yükselme dönemi olan 2001-02 ve parlama dönemi olan 2004-05 sezonlarında toplam dört kez elimize vermiş takım. o yüzden içimde kendilerine karşı hep antipati vardır.

ilk karşılaşmamız 2001-02‘deki şampiyonlar ligi grup maçı idi. ilk maçta evimizde barcelona‘dan 3 yemiştik ama olsun o barcelona'ydı, lyon dişimize göre diyorduk maç öncesi. kadıköy'deki maçta mustafa denizli ali güneş 'i forvet oynatmıştı, biz de bu ne biçim iş dedik izlerken. ali güneş de bizi haklı çıkarmak istercesine hayvan gibi goller kaçırdı. son anlara kadar 0-0 giden maç 88. dakikada christophe delmotte denen şerrrrrefsiz yüzünden 0-1 sona ermişti. yere düşmüş olan rüştü'nün kafasına gözüne ayaklarıyla basarak zıplayıp da atmıştı golü piç. çok sinirlendim.

ikinci karşılaşmamız bu sefer aynı sezon deplasmanda idi. ilk yarım saatte yusuf şimşek 'in ince pasını takip eden oktay derelioğlu 'nun golü ile öne geçmiştik. o golle havalarda uçtuğumu hala hatırlarım. ne umutlanmıştım amk. ama devre arasına bir dakika kala duramadık yedik golü. ikinci devre sidney govou ‘nun yıldızının parlayacağı tuttu ve iki tane yedik, 3-1 kaybettik. üçüncü golü yine delmotte denen piç atmıştı.

üçüncü karşılaşmamız 2004-05 şampiyonlar ligi grup maçı idi, kadıköy'de. hooijdonk, alex, tuncay, serhat, nobre... güzel takımdık. bir önceki maç manchester‘dan old trafford'da 6 yemiştik, ama olsun o manchester'dı. lyon dişimize göre diyorduk maç öncesi. ilk yarı 0-0 biterken umutlarımız sürüyordu, ama bu sefer de sahneye juninho denen göt çıktı ve takımını maestro gibi yönetti. cris 'in attığı golle geriye düştük, juninho çok gecikmeden ikinciyi astı. birden bire 2-0 geriye düştük derken tuncay‘ın ortasında mert nobre golü atarak bizi umutlandırsa da ipneler bir tane daha atıp umutlarımızı çöpe attı, 3-1 kaybettik.

dördüncü karşılaşmamız aynı sezon deplasmanda idi. christoph daum ilginç bir kararla hooijdonk ve nobre'yi yedekte başlatmış, serhat-tuncay'ı ileride, arkalarında alex'i, onun da arkasında serkan balcı-aurelio-selçuk üçlüsünü oynatmıştı. maçın başlarında selçuk şahin 'in 30 metreden vurduğu topun 50 kişiye çarpa çarpa sonunda karar verip kaleye girmesiyle öne geçmiştik. ama bir kaç dakika sonra yine duramadık ve michael essien 'in golüyle 1-1 oldu maç. ikinci yarı başlarken bir tane de florent malouda yazdı 2-1 oldu, ama kafa kafaya oynuyoruz maçı. alex inanılmaz bir gol kaçırıyor, deli danalar gibi pres yapıyoruz hadi çocuklar derken kalecileri gregory coupet bizim korner kazandığımız bir pozisyonda sakatlandı ve yedek kaleci girdi. korneri kullandık ve tuncay yazdı golümüzü, 2-2. hadi artık buradan vermeyiz maçı derken iki dakika sonra servet çetin denen ayıcık kırmızı kart gördü. yine de son dakikaya kadar 2-2'yi korumayı başardık, ama ne olduysa nilmar denen am paparası yüzünden oldu, oyuna girdi ve son ana kadar 10 kişiyle götümüz patlaya patlaya koruduğumuz 2-2'yi 90+1 ve 90+3 ‘te iki tane yazarak 4-2 yaptı.


o yüzden hiç sevmem bu takımı :)
an itibariyle 2019-2020 sezonunun en flaş takımı.
3'lü defans oynuyorlar ve bu 3'lü eski galatasaray'lı denayer, eski beşiktaş'lı marcelo ve eski gaziantepspor'lu marçal.
toplasan piyasa değerleri anca 20 milyon euro ediyor.
nispeten kolay bir cl grubundan çıktılar. (leipzig, zenit, benfica)
ancak ard arda eledikleri takımlar juventus ve city.
şanssızlar. çünkü şampiyon olmak için önce bayern'i daha sonra ligde büyük puan farkı yedikleri paris'î geçmek zorundalar. (muhtemelen tabi, leipzig de gelebilir) ancak kolay bir rakiple daha yumuşak maç oynamadan devler arasından sıyrılıp buralara gelmesi takdire şayan.
bir başka nokta ise, eğer şampiyon olamazlarsa ki şu anda en az şans verilen takım kendileri seneye şampiyonlar ligi'nde boy gösteremeyecekler ligi 7. tamamladıkları için. (lyon şampiyon olamadığı takdirde ajax doğrudan katılmaya hak kazanacak)