Koray Şener'e hediye edebilecek önemli bir galibiyet aldığımız maç.
#31847 ilk paragrafta belirttiğim düzen ile oyuna başlayıp skor gelmedikçe eldeki bütün ofansif imkanları sahaya sürerek "allahını seven bir iki hareket yapsın da maçı kurtarsın" diye beklediğimiz ve çok şükür beklentilerimizin bir kez daha boşa çıkmadığı maçtır.
erol hoca, üçüncü kez aynı düzenle maça başladı. bu düzene artık "ana plan" etiketi yapıştırabiliriz. bariz şekilde hoca, bu düzen dahilinde idmanlarda çalışılan saha içi setleri ve hücum-savunma geçişlerini takımın ezbere oynamaya başlamasını bekliyor. hatta bunun için de kasım ortası gibi bir tarih vermişti. bu ana plan dışında, samatta'yı kanada atmalar, cisse'yi oyuna almalar, forveti çiftlemeler, ozan'ı geriye çekip pelkas'ı forvetin arkasına koymalar falan tamamen spontane hamleler! benim bunlara b planı demeye dilim varmıyor; çünkü, b planı olarak sahaya koymaya çalıştığımız her senaryo, bireysel yeteneklerin insiyatifine kalmış hücumlara dönüşüyor. misal, bugün perotti çıktı, penaltıyı aldı. geçen maç, pelkas bir topuk pasıyla rakip savunmayı alabora etmişti...... bakalım yarın kim sazı eline alıp bir güzellik yapacak da neşemiz yerine gelecek?!
neyse bu b planına gelene kadar ana planda arızalı o kadar detay var ki, bırakın kasım ortasını, ikinci yarıda seri maçların başlayacağı ve 10 günde 3 maç yapıp kadro derinliği farkıyla rakipleri sindireceğimiz günleri görene kadar rahat maç kazanabileceğimizi sanmıyorum.
her şeyden önce, gömülü savunmalara karşı bu kadar geniş alanda top çevirirseniz merkez forvetiniz rakip stoperlerin kucağında can çekişir durur. merkezi bırakıp kanatlara deplase olduğunda da sürekli onun boşalttığı alanlara kat edecek bir gizli forvetiniz olmalıdır ki ceza sahası içerisinde tehlike yaratabilesiniz..
peki bu isim ozan mı?
bence değil. ama erol hoca, bu oyunu bu haliyle gayet doğru ve ideal görüyor. ne desek abesle iştigal. allah muvaffak etsin. sonuna kadar arkasındayım! lakin ben 95-96 sezonunda halil ibrahim kara'cıydım. bence parreira da öyleydi. çok teknik, çok yaratıcı, adam eksiltebilen, direkt sonuca top süren bir solbekti kendisi. ama gelin görün ki, çok sık sakatlanırdı, devamlılığı yoktu.. erol bulut deseniz tay gibi! bir günde 3 tane 90 dakika çıkartır, üstüne yürüyerek evine gidebilirdi. kimine göre büyük profesyonel, takımın güvenilir bir parçasıydı. istikrar abidesi, çalışkanlık timsaliydi.. aynı kitle, onun teknik direktörlüğünü de yere göğe sığdıramayabilir. saygı duyarım, aynı taraftayız, allah muvaffak etsin. yine de tekrar söyleyim, benim izlemek istediğim futbol erol bulut değil, halil ibrahim kara!