sırf transferler gecikiyor diye acımasızca eleştirilen yönetim. ve bu transferlerin geç kalmasının en büyük nedeni ise ffp denen illet ve kulübün toplam borcunun beşiktaş, galatasaray ve trabzonspor'un borçlarının toplamından fazla olması.

size kısaca açıklayayım fenerbahçe'nin içine düştüğü durumu.

ffp denen bir şey var. sattığınız kadar oyuncu almanız gerekiyor. yani mesela 30 milyon euro'luk oyuncu sattıysanız 30 milyon euro'luk oyuncu alma hakkınız var. tabi ffp sadece bundan ibaret değil ama temel mantığı bu. neyse.

fenerbahçe ise 2016(*) yılında aziz yıldırım döneminde gidip uefa ile bir sözleşme imzaladı. bu sözleşmeye göre fenerbahçe'nin 2016 yılının sonunda en fazla 30 milyon euro, 2017 sonunda en fazla 20 milyon euro, 2018 sonunda ise en fazla 10 milyon euro açık verme hakkı vardı. 2019-2020 sezonunun sonunda ise açık verme hakkı yoktu.

fenerbahçe toplamda 60 milyon euro'luk açık verme hakkı kazandı. ama verdiği açık 120 milyon euro'yu buldu. yani şöyle düşünün; kulübümüz, 200 milyon euro gelir elde ettiyse 320 milyon euro harcama yapmış. gelirlerimize stadyum gelirleri, tv yayın gelirleri, transfer gelirleri ve sponsor gelirleri de dahil. ayrıca giderlerimize de ödediğimiz bonservisler ve ödediğimiz maaşlar dahil ama kiralama bedelleri dahil değil.

uefa fenerbahçe'nin sözleşmeye uymayıp bu kadar açık verdiğini görünce ceza verecekti ama ali koç bağlantılarını kullanıp uefa'dan ricada bulundu. bu ricaya göre fenerbahçe 2019-2020 sezonunun sonuna kadar 60 milyon euro olan açığı 0'a indirecekti ve ceza almayacaktı.

aslında fenerbahçe'nin bu kadar açık vermesinin sebebi 2015-2016 sezonunda bonservise 42 milyon euro harcaması ve 2015-2016 ve 2017-2018 sezonlarındaki fahiş maaş bütçesi.

ali koç fener ol kampanyası yaptı. açığı 25 milyon euro'ya indirdi. yaz transfer döneminde ise 16 milyon euro'luk transfer yapıp elif elmas'ı 16 milyon euro'ya sattı. dolayısıyla transferlerde açığımız olmadı. maaş bütçesi ise düşürüldü. aziz yıldırım döneminde 4-5 milyon euro maaş öderken futbolculara, şimdi 1,8-3 arası maaş ödüyoruz. 3 milyon euro alan çok az oyuncumuz var. muriqi 1,8 milyon euro alıyor mesela. kruse 2,5 alıyor. ozan yeni sözleşmede 3 alacak. zanka 2 alıyor. böyle yani herkes. maaş bütçesi 70 milyon euro iken 45-50 milyon euro'ya düşürüldü.

evet, bu ne demek biliyor musunuz? bizim 30 haziran 2020'ye kadar fener ol, sponsorluk, forma satışı ve fenerium gelirleri, tv gelirleri, sponsorluk gelirlerinden kazanacağımız paranın; bonservislere ve maaşlara harcayacağımız paradan 25 milyon euro fazla olması gerekiyor ki açık kapansın ve avrupa'dan men yemeyelim.

dolayısıyla ali koç keyfinden az ve kalitesiz transfer yapmıyor, para olmadığı için yapamıyor bunları. size soruyorum, bu adam kulübün borcunu mu kapatsın? transferlere parayı basıp şampiyon olup avrupa'dan men mi yesin? gençlere mi yatırım yapsın? ne yapsın yani bu adam? eleştiren arkadaşlar, elbette eleştirin ama acımasızca eleştirmeyin. adam gelmeden önce 2 dönem istedi zaten. çünkü kendisi de biliyordu fenerbahçe'nin batmış olduğunu. yoksa bu adam şirketlerinden kopup gelmezdi fenerbahçe'ye. eğer başkanlık amacı olsaydı 2013'te geçerdi fenerbahçe'nin başına. ama geçmek istemedi. bu yükün altına girmek istemedi. baktı ki kulüp kötüye doğru gidiyor, kendisi geçti başa. hiçbir tecrübesi olmadan hem de.

eleştirin, ama acımasızca eleştirmeyin, mantıklı bir şekilde eleştirin.

teşekkürler.
iletişim konusunda aziz yıldırım yönetimini aratmıyor.

hemen her gün hakkımızda iddialar atılyor, algı operasyonları yapılıyor. büyük çoğunluğu iftira olan bu haberlerin içlerinde doğrular da çıkabiliyor ( zorlu buluşması gibi ) fakat yönetim açıklama yapana kadar bırakın saatleri günler geçiyor.

- bakın tff'nin borç limitini yüzde 30'dan yüzde 40'a çıkartılması hadisesini yaşadık, yönetimden hiçbir açıklama yok. günlerce tff bunu fb için düzenledi denildi durdu.

- kayserispor maçı öncesinde 1 hafta boyunca hakemin ayarlandığı gibi saçmalıklar gevelendi duruldu, sonra o maçta hakem penaltılarımızı veremedi. koskoca 1 hafta boyunca yönetim açıklama yapmadı.

- zorlu görüşmesi yaşandı, bir gazetede bu haberleşti, saatler hatta günler geçti açıklama yok. herkes şike mike diye öttü. algı yapıldı. sonrasında yönetim biz evet görüştük bilmem ne.

- bir belediye başkanı, bir vekil kulübümüzün hakkında iftira attı, üzerinden saatler geçti açıklama için.

- yargıtay kararı sızdırıldı, hakkımızda mahkeminin davayı baştan göreceği, işte bunlar şikeci denilsin diye saatlerce algı yaratıldı, gene birkaç saat sonra lüftedip bir açıklama geldi.

iş işten geçtikten sonra yapılan açıklamanın bir anlamı yok. spor medyasında zaten sesimiz kesildi. sosyal medya gücümüz yok, algı yaratacak bir genç taraftar kitlemiz de pek olmadığı belli oluyor. o zaman sosyal medyayı daha hızlı kullanmamızı sağlayacak birisi ya da birileri yönetime dahil edilmeli. candaş tolga'nın bjk'de yarattığı ortama benzer bir organizasyon gerekiyor.
çok ama çok büyük hatalar yapmakta. sosyal medya gazıyla hareket etmekten vazgeçtiği gün fenerbahçe başındaki başkanlığı başlayacak. yoksa işi çok zor.
comolli'yi göndererek çok büyük bir hata yapmış yönetim. abi adamın elinde kaç milyon euro bütçe vardı biri çıkıp açıklayabilir mi bana? hala insafsızca terraneo ile kıyaslanıyor.

şu adamın fenerbahçe'nin başında kalmasını istiyordum açıkçası. bir başkası gelince messi'yi falan getirmeyecek arkadaşlar.
takımımızın zor bir döneminde göreve gelen yönetim.
her ne kadar kötü bir başlangıç yapılsa da takım dibi gördükten sonra yukarı doğru ivmelenmeye başlamıştır. kısa zamanda ligi domine edecek bir takım oluşturulacağına olan inancım tam.
Yıllardır şampiyonluk bekleyen, aşırı duygusal, sabırsız ve agresif taraftarı barındıran kulübün başına kulüp borç batağındayken geçen yönetimdir. Sosyal medyada futbol bilinci olmayan, yönetim-finansman kavramının kıyısından geçmeyen kitleye kulak asmayıp, uzun vadede kulübü ekonomik refaha kavuşturup önce cefa sonra sefa mantığıyla hareket etmesi gerekmektedir.
Büyük umutlar ve vaatler ile gelmelerine rağmen bulunduğumuz noktada özeleştiri yapması gereken ve hatalarından ders çıkarması gereken yönetimdir.

Bu ülkede futbol ekonomisinin anlık başarılar için harcanan büyük paralar ve sonunda gelmeyen başarılar yüzünden borç batağı haline geldiğini görerek gelen yönetim seçildikten sonra bu gerçeği unutmuş olacak ki aynı hataları yapmaktan kaçınmıyor.

Sportif direktörlük, genç ve hem yarışmacı hem yetiştirici teknik direktör tercihi, genç oyuncu transferleri ile ilk sezonu açmalarına rağmen devamında gelen hatalar silsilesi yine bizi aynı noktaya getirdi.

Kiralık getirilen büyük isimlere ödenen yüksek maaşlar, alınan genç oyunculara verilmeyen şanslar ve gösterilmeyen sabırlar bizi önünde sonunda yine mali kriz noktasına getirdi ki bu konuda ali Koç'un şahsi olarak kulübe sağladığı sponsorluklara rağmen başarıdan uzak olmamız tamamen sportif olarak alınan kararlardır.

Ersun Yanal tercihi her ne zorunlu ve bence doğru bir karar olsa da yapılan transferler maalesef bir takım planlaması olmadığını ve anlık fırsatlara göre hareket edildiğini gösteriyor.

1.5 yılda bulunamayan stoper ve sol bek, orta sahada yaratılan kalabalık, kanatlardaki eksiklik hala gün gibi ortada ve biz transfer yapamıyoruz.

Bugün yedek bekleyen Harun ile yolları ayırıp berke ve Altay ile yola çıkmak

Serdar Aziz ve sadık ikilisine zanka ve Rami için harcanan toplam bütçenin 3/4üne gerçekten güven veren 1 stoper bulmak

Kolarov ile bu kadar zaman kaybetmeyip hücum yönü hasan ali'den daha iyi, topla ilişkisi yeterli, orta açmayı bilen 1 sol bek bulmak

Ekici ile takas ya da satış ile yolları ayırıp, Tolgay transferini hiç yapmamak

Emre belözoğlu ile anlaşırken, takımın hocasının vereceği süre kadar sahada olacağına ikna edip asıl işinin takım ruhunu kazandırmak olduğuna ikna etmek

Moses gibi takımı sahiplenmeyen, sadece sahada anlık parlayan bir oyuncu yerine ferdi kadıoğlu üzerinde ısrar etmek ya da aynı profilde oyuncu transfer etmek

Bu kadar zor muydu gerçekten merak ediyorum.

Mevcut durumda takım sezonu şampiyon bile tamamlasa sportif planlama anlamında başarısız bulduğum yönetimdir.
Sonuna kadar destekliyorum.

Insnaliktan anlamayan adamlara karsi naif olalim, yapici olalim vs mentalitesiyle bir arpa boyu yol alinamayacagi turk futbolunda cok belliydi (Keske alabilseydik). zaten bunu birebir deneyimleyen ali koc artik hicbir sey eskisi olmayacak diyerek bu agresivitenin fitilini ateslemisti.

Ali koc yonetiminin sonuna kadar destekcisiyim. Secim surecleri, yapilan organizasyonlar vs hepsini soluksuz izlemisimdir ama eski yonetime gore eksik buldugum tek yani buydu 'Yeri geldiginde dis gosterememek'. Ama dun yapilan aciklamayla beraber goruyoruz ki yonetim icinde gercekten daha farkli bir tutum var.

Ote yandan bu durumun camiayi atesledigi kanaatindeyim. Zaten basaksehir'e karsi alinan galibiyetin bu kadar coskulu olmasi ve atesli taraftar onunde oynanmasinin en buyuk nedenlerinden birisi buydu bence yani futbol disi donen kaostan beslenmek.

Zaten onemli ve buyuk maclardaki basarimiz ortada bunun ustune tum camia kenetlendigi zaman yapabildiklerimiz de ortada. Evet belki 3 temmuz ruhuyla soylemleri vs su an artik biraz abarti bir tabir olsa da kulubun bu sekilde dis gostermesine ihtiyac vardi.


Edit: yazim yanlisi