2010'ların başında jupp heynckes'in bayern'e oynattığı, klopp'lu dortmund'un da arkadan geldiği, rakibi presle boğan, topu aldığında sürekli dikine katetmeye çalışan, muazzam oyun.
gegenpressing yanılgısı : piston futbol gegenpressing değil. piston futbol bir oyun felsefesi. gegenpressing ise bir top kazanma stratejisi, yani piston futbol'un sadece (tercihe bağlı) alt kümelerinden biri. örnek vermek gerekirse; nasıl ki fatih terim ve aykut kocaman'ın ikisinin de takımlarının topa sahipken sabırlı - top rakipteyken tempolu oluşu ikisinin de aynı oyun felsefesine sahip olduğu anlamına gelmiyorsa, her gegenpressing yaptıran piston futbol oynatıyor, veya her piston futbol oynatan gegenpressing'le top kazanmaya çalışıyor anlamına gelmez.
ilerde bu futbolu hangi hocalar oynatabilir: piston futbol çok yüksek efor ve aynı zamanda pratiklik gerektiren bir tarz, günümüzde bu futbolu üst düzeyde sadece klopp liverpool'a oynatabiliyor. tabana yayılması kolay olduğu kadar zor.
zor çünkü a sınıfı teknikten ziyade yüksek zeka ve çabuk+doğru oynama becerisi gerektiriyor, buna sahip oyuncuları yetişkinler içinden seçerseniz minimum 500 milyon euro harcarsınız.
kolay çünkü bu felsefeye uygun tarzdaki (hocasından oyuncusuna) gençlere yatırım yaparak full kadro kurabilirsiniz. artık oyuncuları bireysel geliştirmekten ziyade onlara taktik değişimlere uyum gösterme kabiliyeti katmanın daha önemli olmaya başladığı futbolda bu yönde atılım yapanlar kazanacak. o yüzden bu felsefenin tohumları günümüzde yetişkin takımlardan ziyade altyapıda atılabilir, dolayısıyla bunu yapan bazı kulüplerin alt yaş takımlarında hocalık yapan federico coppitelli , bo svensson gibi genç hocalar şimdiden baş göstermeye başladı, ilerde üst düzey lisans alırlarsa bu felsefenin temsilcisi olabilirler.
bu sistemin top hakimiyetine önem vererek yüksek presten bir nebze ödün veren temsilcileri:
(bkz: marco rose)
(bkz: savo miloşeviç)
(bkz: murad musaev)

tam tersi; fizik güce daha çok önem verip dikine oyundan bir nebze ödün verenler:
(bkz: sergio conceiçao)
(bkz: roger schmidt)
(bkz: valerien ismael)


ülkemizde ise, eksikleri olsa da buna uygun (şimdilik) tek aday okan buruk .
fenerbahçe bu treni bu sezon ersun yanal 'la az kalsın yakalıyordu; kadıköy'deki gençlerbirliği maçının ilk 45 dakikasıyla bu oyunun işaretini vermişti: (bkz: #4500)


o maçta, 4-2-3-1'in solundaki garry, forvet arkasındaki kruse'ye yakın oynayıp hücumları merkezde yoğunlaştırdığı bir 4-3-2-1 'e çevirdi. ozan sağ kanat/sağ iç arasında mekik dokuyarak oynadığı için sağdan isla'nın bindirmelerine ihtiyaç duyan takım, neyse ki isla'nın buna kısa süreliğine de olsa cevap vermesiyle iyi pozisyonlar buldu, vedat bu pozisyonların birincisinde ıskalarken ikincide kafayla golünü attı. solda ise, garry'nin ceza sahasına topsuz koşu/geride durup pas oyununa katılma arasında nöbet değiştirdiği sistemde, kenar çizgide top alıp içeri getirdiği anlarda hep soldan birinin bindirmesi gerekti, kruse ve hasan ali bunu yapacak tempoda olmadıkları için bu görev mecbur emre'nin üstüne bindi, ilk yarı boyunca birkaç kez güzel iç bindirme yaptı (ama bu yüzden enerjisi çok erken bitti).
yani emre-kruse birlikte oynadığı için, beklerde de hasan ali-isla olduğu için anca 45 dk süren o oyun, ertesi hafta sivas deplasmanında hezimete uğradı. sivas mağlubiyetinden itibaren yanal, emre'yi yedekte tutmaya başlamış, ve emre'siz takım piston futbolu beşiktaş maçıyla birlikte 90 dk'ya yayarak 4 maçlık bir galibiyet serisi yakalamıştı (beşiktaş-rizespor-gazişehir-başakşehir).

savunma çizgisini baştan beri önde tutup, rakip sahada kaybedilen tüm topları hızlıca kazanan, rakibin kontratak yapmasına müsade etmeden pres yapan, kapar kapmaz da aniden hücum bölgesine inen bu oyun anlayışı ile yendiğimiz dört takımın o dönemki hallerini kabaca incelersek, hepsinin birbirinden farklı sistemlerde oynayan takımlar olduğunu görürüz. biri sakince top çevirmeye çalışan beşiktaş, biri uzun toplar atıp seken topları toplamaya çalışan rize, biri 3 stoper + 1 önlibero + 2 bek ile gömülüp kontratak kovalayan gazişehir, biri de o dönem oturttuğu çift forvetli 4-2-4 yerine (yine piston futbol temsilcisi okan buruk'un yönettiği) ama o maç korkak davranıp mehmet topal'lı 4-3-3 çıkan başakşehir.
ne olduysa trabzon maçıyla birlikte oldu ve o günden beri takım tepe taklak aşağı gitti, bugüne geldik.

uzun lafın kısası; temeli fizik güç ve tempoyla atılan, işin teknik kısmını ise her futbolcunun biraz biraz paylaşması gereken bir kadro gerektiren bu oyun önümüzdeki yılların baskın felsefesi olmaya devam edecek, uygulamaya çalışan her takımın parlamasına, istikrar yakalayıp devam ettirebilen her takımın da başarılar kazanmasına imkan sağlayacak.