fenerbahçe'de kalsaydı belki de tarihin akışını değiştirecek genç santrfordu. çünkü o dönemin genel santrfor tiplemesine göre çok daha geçerli bir oyun stili vardı; süratli, ayakları yere sağlam basan, sağa sola deplase olan, asgari tekniğe sahip, iki ayağıyla da sağlam şutlar çıkarabilen bir santrfordu. kısacası oyun stili andriy şevçenko 'ya benziyordu.

parladığı 1998-99 sezonunun sonları; fenerbahçe'nin yarıştan koptuğu dönemdi. nitekim murat da bu sezonun son iki maçında oynama fırsatı bulmuş ve yaşının ötesinde bir performans sergilemişti. özellikle bir istanbulspor maçı vardır ki, murat'ın adeta ben 2000'lerin santrforu olacağım diye bağırdığı maçtır o. istanbulspor o dönem her ne kadar cem uzan'dan arta kalanlarla idare etse de o maçtaki üçlü defansı emre aşık , gökhan keskin ve sead halilagic dost'tu. 19 yaşında, daha süperlig'deki ilk maçında böyle bir üçlüye karşı oynayan murat pozisyonları sürekli kovalamış, hep top istemiş, mücadeleden kaçmamış, bir de gol bulmuştu. sonraki hafta (ligin son haftası) erzurumspor'a iki tane daha atmıştı.

kendisine şans veren hocanın joachim löw olduğunu hatırlatalım.

o dönem (şampiyonluk da gittikten sonra) tüm odak noktası baliç'in avrupaya transfer olup olmayacağı iken, gözler birden bire murat'a dönmüştü. yıllardır altyapıdan kimseyi çıkaramayan, rakipleri son yıllarda bülent, tugay, okan, emre, sergen, nihat'ları çıkarırken kendi maksimum seviyesi serkan özsoy olan camianın aç susuz beklediği wonderkid murat bölükbaş'tı. fenerbahçe artık 8-10 sene forvet aramayacaktı.

ancak şöyle bir durum vardı ki; henüz kulüple profesyonel sözleşmesi olmadığı için boşta sayılırdı, trabzonlu olduğu için kendisini kapmak isteyen dönemin ts başkanı mehmet ali yılmaz hemşericilik kartını oynayarak bu fırsatı değerlendirdi ve kendisini ikna edip trabzonspor 'a götürdü.

oysa yeni sezonda takımda kalsaydı; forvet rotasyonunda kendisine mutlaka yer bulurdu.

1999-00 sezonu fenerbahçe'nin yerli oyuncu kalitesini ciddi yükselttiği bir sezondu; halihazırda rüştü, tayfun, sergen gibi milli oyuncuların, murat yakın, mustafa doğan, saffet akbaş, kemalettin, metin diyadin gibi belli bir seviyedeki oyuncuların olduğu gruba ogün, abdullah ve alpay transfer edilmişti. ancak yabancı kalitesi moşe ve moldovan haricinde düşük kalmış, lig için bile yetersiz bir seviyedeydi. özellikle yabancılardan oluşan forvet rotasyonu son yılların en düşük kalitesine sahipti:

(bkz:yaw preko)
(bkz:souleymane oulare)
(bkz:elvir boliç) - eski boliç değildi artık
(bkz:viorel moldovan) - sadece o iyiydi

murat eğer kalsaydı bu oyuncu grubunun içinde mutlaka forma şansı bulurdu.

çünkü sistemsel açıdan en az 2-3 forvetle oynanarak geçirilen bir sezon oldu. önce rıdvan dilmen çift forvetle oynamış, o istifa ettikten sonra gelen zdenek zeman 3 forvete dönmüş, ancak oulare'den bir türlü istenen alınmamış, preko istikrarsız performans göstermiş, bütün yük boliç ve moldovan'ın üzerine binmişti. boliç zaman zaman çizgisinin üstüne çıkmış, zaman zaman ise epey altında kalmış, sadece moldovan istikrarlı performans sergilemişti. o sezonki fenerbahçe'nin yarıştan kopuşunun ana sebebi buydu, yani forvetlerinin (moldovan hariç) takımı şampiyon yapacak bir performans gösterememesi.

başka faktörler de vardı tabii es geçmeyelim:

1) uche 'nin hala sakat olması - bir önceki sezonun sonlarına doğru ayağı kırılan uche yeni sezona girerken hala sakattı, sağlam bir uche ile alpay tandem kurabilse muazzam olabilirdi. ama alpay'ın partneri sürekli değişti; johnson, serkan özsoy, saffet, ogün...

2) murat yakın 'ın deprem(*) den sonra türkiye'den ayrılması - takım orta sahadaki en önemli elemanını daha 3. haftada kaybetti.

3) sergen - zeman gerginliği - sergen'e "koş" deme cüretini gösteren zeman bunun bedelini sahadaki sonuçlarla ödeyip 3 ay bile dolmadan yerini turhan sofuoğlu'na bıraktı. sergen de ocak ayı'nda galatasaray'a transfer oldu.

yani tüm bu olanların içinde, oyun stili ve temposuyla murat bölükbaş bir elmas gibi parlayabilirdi. ama o bunu istemedi ve trabzonspor'a imza attı. sonrası malum.