımız 4-1 kazandı. 1936’da açılacak olan 19 Mayıs Stadı henüz olmadığından Gazi Eğitim Enstitüsü sahasında oynanan maçı büyük bir kalabalık izlemiştir. Takımımız ikinci maçını 26 Ekim Perşembe günü aynı hakemin yönetiminde Trabzon Grubu şampiyonu Trabzon İdman Ocağı’na karşı yaptı. Bu maçı da 3-0’lık skorla rahat bir şekilde zorlanmadan kazanan Fenerbahçe, Balıkesir Grubu şampiyonu İzmirspor’la finale kaldı. İzmirspor finale kalırken Diyarbakır Ayspor takımını 7-0 yenmişti.
Türkiye Futbol Şampiyonası'nın finali Cumhuriyet'in 10'uncu yıldönümünde
Final maçı 29 Ekim 1933 Pazar günü oynanacaktı. Milli Mücadele’nin lideri ve ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğumuz en büyük bayramdır. Kutlu olsun!” diye başlayan ünlü 10.yıl söylevini dinleyen ve resmi geçidi övünçle izleyen halkın, büyükçe bir bölümü bu kez Ankara’daki Gazi Terbiye Ensitüsü’nün, o kumlu sahasına taşınmıştı. Final maçı olağanüstü kalabalık bir taraftar topluluğu önünde ve Kemal Halim’in (Gürgen) yönetiminde başladı. Karşılamanın favorisi Fenerbahçe idi. Her an bir Fenerbahçe golü beklenirken 20. dakikada solhaf Esat’ın (Kaner) ceza çizgisi köşesinden rahat bir geri pası o sırada Hüsamettin ileri çıkmış bulunduğu için sol direk dibinden kaleye girdi. Bu beklenmedik hatalı olay ve gol İzmirsporluları olağanüstü motive etti. Hızlı ve gayretli oynuyorlardı. Devre 0-1 bitti. İkinci yarı başında hakemin ayağına kramp girdiğinden maçı kura ile seçilen Kemal Rıfat (Kalpakçıoğlu) yönetmeye başladı. O olay da şöyle gelişti:
Tartışmalar çıkınca maç erteleniyor
Maçın hakemi sakatlanınca hakemlik görevini devralan federasyon temsilcisi Kemal Rıfat bu olayı şöyle anlatıyor:“Hakemin kasığına kramp girdiğinden maçı sürdüremeyince halk, yönetici ve sporcular, sahada aralarında ‘hakem şu olsun ya da bu olsun’ diye uzun ve sinirleri yıpratan bir tartışma başlıyor. Sahada küme küme toplanan seyirci, oyuncu ve yöneticiler hep birden konuşuyorlar. Her kafadan bir ses çıkıyor. İzmirliler, İstanbullu hakem kabul etmek istemiyor. Ankara’dan Kamil Bey gösteriliyor. İzmir bunu ilk anda kabul ediyor. Fakat Kamil Bey bir türlü seyirciler arasından gelemiyor ve bir türlü hakemliği kabul etmek istemiyor. Bu ara İzmir’in kongre delegelerinden kısa bir zat İzmirspor takım kaptanının yanına sokuluyor. Bu zatın sesi biraz kalın ve yüksektir. Sözde kaptanın kulağına söylediği şu sözleri benimle birlikte en az yirmi kişi duyuyor.: ‘Sen ne yapıyorsun… Sakın ha… Kamil’i kabul etme… O eski bir Fenerlidir.’ Aslında oyunda sinirleri gerilmiş olan İzmirspor kaptanının bu sözlere kapılmaması imkan haricinde… İzmirliler önce kabul ettikleri bu hakeme de yeniden itiraz ediyorlar. Tartışmanın sonunun gelmeyeceği anlaşılıyor. Nihayet kura ile hakem tayinine karar veriliyor. İzmirspor, Trabzonlu hakem “Fenerbahçe beni aday gösteriyor. Para atılıyor. Fenerbahçe kazanıyor ve ben hakem olarak sahaya çıkıyorum. Böyle bir maçın hakemliğini bu hava içerisinde kabul etmek doğru bir şey değildi. Eğer ben de arkadaşım Kamil Bey gibi yalnız oyun seyretmek için orada bulunsaydım kesinlikle ret yanıtı verecektim. Fakat ben Ankara’da federasyon temsilcisi olarak bulunuyor ve bu kurumun bana teklif edeceği en güç görevi bile hiç duraksamadan kabul etme durumunda bulunuyordum. Saha boşaltılıp oyun başladığı zaman saat beşe beş vardı. Oysaki daha 35 dakikalık bir oyun oynanacaktı. Oyun tekrar başladığı zaman Fenerbahçe takımı daha canlı idi. Sağ ve sol açıklarla yapılan akınlar İzmir kalesini tehdite başlamıştı. Oyun çok seri olduğu için fazla koşmak zorunda kalıyordum. Bu arada İzmirsporlu bir oyuncunun ceza sahası içinde topu göğsüyle stop etmek istediğini, ancak topu kaçırmak üzereyken eliyle topa dokunarak vaziyet verdiğini gördüm. Derhal düdüğü çaldım. Penaltıyı benim gibi de herkes görmüştü. Düdükten sonra seyirciler penaltı diye bağırmaya başlamışlardı.”
Ankara'da yarım kalan final İzmir'de tekrarlandı
Bu penaltıya İzmirsporlular itiraz ettiler. İtirazlar uzadı. Hatta genel kaptan ve santrhaf Nazmi topun üzerine oturdu. Hava da kararmaya başlamıştı. Bu arada halk da sahaya dolmuştu. Sonunda havanın da kararmaya başlaması maçın oynanma olanağını ortadan kaldırdı. Olaylardan sonra TBMM Başkanı Kazım Özalp Paşa’nın çağırması üzerine Belvü Palas Oteli’nde toplanıldı. Burada maçın yinelenmesi konusunda karara varıldı. Çekilen kurada İzmir kentimizin ismi çıktığından karşılaşma İzmir’de oynanacaktı. Maçtaki gişe hasılatının tümünü ise İzmirspor Kulübü alacaktı. Bu yarım kalma olayı 30 Ekim’den itibaren İzmir basınında çok fazla yorumlara ve yayınlara neden oldu. Herkes İzmirspor’a övgüler yağdırıyordu. Ankara Vapuru ile İzmir’e gelen Fenerbahçe’yi rıhtımda büyük bir kalabalık karşılıyordu. Ancak bu karşılamanın aynı vapurla gelen İzmirsporlulara olduğu az sonra anlaşıldı. Halk, İzmirli futbolcuları bağırlarına basarken Fenerbahçe kafilesine kimse bir “Şehrimize hoş geldiniz” bile demiyordu. İzmir takımı omuzlarda olarak vilayet konağına getirildi. Burada bir gün önce İzmir’in onursal hemşehriliği verilmiş olan Rus Mareşali Voroşilov, vilayet konağında futbolcular kendisine takdim olununca onlara şu konuşmayı yaptı: “Hemşehrisi olmakla şereflendiğim güzel İzmir şehrinin şampiyon futbolcularıyla tanışmaktan ayrıca bahtiyarlık duyuyorum. Sizleri büyük başarılarınızdan dolayı hararetle kutlarım. Cuma günü yapacağınız maçla “Türkiye Şampiyonluğu” unvanının yeniden ve bir kez daha belirleneceğine kuşkum yoktur! Bunu yüzlerinizde şimdiden görüyorum ve okurken tebriklerimi de peşin sunuyorum”. İşte Ankara’daki maçın tekrarı böyle tablolar ve görülmemiş atmosfer içinde 10 Kasım 1933 tarihinde oynandı. Alsancak Stadı’nda görülmemiş bir kalabalık önünde oynanan bu maçı ülke futbolumuzda ilk kez olarak yabancı bir hakemin resmi olarak çağrılması sonucu Avusturyalı Hakem Viyanalı Mietz yönetmiştir.
8-0 kazanıyoruz
Fenerbahçe bu tarihsel maça şu kadrosu ile çıktı: Hüsamettin (Böke), Yaşar Alpaslan, Cevat Sayit, Esat Kaner, Ziya Atamer, Niyazi Sel, Muzaffer Çizer, Zeki Rıza Sporel, Şaban Topkanlı ve Fikret Arıcan.
Fenerbahçe takımı olağanüstü bir maç çıkardı. Maçı 8-0 kazanan Fenerbahçe, ilk Türkiye şampiyonluğunu kazanmış oldu. Güzel oyunla gelen ezici galibiyeti sonrası Fenerbahçe, İzmir halkını da yanına çekti. Bu maç, İzmir’de Fenerbahçe sevgisinin başladığı maç olarak da bilinir. Maç sonrası geç saatlere kadar İzmir’de kutlamalar yapıldı. İstanbul’dan da yaklaşık 100 Fenerbahçe taraftarı bu maç için İzmir’e gelmişti.
kaynak : fenerbahce.org
------alıntı -------