Suç ve ceza

tolstoy daha çok bir sosyolog iken dostoyevski ise psikoloji üzerine eğilmiş, insan beyninin derinliklerine inerek düşüncelerimizi ortaya çıkarmıştır.onun amacı sorunlarımızın kaynağına inmek ve çözüm önerileri getirmektir.öyle ki eserlerini okuyan her okur bazı yönlerden dönüşüme uğradığını hisseder.bunu sağlayan ve belki de edebiyat tarihinin en muhteşem romanı olan suç ve ceza da ise yazarın dönüştürücü etkisi zirveye çıkar.romanın başkarakteri olan raskolnikov elbette kurgusal bir karakterdir ancak onu, 19. yüzyılda doğan materyalist ideolojinin vücut bulmuş hali olarak düşünebiliriz.o ideoloji ki almanya'da ortaya çıkıp birçok milleti etkilemiş ve son olarak rusya'ya gelerek 1917 devriminin temelini atmıştır.bireysel anlamda da raskolnikov'da kendimizden bir parça buluruz zira bu karakter insan doğasının dışa vurumudur.


--- spoiler ---

sanayi devriminden sonra insanlık büyük bir değişim evresine girmiş, yeni fikirler geleneksel düşünceleri yerle bir etmiştir.romanın başkahramanı olan raskolnikov da tam olarak bu yeni insan tipini sembolize eder zira o her yönüyle bir materyalist akılcı insandır.dinlerin anlamsız olduğunu, insanlığın geleneksel kural ve düzenin dışına çıkamamasının nedenini ise, insanların korkaklığı olduğunu düşünür.onların sığ dünya görüşlerini, basit değer yargılarını ve hayvani yaşayışlarını gördükçe insanlardan tiksinen raskolnikov, kendisinin de bu düzenin dışına çıkamaması nedeniyle ızdırap çeker, "ben bir bit miyim yoksa insan mı? " sorusunu kendine sorup durur.aynı zamanda sefillik nedeniyle hukuk fakültesini bırakmış, küçük bir dairede zorluklar içinde yaşamaya çalışan bir haldedir.öte yandan birçok ailevi soruna sahip.hasta annesine yardım gönderemiyor, kızkardeşi dunya ise aşık olmadığı bir adamla sırf parası nedeniyle evlenme hazırlıkları yapıyor.dunya bu planını raskolnikov'a yolladığı mektuplarla nişanlını sevdiğini söylüyor.ancak kahramanımız, satır aralarını okuyacak kadar zeki bir karakter.kızkardeşinin annesine ve kendisine yardım etmek için sevmediği bir adamla evlendiğini anlayıp bunu da bir nevi "yasal fahişelik" olarak görüyor.raskolnikov, petersburg yaşamında ise son değerli eşyasını bir tefeci kadına veriyor.söz konusu tefeci kadın son derece açgözlü, hilebaz ve öfkeli biri olup mahalledekiler tarafından sevilmiyor.tefeci kadın, yanında çalışan ve pek akıllı olmayan yeğenine de kötü davranıyor ve ara sıra dövüyor.bu sırada raskolnikov ise, içinde bulunduğu kötü hayattan tek çıkış yolunun, tefeci kadını öldürürek parasını çalmak olduğuna karar veriyor.kendi düşüncesine göre, insalara zulmeden bu kadını öldürerek hem insanlığa bir iyilik yapmış olacak hem de kızkardeşinin sevmediği biriyle evlenmek zorunda kalmamasını sağlayacaktı.aynı zamanda hukuk fakültesine devam ederek insanlığa hizmet edebilme şansına da erişecekti.en önemlisi ise bu cinayetle birlikte raskolnikov toplumsal normların dışına çıkılabildiğini kanıtlayacak ve kendi düşüncesine göre basit bir insan olmaktan sıyrılarak napolyon gibi "büyük" bir insan olacak.sonunda ele geçirdiği bir baltayla tefeci kadını öldürür, bu arada hesapta olmamasına rağmen yaşlı kadının yeğenini de öldürmek zorunda kalır.ancak işler umduğu gibi gitmez ve şüphe, korku, hezeyan ve vicdan azabıyla dolu kabus gibi bir dünyaya girer.cinayetten sonra çaldığı parayı bile kullanmak istemez ve onu yol üstünde bir taşın altına koyar.sonrasında ise olaylar gelişir...

--- spoiler ---