teknik direktörlükle "henüz" uzaktan yakından alakası olmayan kişi.

19-20 sezonunda tahir karapınar görünümlü takımı kendisi yönettim, bir cacık oynatamadı.

20-21 sezonunun son 9-10 maçını bizzat kendisi yönetti, yalnızca 2 hedef maçımız vardı ve kalanlar kolay maçlardı. bu iki hedef maçın ikisinde de sahaya gömdü rakipler bizi. üşengeçlikten tarihlerine bakamayacağım ama alanya ile 0-0 kalınan maçtaki rezil futbolu ve rakibin direkten dönen 3 topunu düşünün. sonra kazansak şampiyon olacağımız kadıköydeki sivas maçını düşünün. veya kolay görünen ama son saniyelerde bala atılan gollerle kazandığımız ankaragücü ve kayseri maçını düşünün.

emre için olumlu tek argüman erol'a kıyasla göze daha hoş gelen futboldur. bunuda çürütelim, tamamen "kendi kurduğu kadroda yerlilerin "emre abimiz" gazıyla kısa süreli reaksiyon göstermelerinden dolayı mücadele arttı ve oyun kalitesi yükseldi. bunun geçici olduğu zaten sezon sonundaki durumumuzdan anlaşılabilir. erol'a kıyasla ilk 11'de gustavo-mert hakan değişikliği, kanatta osayi- irfan değişikliği, novak-caner vb. gibi yerlilerin çoğunlukta olduğu 11 zaten herşeyin kanıtı.

pas oyununu benimsemesi, yetenekli topçuları iyi idare edebilmesi, valencia'yı forvete yani bir oyuncuyu en doğru şekilde kullanabilmesi gibi artıları vardır. zaten ileride gayet iyi bir hoca olacaktır bu aşikar ancaak,

bugune gelirsek,

"teknik direktörlükle "henüz" uzaktan yakından alakası olmayan kişi."

ali koç yabancı getiremedi diye tekrar emre'nin istenilmesi doğru değil.
Ribaund konusunda inanılmaz istatistikler yakalayan isim. Özellikle son 1 aydaki performansı, ana rotasyonda uzun vadede de kontrat alabileceğini gösterdi. Miami 5 yıllık bir sözleşme yapacaktır sene sonunda.

Şutu olmaması ise kendisi adına eksik olan en büyük nokta. Nba'in değişmesi sonucunda eski Usúl pivotlara yer yok. O yüzden ceza şutları sokabilen uzunlar aranıyor ancak ayakları çok çabuk olduğu için pota altında fark yaratıyor. Bunun ekmeğini yiyecektir, orta mesafeli surlarda belli bir istikrar yakalarsa mesela yüzde 20'lerde bir oran fazlasıyla kabul görecektir.

Miami'nin oyun sistemi de pivotları yıldızlaştırabilecek bir yapı, o sebeple daha şutör bir takımda sırıtır.

Maklubeci zat, Alperen Şengül ve Ömer Faruk arasında maklubeci skor ve ribaund açısından en fark yaratacak isimdi. Ancak beyinsiz bir mal olduğu için süperstar olma fırsatını kaybetti. Ömer Faruk ise o seviyelere çıkamaz belki ama ciddi süreler almaya namzet. Alperen ise ciddi star ışığı yayıyor. Seviyesini öngörmek hiç de kolay değil.
Yaz transfer döneminin son haftasında ismi tekrar anılmaya başlanan İsveçli kanat oyuncusu. 1995 doğumlu, 2017-18 sezonundan beri Championship ekiplerinden Bristol City'de oynuyor. Annesi Brezilyalı, babası İsveçli. Futbola İsveç'te Felkenberg altyapısında başlıyor. 4 sene kadar İsveç 1.Ligi’nde zirveye oynayan takımlardan AIK Solna ve Norrköping’de forma giyiyor. Ardından transfermarkt.com kayıtlarına göre 2 m eur bonservisle 3 yıllığına Bristol’un yolunu tutuyor. Geçen sezonu kupalar dahil 40 maçta 13 asist 3 golle tamamlarken kulübü sözleşmesindeki opsiyonu kullanarak onun 1 sene daha Championship’te kalmasını sağlıyor.

Bristol City, geçen sezonu 46 maçta topladığı 63 puanla 12. Sırada tamamlamış. Pandemi sürecine kadar takımın başında olan genç teknik adam Lee Johnson onu ligde 37 maçta kullanmış, bunların 23’ünde ilk 11’de yer almış. Ağırlıklı olarak 442 ve 4231 düzeniyle oynayan takımda Niclas’ı orta sahanın hem sol hem de sağ kanadında görebiliyoruz. Pandemi dönemi tekrar başlayan ligde takımda teknik direktör değişikliği yaşanıyor ve göreve 352 yanlısı Dean Holden geliyor. Holden’ın gelişiyle birlikte Niclas’ın yedek kulübesinde kaldığını görüyoruz; muhtemel defansif zafiyetlerinden dolayı, yeni hocası onu 5’li orta sahanın kanatlarında düşünmüyor.

Hızı ve hızlanma kabiliyeti ile iki yöne de çalım atma becerisinin olması, hem çizgiye inebilmesi hem de içe kat ederek oynayabilmesi, son 3 sezonda 30’dan fazla maça çıkması ve kadromuzda bu tip bir kanat oyuncusu olmaması nedeniyle olası bir transfer durumunda mutlaka katkı sağlayacağı söylenebilir. Bununla birlikte, İsveç’te genç ve ümit milli takımlar seviyesinde 14 kez forma giymesine rağmen, hiç A Milli tecrübesi yok; ceza sahası ya da içinden şutu/gol vuruşu olan bir oyuncu değil, zaten kariyeri boyunca bir sezonda 10 gol kaydedebilmiş bir oyuncu da değil. Yine de hedef santraforlu oynanan düzenlerde kanatlara yaratıcılık katacak meziyetlere fazlasıyla sahip. Perotti’nin tecrübesinin yanından bile geçemese de ondan çok daha istikrarlı olduğu bariz. Zinckernagel ile kıyaslamak yanlış olur; zira, Zinckernagel şu an İskandinavya toprakları üzerinde hak iddia edecek seviyede bir performans gösteriyor.