Eylül'ün başında depremin merkez üssü olan seferihisar'da tatil yapmıştım. Tsunami olan sığacık beldesinde kalmıştık. Çok güzel bir yerdi insanı olsun esnafı olsun egenin en güzel bölgelerinden biriydi. Su içinde kalan dükkanları hep gezmiştik, kıyıdaki lokantalarda yemekler yemiştik. Tsunami görüntülerine baktığımda gezdiğimiz kaldığımız yerlerin hep su altında kaldığını gördüm, ölen yaşlı teyzenin görüntülerinin olduğu yerde hediyelik eşya dükkanına girmiştik. Hayat çok garip.

Depremde ölenlere Allah'tan rahmet yakınlarına da sabır diliyorum. Annemin kuzeni ve onun oğlu 17 ağustos depreminde 2 gün boyu enkazda kaldılar. Deprem sırasında oturma odasındaydılar. Tüm ev başlarına yıkıldı, 2 gün boyu tabut genişligindeki moloz yığının arasında birbirlerine yapışık bir şekilde kurtarılmayı beklediler. Annemin kuzeni o enkazda oğlunun yanında can verdi. Çocuk 7 saat boyunca annesinin bedeni ile enkazda kaldı. 2 gün sonunda kurtarma ekiplerinin yoğun çabası ile çocukta kurtarıldı. O çocuk şimdi 31 yaşında ve hala depremin etkisini atlatamadı. Lisede okulu bıraktı, yıllarca psikolojik problemlerle boğuştu. İçine kapanık sessiz bir kişilik haline geldi, Evlenmedi ve şuan bir sitede güvenlik memuru olarak çalışıyor. Annesi tarih mezunuydu babası da kimya mühendisiydi. Annesi babası okumuşlardı, maddi durumları da ülke şartlarına göre iyi sayılırdı. Deprem böyle bir felaket işte. Deprem sonrasında başlıyor asıl acılar. Yaşamayan bu acıları bilemez, bu acıları dışardan bakarak anlayamaz. Depremi yaşayan herkesin film tadında dramatik deprem anıları vardır. Ülkenin gerçeği olan Deprem felaketini yok sayan ve bunun için önlem almayan yetkilileri gördükçe daha da soğuyorum bu düzenden. Ekonomi, politika vb bunlar hep önemsiz ve gündelik şeyler. Bu ülkenin asıl sorunu ve bana kalırsa milli güvenlik sorunu depremdir. Ana gündem bu olmalıdır, zira Deprem öldürmez, bina öldürür.