Fenerbahçe'yi bırakmak gibi bir seçim şansım yok. Olsa çoktan bu eziyetten kendimi soyutlamıştım. Olmuyor işte a*k takımını bırakamıyorum. Bizim de hayattaki sınavımız bu. Bir gün olsun yüzümüz gülmedi anasını satayım, hep acı hep keder.
aynısını maç esnasında ben de düşündüm bugün ama:

(bkz: hayallerde yaşıyor bazı taraftarlar)

sigara mı bu bırakalım? en doğrusu şöyle yapmak: basiretsiz* ali koç ve liyakatsiz emre, volkan vb. gidene kadar fenerbahçe'yi ciddiye almamak. ben şahsen öyle yapacağım. yine maçlarını izleyeceğim tabi ki yine takip edeceğim ancak ne zaman bu takım doğru ve profesyonel bir şekilde yönetilmeye başlar o zaman yapılanlara anlam yükleme çabasına girerim.


*: Gerçekleri görebilmekten uzak, ileri ve uzak görüşlü olmayan, sağgörüsüz
Çok gerekli gormedigimdir. Fb'yi ya da herhangi bir ayaktopu takımını hayatının ciddi merkezine koyan insan fb'den uzulmezse başka şeyden ambale olur zate . Sağlıklı bir ruh hali değil öyle Fener'e menere odaklı yaşamak.

Futbol güzel spor. Fener de güzel takım. Ben son haftaki maçı ve hatta yeni sezon hazirlik maçlarını bile izleyeceğim aynı sekilde. Devam.

Fenerdeki başarısız zengin çocuklarına da aynı öfkeyle entry gireceğim elbette.(*)
ali koç emre belözoğlu volkan demirel triosu fenerbahçe'de kaldığı sürece ben de fenerbahçe'yi bırakacağım. bu üç tane kifayetsiz muhteris, kan emici virüs gözümde fenerbahçe'yi bütün takımlardan daha antipatik yaptı.
üst edit: fb'yi değil fb futbol takımını kastettim bu entry'de. yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermeyelim. bu kulübün hâlâ çok büyük değerleri var ve ilgiyi sonuna kadar hak ediyorlar.

birtakım fener taraftarının 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı sonrasında gerçekleştirdiği olay.

öncelikle bu entry'yi maçın siniriyle yazmıyorum. zira aşırı sakinim, birazdan neden olduğunu yazacağım zaten. bu gece itibarıyla futbol şubesini bırakmayı düşünüyorum. devre arasında yediğimiz golden sonra kalbimin sıkıştığını fark ettim ve kendimi banyoya kilitleyip aynaya karşı tam 40 dakika boyunca artık bu takımı takip etmemeye karar verdiğim yönünde ikna etmeye çalıştım. yılların yüklü olduğu duygular kolay boşalmıyor ama. bir an ölecekmişim gibi hissettim (*). her neyse, uzun uğraşlar sonucunda sakinleştim ve fenerbahçe'nin aslında çok önemli olmadığına ikna olabildim sonunda. dolayısıyla mağlubiyetlerine üzülmenin bir manası olmayacağına da ikna oldum. nitekim 85'te maç skorunu açtığımda 2-0 gerideydik ve gram tepki göstermedim, aşırı normalmiş gibi geldi.

7 sezondur tek bir kupa dahi göremedik, tek bir kupa. buna rağmen her seferinde takip etmeye devam ettim, hiç pes etmedim, her seferinde üzülmeme rağmen. hani bir umut dedim, acaba bu takım düzlüğe çıkar mı, güzel günler gösterir mi. olmadı ama. olmuyor da. olmayacak da. umudumu kaybettim çünkü. en son umutlar öldü...

benden bu kadar ahali. beni her seferinde üzen, hiçbir zaman mutlu etmeyen bir takım için daha fazla üzülemeyeceğim maalesef. çünkü bu kadarı çok fazla. güzel futbol karşılaşmalarında, fener'in şampiyonluklar kutlayacağı amatör branşlarda ve tabii ki fenerbahçe futbol takımının güzel günler göreceği zamanlarda görüşmek üzere.

(bkz: 11 mayıs 2021 fenerbahçe sivasspor maçı)

edit:

dronee
'a cevaben, acılara dayanamıyorum artık. fenerbahçe'yi bırakmıyorum aslında, futbol şubesini bırakıyorum. zaten son zamanlarda duygularımı iyice yitirmiştim bu şubeye karşı.

bugünkü sivas maçı sadece bir damlaydı. fakat bardak taşmaya çoktan yaklaştığı için bu damlanın etkisi büyük oldu.

fenerbahçe hayatım boyunca benim hep yanımda oldu, olacak da. ama futbol şubesi bir süreliğine uzaklaşacak benden. üzgünüm, durum bu.


oyunkuranstoper
'e cevaben, fenerbahçe'yi değil fenerbahçe futbol takımını kastetmiştim. çünkü bu anlı şanlı kulübün pırıl pırıl insanları var ve bu insanlar en iyisini hak ediyorlar. bakınız kadın basket takımı. hâl böyleyken bu şubeleri takip ederim daha iyi.