yazdıklarını okumaktan büyük keyif aldığım yazarımız, var olsun..

(bkz: #98369)

ilgili entrysinde kendi payıma aldığım kısım ile ilgili cevap vermek isterim.

altay, yıllardır vasat ve formsuz. başlığında defalarca yazdım zaten. orada bir sapma yok..
jesus'a 1 aydır 4-5 defa komisyoncu dedim, dediğimin arkasındayım. takıma katkısı hala 0.
emre mor'a hiç sövmedim, bence gereksiz pahalıydı. tek sezon performans için epey bir riskliydi transferi.
lincoln hakkında dün de bugün de bir şey yazmadım..


üslup olarak söylediğine gelince. haklı olduğu kısımlar var. ancak içeride ligin en kötü takımlarından birine karşı oynarken böyle skandal bir sonuç gelince insan ister istemez kafayı kırıyor.
misal kiev'e elendik, bundan çok daha önemli bir müsabakaydı bu kadar kaynamadı ortam.

sen 4. resmi maçını bir de içeride oynayacaksın, iddaa bile 1.13 oran verecek (muhtemelen sezon sonuna kadar en düşük 1-2 orandan biri olacak) rakibin ilk resmi maçı, 3 milyon euroluk toplama takım çıkacak sana 3 gol atacak, 2 defa öne geçtiğin maçta 1 puanı son dakikada kurtaracaksın.

o değil de biz fenerbahçeliler hala hayattayız, iyi kötü yaşıyoruz lan.
ön edit : yazı çok uzun dostlar. muhtemelen sözlüğün en uzun yazılarından tekini yazdım. durumu olmayıp okuyamayana sevgiler. :D
ön edit 2 : yazıya telefonla başladım fakat bu kadar uzun uzadıya yazmayı planlamıyordum. sonra kaydedip pc'de devam etmek istedim fakat nedense yazılar arasındaki boşlukları yok saydı, düzeltme geçtim ve kalanını tamamladım.

____________________________________________________________________________________________-
birbiriyle tam olarak zıt, ters yönlere giden yorumlardır. unutulmaması için de arşive kaldıralım.
ilk yorum bjk derbisinin ardından. İzliyoruz

" seyircili oynanan bir spor dalını ( seyircisiz oynanan spor dalı hangisi bilemedim ) seyircisiz oynatıyorsunuz. sağlığımız söz konusu, hayatımız söz konusu. birilerine zarar gelecekse istediğinizi şampiyon yapın. oynamayalım kardeşim. "15 mart 2020 günü yapılan açıklama esnasında türkiye'nin covid-19 gerçekleri ise şöyle.


[img_summer px=50 src=i.ibb.co/ScJS3rq/Screenshot-20200509-151647.jpg]
[img_summer px=50 src=i.ibb.co/0cv35SG/IMG-20200509-151407.jpg]
yani işin daha en başındayız, herhangi bir ölüm vakası yaşanmamış ve fatih terim çok doğru bir şekilde bu sözleri sarf ediyor. hatta ve hatta genellikle gözlerden kaçan bir detay var bu konuşmada " birilerine zarar gelecekse istediğinizi şampiyon yapın, oynamayalım kardeşim " cümlesi. demek ki oynamamak o gün için bir tercihtir. dikkat edin önceki vaka sayısı 6, sonraki 18. yani tff o gün ligi iptal etse hiçbir sorun yoktu fatih terim için. milli takım arasını bekleyelim o zaman kadar düzelme olursa orada oynayalım, olmazsa o zaman da oynamayız diyor. o günden bugüne kadar değişen tek şey ise ölüm sayısı ve vaka sayısındaki korkunç artış. ama oraya geleceğiz.

devam eden konuşmada bir başka detay; " akreditasyon sahibi 850 kişi var. bu kadar yakın olduk mu birbirimize ? hani 1 metreden fazla yakın durmayacaktık? hepimizin hayatı tehlikede. bu maç olmasa hepiniz evde olacaktınız. ertelendi bütün futbolcular evlerine gitse olacak bir hadiseden kimse gocunmaz. çünkü herkes kendisini koruyacak. şimdi bir tanemizden birisi çıksa, hepimiz karantinaya gireceğiz. florya'nin her yanını dezenfekte ettik. oyuncularımız soyunma odasında soyunmak istemedi, tekrar dezenfekte ettik. söylenen ile eylem birbiri ile örtüşmüyor. hangi bilimsel yaklaşım ve tedbir ile oynatıyorsunuz.

"off off off yorumlara gel. bu sözler doğru mu? bence evet. bu şartlarda aynen ama aynen fatih terim'in de dediği gibi " hangi bilimsel yaklaşım ve tedbir ile oynatıyorsunuz. " evet 1 kişide virüs + çıkarsa takımın hepsi karantinaya alınması gerekiyor. hem de en az 2 hafta karantina, dybala 7 haftada ancak atlattı unutmayın. bir diğer söz futbolcular soyunma odasında soyunmak istemedi. çok normal olarak istemeyecekler. peki ligler oynatıldığı zaman maç önü, maç sonu ve devre arası toplantılarını 21 futbolcu + teknik adamlar farklı odalara geçip zoom üzerinden mi yapacaklar merak ediyorum. çünkü futbolcular korkuyor, soyunmaya bile. bunun masajı var, duşu var, var oğlu var. neyse bir diğer önemli detay; 850 kişilik akreditasyon listesine şikayet ile başlıyor, hani 1 metre mesafe olacaktı deniliyor. çok çok doğru bir söz. sosyal mesafe mutlaka ama mutlaka korunmalı. ve fakat bu sosyal mesafeyi futbolcular nasıl koruyacak onun hakkında bir fikrimiz henüz yok. neyse geri dönüş yapacağız.

konuşma şöyle devam ediyor " her şeyin bir derneği var futbolcular derneğinin çıkıp biz oynamıyoruz demesi gerekir. diyebilir mi ? diyemez. sendika olmadıkları müddetçe de böyle kalacaklar. futbolun ana unsurlarını devreye almazsanız, alacağınız kararlarda net olamazsınız. oyuncularının psikolojisi bozuk. herkesin ailesi, çocuğu var " çok çok doğru sözler, bir defa daha katıldım kendisine. yani diyor ki futbolcular, hakemler teknik direktörler istemezse maçlar oynanamaz. hatta bir yerde seyirci maçın tadı tuzu diyordu, o yoksa neden oynuyoruz bile diyordu. evet çok haklı. ve futbolcuların psikolojik durumu. hepsinin bozuk olduğunu söyledi, elbette öyle olacak, kimin normal ki. yalnız vaka sayısı henüz 6 türkiye'de. o günden bugüne geldiğimizde o gün bozuk olan psikoloji herhalde şu an yok olmuş olmalı. neyse devam edelim.


bu maç bittikten sonra lig araya girdi. tarih 20 nisan 2020 fatih terim şansal büyüka ile görüşüyor.

şansal büyüka bu tarihte milliyetteki köşesinde bunu yazıyor. başlayalım.
" şimdi üç aydır futbol zorunlu tatilde... futbolun bu kadar durduğunu şimdiye kadar hatırlayan yok. ligin kalan 8 haftası başlayacak da, takımlar, futbolcular nasıl hazırlanacak, ne kadar süre gerekiyor?” dedim. hoca zaten bu işlerin profesörü olmuş. başladı anlatmaya: “biz normal sezonlara başlarken, bu bütün takımlar için geçerli, 6 haftalık (1.5 ay) hazırlık süreci geçiririz. güç, kuvvet, ağırlık, çabukluk, futbolun bütün bilimsel ve fiziksel değerlerini uygularız. sonra da zayıf takımlardan başlayarak, güçlülere doğru giden hazırlık maçları oynarız.
”araya girdim... “hocam” dedim, “yeni sezona başlarken futbol bir ay tatil yapıyordu. şimdi üç aydır tatilde... zaman yok. çok sıkışmış bir takvim var. bu sıra dışı şartlarda hangi sürede bir futbolcu, bir takım hazır hale gelebilir?”fatih hoca şartlara göre, düzenlenecek yeni hazırlık dönemini anlatmaya başladı:“en az 25-28 gün lazım... hadi biraz daha fedakârlık yapalım, 3 hafta kesin lazım... 5-10 gün asla olmaz. çabuk dönme adına hızlandırılmış yöntemlerle bilimsel, fiziksel, teknik verileri harmanlayarak hazırlanacağız. her şeyi çabuk düşünüp çabuk yapacağız. her şeyi 3-4 haftaya sığdırmaya çalışacağız.herkes kendini mevcut şartlara göre en iyi şekilde hazırlayacak. buna rağmen garantisi yok. istenmeyen, bizim dışımızda gelişen bir rötar bu... öyle evde koşu bandı falan olmaz. futbolcuya saha lazım, top lazım. en az kayıpla işi bitireceğiz. mevcut şartlarda en idealini yapmaya çalışacağız. her şeyi iyi yaptık diyelim, gene de psikolojik rahatsızlık var.
”fatih hoca durdu, çok önemli bir konuyu ısrarla vurguladı:“bu zorunlu tatil süreci uzarsa, hazırlık dönemi de uzar. bundan kaçış yok. bilimsel, fiziksel veriler ve gerçekler bunu söylüyor.”hocaya en büyük endişemi sordum... “hızlandırılmış yöntemlerle ne kadar iyi hazırlanırsanız hazırlanın, futbolcular için kas, kasık, adale, lif sakatlıkları gibi büyük bir tehlike, büyük bir risk yok mu? ”hoca devam etti: “elbette var. zaten bunun garantisi yok. şartlar böyle... futbol ailesinin içinde kim varsa, itiraz yok, bahane üretmek yok, asla şikayet yok. öyle -bi dakika, hop ne oluyor- deme zamanı değil... çıkıp oynayacağız. mevcut şartlarda en iyisini yapmaya çalışacağız. hiç dilemem, hiç istemem ama sakatlanan da sakatlanacak. yapacak bir şey yok.

fatih hoca bir hatırlatma da yaptı: “birkaç fikri hazırda tutmalıyız. bu işin ideali yok. mevcut şartlar en ideali... hepimiz uyacağız. devlet ne diyor, bakanlık ne diyor, bilim kurulu ne diyor, tff ne düşünüyor? bunlara uymak ve dikkate almak zorundayız.”fatih hoca’nın bu konudaki “son nokta”sı, yıllardır ihtiyaç duyulan bir özleme davetiye çıkarttı.“aslında türkiye’de spor adamlarından oluşan bir üst kurula ciddi anlamda ihtiyaç var.

”süper lig’in kalan 8 haftası, “hızlandırılmış” şekilde oynanacak. yani iki ayda bitmesi gereken 8 haftalık oynanmamış bölüm, bir takım haftada iki maç oynanarak bir ayda (4 haftada) bitirilecek. bu konuda “uygulama aynen devam etsin, deplasman kalksın, maçlar bir merkezde oynansın, çarşamba - pazar devam edilsin” diyen çeşitli görüşler ve tartışmalar var. fatih hoca’ya sordum, “kalan 8 hafta nasıl oynanmalı?hoca, “çarşamba-pazar olabilir. karşı değilim. ama benim önerim farklı” dedi ve bana göre“süper” bir görüş ortaya attı: madem bir takım haftada iki maç oynayacak, ilk maçlar pazartesi-salı-çarşamba oynansın. ikinci maçlar cuma-cumartesi-pazar yapılsın. ilk maçını pazartesi oynayan takım, ikinci maçını cuma, salı günü oynayan takım cumartesi, çarşamba oynayan takım pazar günü ikinci maçlarını yapsınlar” dedi. “böylece her takım haftada iki maçını oynamış olur ve arada üç gün nefes alma ve yeni maçına mümkün olduğunca hazırlanma şansını bulur.” “peki, bu üç gün arada bir de deplasmana gidip gelmeler var, zor olmayacak mı?” dedim. hoca, “baştan beri söylüyorum. asla şikayet etme şansımız yok. şartlar böyle... itiraz etmeden, “öf-pöf” demeden oynayacağız.

bu kısa sürelerde deplasmana gitme sıkıntı olur mu, elbette biraz olur, ona da katlanacağız.”sonra bir düşüncesini ve uygulamasını paylaştı hoca...“ben kampı kaldırmayı düşünüyorum. zaten son maçlarda takımı kampa almadım. deplasmana da maç günü gitmek niyetindeyim. mevsim yaz... hava muhalefeti olmaz, uçakta rötar olmaz. türkiye’nin en uzak yeri 1-1.5 saat... gidersin, maçını oynarsın, dönersin. bu size zaman da kazandırır.

”fatih hoca maçların, “bir şehirde, bir merkezde oynanma görüşüne nasıl bakıyor”, onu da sordum. işte cevabı: “seyirci olmayacaksa, maçlar bir merkezde oynanabilir... bu mantıklı... oynayan her yerde kazanır. aslında gelir kaybı çok fazla... seyircisiz oynanmaz ama başka çare yoksa, yapacak bir şey de yok. seyirci olmadığına göre tarafsız sahaya kimse bir şey demez. ”hoca burada bir uyarı yaptı: “maçlar bir merkezde oynanacaksa, o merkezde, o ilde birden fazla sahanın olması gerekiyor. bu mutlaka dikkate alınmalı...”hoca lafı iyi bağladı: “güzeli de söyleyelim... iki-üç ay önce saha zeminleri berbattı. şimdi yaz geldi, her yer wembley oldu. bu da kalan 8 hafta için takımların ve futbolun büyük şansı.

fatih terim, konuşmamızın finalini insani duygulara seslenerek yaptı. hoca dedi ki;“hiçbir başarı, hiçbir zafer, hatta şampiyonluk, “insan canının” yerini tutmaz. her şeyin yeri iyi-kötü doluyor. ama insan canının yeri dolmuyor. yeter ki ülkemizde ölümler bitsin, canlar gitmesin. kazanacağız, kaybedeceğiz. yeter ki insan kaybetmeyelim, can kaybetmeyelim.maçları da bu duygularla izleyelim. allah ülkemizi, insanımızı, insanlığı korusun.” ağzına sağlık hocam. bu dileklerine bütün kalbimizle katılıyoruz.


neden süper öneri?

fatih hoca’nın kalan 8 haftalık bölümün hızlandırılmış biçimde bir ayda bitirilmesi için ilk maçların pazartesi-salı-çarşamba, ikinci maçların cuma-cumartesi-pazar günleri oynanma önerisini süper” buldum. niye “süper” buldum, anlatayım:
-maçlar çarşamba-pazar oynanırsa 9 maç birden aynı saatte oynanacak. yaz mevsimi olduğu için takımlara gündüz maçı oynatamazsınız.
-9 maç birden aynı saatte oynanırsa, var sistemi tekniğiyle - araç gereciyle, hatta görev yapanları ile yetersiz kalabilir. oysa her maçın final olduğu bir dönemde var sisteminin sağlıklı çalışmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
- 9 maçın aynı saatte oynanması, seyirciye başka maçları izlemekten mahrum bırakacak.
-9 maçın aynı saatte oynanmasına, futbolun tatile girmesiyle zaten ağır darbe yiyen, ligin yayıncısı digitürk asla “evet” demez. haklı olarak itiraz ve isyan edecek.
- 9 maçın aynı gün oynanması mhk’yi “seçkin hakem” atama konusunda sıkıntıya sokabilir.
- eğer fatih hoca’nın önerisi gibi haftanın 7 gününün 6 gününde, iki haftalık maçlar oynanırsa izleyiciler trabzonspor’u, galatasaray’ı, fenerbahçe’yi, başakşehir’i ve diğer takımları 6 günde iki defa izleme şansı bulacaklar. kendi takımlarının dışında diğer takımların maçlarını da izleyebilecekler. gönüllü kalacaklar
- var sistemi rahatlayacak. bir günde üstüne binecek yük, üç güne bölünecek. daha dikkatli olacaklar. daha yeterli hakemler görev alabilecek.
- süper lig’in yayıncısı digitürk, haftanın 7 gününün 6 günü maç yayınlayacağı için biraz olsun rahatlayacak.
- gazetelerin spor sayfaları 7 günün 6 günü maç vererek, maçları yorumlarla destekleyerek, toplumsal morale katkı sağlayacaklar. yasaklı günlerde gazete dağıtımındaki aksaklıkların ve eksikliklerin acısını çıkartacaklar. devlet sürekli “evde kal” çağrısı yapıyor. dilerim lige kadar bu işler rahatlar. ama ne olursa olsun, maç akşamları insanlar yasaklı olarak değil, gönüllü olarak evlerinde oturacaklar.
-toplumun psikolojisi olağanüstü bozuk... sürekli maç oynanması ve yayını toplumsal morale çok ciddi katkı yapacak.
- unutulmasın, uefa bile avrupa şampiyonası eleme grubu maçlarında fatih terim’in süper lig’in kalan maçları için önerdiği sistemi uyguluyor. aklın yolu bir: bazıları kompleks yapmasın, fatih hoca’nın önerisi ciddi anlamda dikkate alınsın, hatta uygulansın.
yazının noktasına virgülüne dokunmadan aldım getirdim. yazının yayınlanma tarihi 20 nisan 2020. diyelim ki bu röportaj birkaç gün evvel yapılmış ve ancak yazılmış olsun.covid-19 türkiye raporu ne diyor o zaman zarfında bakalım.

[img_summer px=50 src=i.ibb.co/WVhKL3s/Screenshot-20200509-160233.jpg]

vaka sayısında 80 bin seviyelerinde, vefat sayısında ise 2 binlere yaklaştığımız, yazının yayınlanma tarihinde ise 2 bin 140 vefat ve 90 bin 980 kişilik vaka sayısına ulaştığımız zaman. hmmm... peki.

şansal büyüka hakkındaki düşüncelerimi zaten başlığı altında yapmıştım, dileyen merak eden bakabilir.

peki başlayalım, demiş ki şansal büyüka futbolcular aylardır tatilde nasıl olacka da maçlar oynanacak, kamp falan ne olacak ne kadar gerek demiş. 6 hafta kamp yapıyoruz normalde. sonrasında da hazırlık maçları falan. eee bu durumda nasıl hazırlık maçı oynayacaksın denilmemiş haliyle, biz diyelim. ve devam edelim. bu uzun tatile rağmen hızlandırılmış bir kamp programı yapılır demiş. kim demiş? fatih terim demiş. şimdi saati geriye sarıyoruz........... nereye ligin ilk yarısının son haftalarına.takım tel tel dökülüyor, 6 kasım'da real madrid'den 6 gol yemiş bir takım, ligde dökülüyor. fatih terim takımın güçsüz oluşundan şikayetçi. hatırlayanlar olacaktır maçların ikinci yarılarında sahada futbolcular adeta geziyorlar. basın soruyor neden böyle diyor, devre arasını beklemeliyiz falan diyor. peki madem o şansal büyüka'nın dediği gibi işin profesörü fatih terim, daha corona diye bir şey yokken yazın yaptığı idmanlarda takımı neden hazırlayamamış, hazırlık maçlarına uzun kamp sürecine ve sosyal mesafe gibi bir düşüncesinin olmadığı zamanda ? neden o takım güçsüzdü. demek ki hızlandırma falan hikaye. devam edelim.

" futbolcuya saha lazım, top lazım. en az kayıpla işi bitireceğiz. mevcut şartlarda en idealini yapmaya çalışacağız. her şeyi iyi yaptık diyelim, gene de psikolojik rahatsızlık var.” demiş hoca. peki haklısın futbolcu evde antrenman yapamaz, saha lazım elbette. fakat 1 ay önce herkes evinde kalsın, bir kişiye yayılırsa herkesi karantinaya almamız gerekir demedin mi ? ne değişti vaka sayısındaki logaritmik artış ve ölüm sayılarının 2bine gelmesi dışında? yani bir arada idman yapılması artık güvenli mi?

psikoloji demiş sayın terim. vaka sayısı 6 iken çocukları eşleri var demişti, herhalde geçen süreçte çocukları ya da eşleri ülke değiştirdi vakanın hiç görülmediği bir yere gittiler ( neresinde orası artık ) ve bu psikolojik bozukluk azaldı. neyse devam edelim.
”hocaya en büyük endişemi sordum... “hızlandırılmış yöntemlerle ne kadar iyi hazırlanırsanız hazırlanın, futbolcular için kas, kasık, adale, lif sakatlıkları gibi büyük bir tehlike, büyük bir risk yok mu?”hoca devam etti:“elbette var. zaten bunun garantisi yok. şartlar böyle... futbol ailesinin içinde kim varsa, itiraz yok, bahane üretmek yok, asla şikayet yok. öyle -bi dakika, hop ne oluyor- deme zamanı değil... çıkıp oynayacağız. mevcut şartlarda en iyisini yapmaya çalışacağız. hiç dilemem, hiç istemem ama sakatlanan da sakatlanacak. yapacak bir şey yok.
”vay vay vay anasını. kimse şikayet etmesin, sakatlanacaksa da sakatlanarak demiş. vay be. yukarıda 1 ay önceki konuşmasında çocuklarımın sağlığını düşünüyorum. sosyal mesafe diyorum. falan filan derken adele sakatlıkları da olursa olsun noktasına geliş inanılmaz. hani onlar senin çocuklarındı. inanilmaz gerçekten. yapacak bir şey yok demiş. hayır var oynamazsınız bu kadar basit. sen dememiş miydin oyuncular istemezse, teknik direktör istemezse, hakemler istemezse maçlar oynanmaz diyen. ee istemezsin, oynamazsın, ve sakatlanmazsın.
”süper lig’in kalan 8 haftası, “hızlandırılmış” şekilde oynanacak. yani iki ayda bitmesi gereken 8 haftalık oynanmamış bölüm, bir takım haftada iki maç oynanarak bir ayda (4 haftada) bitirilecek. bu konuda “uygulama aynen devam etsin, deplasman kalksın, maçlar bir merkezde oynansın, çarşamba - pazar devam edilsin” diyen çeşitli görüşler ve tartışmalar var. fatih hoca’ya sordum, “kalan 8 hafta nasıl oynanmalı?pardon da nereden biliniyordu nasıl olacağı ? daha 3 gün önce tff başkanı konuştu ve hala nasıl oynanacağına dair fikri yok da sen nereden biliyorsun 4 haftada bitirilecek falan ? neyse devam.
ilk maçını pazartesi oynayan takım, ikinci maçını cuma, salı günü oynayan takım cumartesi, çarşamba oynayan takım pazar günü ikinci maçlarını yapsınlar” dedi. “böylece her takım haftada iki maçını oynamış olur ve arada üç gün nefes alma ve yeni maçına mümkün olduğunca hazırlanma şansını bulur.” “peki, bu üç gün arada bir de deplasmana gidip gelmeler var, zor olmayacak mı?” dedim. hoca, “baştan beri söylüyorum. asla şikayet etme şansımız yok. şartlar böyle... itiraz etmeden, “öf-pöf” demeden oynayacağız.demiş.
pekii gene geri sarıyoruz bir kaç ay.... gs teknik direkötür fatih terim avrupa dönüşünde oynadıkları bir maçın ardından ( bulup linki eklicem ) bu kadar sıkışık tempoda maç yapmaktan şikayetçiydi. ama şimdi bakıyoruz kimse itiraz etmesin 3 günde 1 oynansın falan diyor. tuhaf.
bu kısa sürelerde deplasmana gitme sıkıntı olur mu, elbette biraz olur, ona da katlanacağız.”sonra bir düşüncesini ve uygulamasını paylaştı hoca...“ben kampı kaldırmayı düşünüyorum. zaten son maçlarda takımı kampa almadım. deplasmana da maç günü gitmek niyetindeyim. mevsim yaz... hava muhalefeti olmaz, uçakta rötar olmaz. türkiye’nin en uzak yeri 1-1.5 saat... gidersin, maçını oynarsın, dönersin. bu size zaman da kazandırır.demiş.
herhalde uçuşların açılacağından emin 20 nisan 2020 tarihinde ve uçakla gidilir diyor. kim diyor ? bjk derbisinin ardından 1 metre sosyal mesafe sınırını yapılamadığı için isyan eden fatih terim diyor. bütün takımların özel uçak kiralama gücü var olduğunu hayal etmesinin yanında uçakta bu mesafenin de korunacağını sanıyor olsa gerek.

”fatih hoca maçların, “bir şehirde, bir merkezde oynanma görüşüne nasıl bakıyor”, onu da sordum. işte cevabı: “seyirci olmayacaksa, maçlar bir merkezde oynanabilir... bu mantıklı... oynayan her yerde kazanır. aslında gelir kaybı çok fazla... seyircisiz oynanmaz ama başka çare yoksa, yapacak bir şey de yok. seyirci olmadığına göre tarafsız sahaya kimse bir şey demez. ”hoca burada bir uyarı yaptı: “maçlar bir merkezde oynanacaksa, o merkezde, o ilde birden fazla sahanın olması gerekiyor.demiş.
sonrasında 2 3 gün önceki şansal büyüka'nın skandal yazısına gidiyoruz, hani demişti ya lig iptal edilirse bunu galatasaray taraftarına açıklayamaz kimse diye. heh o yazıda bir de şunu demişti maçlar istanbul'da oynansın. hmm tesadüf olsa gerek bu iki düşünce... peki.
fatih terim, konuşmamızın finalini insani duygulara seslenerek yaptı. hoca dedi ki;“hiçbir başarı, hiçbir zafer, hatta şampiyonluk, “insan canının” yerini tutmaz. her şeyin yeri iyi-kötü doluyor. ama insan canının yeri dolmuyor. yeter ki ülkemizde ölümler bitsin, canlar gitmesin. kazanacağız, kaybedeceğiz. yeter ki insan kaybetmeyelim, can kaybetmeyelim.
maçlar oynansın derken bir yandan da canlar kaybedilmesin vs vs duyarı kasılıyor. futbolcuların insan değil mi derken maçlar oynansına evrildi ama canlar da gitmesin hiçbir başarı insan canından değil ama oynansın maçlar denilmiş. harika.
yazının sonrasında şansal büyüka'nın yayıncı ağzıyla düşünceleri var onu analiz etmeye gerek yok.

son söz : 1 ay içerisinde iki farklı açıklama. 2 farklı düşünce. 2 farklı insanlığa ve spora bakış açısı. bu değişkenlik midemi bulandırıyor, bu omurgasızlık, bu bukelemun tavırdır insanı mahveden.
Kendisini var eden cumhuriyet devrimlerini hiçbir zaman benimsemiş olan ülke.1938'den sonra belirli aralıklarla karşı karşıya kaldığı karşı devrimlere de gerektiği gibi direnç göstermemiş olması bugün içinde bulunduğu durumun en büyük nedeni.Halk bir yana, son karşı devrim esnasında devlet kurumları ile medya ve sanat camiasının gerektiği direnci gösterememesi ve bir süre sonra sinmesi, bir kısmının menfaat için bu düzene katılması sonun başlangıcı oldu.Şurası kesin ki tarih sürekli bir ilerleme içerisindedir.Ve dönemin ruhuna aykırı ideolojilere sahip her oluşum, bir süre gücü elde tutsa bile er geç yıkılmaya mecburdur.Elbet mevcut iktidar da tarihe karışacak.Ancak mühim olan, karşı devrim sahiplerinin cumhuriyeti bir darü'l harp olarak görerek ülkeyi umarsızca yağmalaması ve yurda telafisi mümkün olmayan zararlar vermesi.Türk milleti belki yeterli direnci gösteremediği için bu yaşadıklarını hak etti.Burada mazlum olan kim? Anadolu'nun tabiatı, yurt için kanını dökmüş askerleri, devlet hazinesi boşalmasın diye kuruş hesabı yaparak devleti yöneten geçmiş devlet adamları ve elbette genç nesil.Dediğim gibi köhne iktidarlar er geç tarihe karışacak ama ben dahil genç nesile ne kaldı, hangi mirasın üzerinde yaşayacağız? Türlü yolsuzluklarla hazinesi boşalmış, devlet kurumları bozulmuş, milyonlarca göçmenle dolmuş, milleti cahilleştirilip ahlakı bozulmuş, dünyada saygınlığı yerle yeksan olmuş bir Türkiye...
fazlasıyla zahavi seviciliği yapmakta olan muhabir. bırakın o işi taraftar yapsın, neredeyse tüm fenerbahçelilerin takip ettiği başarılı muhabir olarak bunu yaparsan göze batarsın.