derbide fazladan uzun oynaması dışında eksisi olmayan defansif görevlerini fazlasıyla yerine getiren sol stoperimiz. uzun oynamasının başlıca sebebi de crespo ve arao'nun kalabalık bjk orta sahası arasında kalmasından dolayı pas opsiyonu yaratamamalarından ileri geldi.
3 temmuz sonrası ellerini ovuşturanlardan. şimdi herkese fenerbahçelilik öğretmeye kalkıyor twitter'dan. daha iğrenci de finomenler 1 aydır bunun reklamını yapıyorlar bir ağızdan. bu bile karşı çıkmak için yeterli bir sebep aslında ama biz yine de değerlendirelim.
yahu hakan bilal kutlualp kim, sportif direktörlük kim? 2 transfer pazarlığında bulunmakla, transfer edilmiş oyuncunun yanında fotoğraf vermekle sportif direktör olunsaydı abdürrahim albayrak da yapardı bu işi. oyuncuları isteyen ve kulübü juan figer'le tanıştıran daum, oyuncular zaten figer'in, transfer yetkisini veren aziz yıldırım... hakan bilal kutlualp ne alaka şimdi? haber kaynakları ve mamaları kesilen medyası, menajeri ve bunların lafıyla gaza gelen taraftarıyla bu ülkede sportif direktörlüğün de içine edildi bir güzel. hayırlı olsun.
bugün(*) saat 18.00 civarlarında önünden geçerken bilmem kaçıncı kez selamladığım heykel. her seferinde duygulandırıyo beni nedense, alıştım gerçi bu duruma ama işin ilginci yolun karşısındaki bir amcanında(*) heykeli duygulanarak süzdüğünü farkettim.

aradan kaç yıl geçerse geçsin, gencinden yaşlısına herkesin efsaneye olan saygısını ve özlemini bir kez daha görmüş oldum. kadıköye yolunuz düşerse stadın oraya gitmeyi, yoğurtçuya uğramayı ve heykelleri(*) selamlamayı unutmayın :)
gelecek sezona dair içimde 0( sıfır ) umut var. bunun da birçok sebebi var.
son 2 yılda şampiyon olamamış olabiliriz, hatta küme düşme potasını görmüş de olabiliriz. derbilerde dağılmış olmamız da umurumda değil. ama bir şeyler görmüş olmamız gerekirdi. bir kadro iskeleti oluşması gerekirdi. ne bileyim bir teknik adam istikrarı falan hiçbir şey göremiyoruz.
ayew, slimani, benzia, reyes, harun, jailson, gustavo, falette, adil rami, deniz türüç, ferdi, berke, frey, zanka, vedat, rodrigues, kruse, serdar aziz, sadık, altay, murat sağlam, tolgay, allahyar, mevlüt, tolga ciğerci, barış alıcı, moses gibi bazılarının isimlerini bile hatırlayamadığım isimler geldi takıma. arada unuttuklarım vardır, varsa ekleriz. şu kadar transferden sonra hiç ffp, tff limit sınırlandırması falan diye ağlamaya hakkı yok yönetimin.

kaba bir hesapla 27 oyuncu transfer olmuş 2 yılda. genç oyunculara - bonservis bedelleri vermiş olsa da - verilen paraları yok sayalım, ben doğru gençlere, oynatma şartıyla yapılan yatırımlara kızmam. zira bu sezon altay ve ferdi süre aldı gayet. bu transfer hamlelerinden 5 tanesi potansiyelleri için getirildi. peki geri kalan 22 oyuncudan vedat, gustavo, hadi zorlarsak serdar aziz ve falette, gitmeseydi kruse ... geri kalanlar ??? şu geride kalanlara verilen bonservis ve kiralama bedellerini ve yıllık maaşlarını hesaplasak 40 milyon euro'dan fazla para eder. sonra para yok. olması zaten mümkün değil ki ? sokağa atılan para bunlar. bir de elimizde çer çöp topçular vardı sonra neden batığız. zaten aksi olsa şaşar insan.
neyse çok dallanıp budaklanmadan devam edelim. bu kadar parayı çarçur edersen bu sezon ffp yüzünden ağlamaya hakkı yok kimsenin. evet kulüp aziz yıldırımdan yüksek bir borç yükü aldı ama az buz paralar da harcanmadı. şu 4 transfer döneminde 2şer oyuncu kadroya yerleştirilebilseydi, gelecek sezona ihtiyaç minimuma inerdi. ama biz yine stoper transferi yapacağız mesela. yine kanat oyuncusu ve yine orta saha oyuncusu almak zorundayız. he para olsa kaleci de almayı düşünürdük öyle bir transfer beceriksizliği var ortada. şimdi gel de umutlan.
hadi transferlerde bir başarısızlık var, peki. ya teknik direktör ? 2 yılda 3 teknik adamla çalışıldı, yetmedi 5 aydır teknik direktör yok takımın başında. bu nasıl bir beceriksizlik, nasıl bir saçmalık ben anlamıyorum. bu üst yapı, eee altyapıya bakıyoruz orada da 3 defa teknik adam değişmiş. istikrarsızlık bu kadar alışkanlık halini alamaz. altyapıdan bir oyuncu başkanın deyimiyle ıstakoz bile 5 yılda yetişiyorsa altyapıdan daha uzun sürer, o halde ortalama 8 ayda bir altyapı hocası değişmez. ama değişti. şimdi gel de umutlan.
hadi her şeye rağmen gençler yetişti kendi kendisine, süre alacak kıvama geldiler. takım sezona havlu atmış, yönetim havlu atmış. kadrodaki " papazlar " havlu atmış. 100 yılda yaşanacak bir şey olmuş, pandemi çıkmış tribünler bomboş. adeta yıldızlar aynı hizaya gelmiş, bütün şartlar olgunlaşmış bu gençler süre alsın diye beklerken, üstüne bir de sakatlıklar artmış. daha ne olsun bu çocukların süre alması için diyoruz. ama geleceğimizi şekillendirecek şahıs, taraftar zorlaması dışında süre vermeye gönlü razı değil. şimdi gel de umutlan.
yeni bir yapılanma diyorlar, takımın başına futbolcu koyuyorlar. o futbolcu teknik adam mı yoksa sportif direktör mü ben anlayamadım. sportif direktör ise teknik adamın işlerine karışmayacağını kim garanti ediyor ? aykut kocaman gibi 1 sene sonra saha kenarına inmeyeceğini garanti edecek mi ? yaptıklarına bakıyorum hiç de ikna olmuyorum. öte yandan geleceğimizi inşa etsin diye geliyor, 35'lik gökhan gönül'e, 32'lik caner'e, ne oynadığı belli olmayan sinan gümüş'e umut bağlıyor. oyuncu havuzu olmadığı gibi bir de bitik perrotti'den falan umutlanmamızı bekliyor. elindeki gençlere süre verip belki 1 tanesi tutsa 2-3 milyon euroluk transfer hamlesinden kurtulacakken buna cesaret edemiyor. öte yandan 3. ligden oyuncu bakıyor, sanki oynatacakmış gibi. sonra gel de umutlan.
teknik direktör konusuna gelince hala net bir şey yok. o yüzden zaten umudum yok. kim gelirse gelsin şu saatten sonra taraftarın sabrı yerlerde. bir de gidip abdullah avcı falan getirirlerse tam süper olur her şey. adeta sıvarlar.
son olarak tff ve mhk var işin işinde. siyasetin yörüngesindeki tff ve onun uydusu mhk ve pfdk, adeta fenerbahçe'ye başarılı günler yaşatmamak adına yoğun çaba sarf ediyor. transfer bütçesi verdirmemek adına, tbb'den zorla para almamız için gösterilen çabaya, skandal " var " kararlarına, sümen altı edilen ifab raporlarına falan bakınca zaten rekabet halinde bile olsak engellemeye çalışılacağı ortadayken gel de gelecekten umutlan. öyle bir oynamalı ki fenerbahçe; medyasından siyasetine, hakeminden çakma yorumcularına, trabzonundan galatasarayına, ibfk'den sivasına, alanyasına kadar bütün lobilere meydanı dar etmeli. öbür türlüsü zaten mümkün değil.

sözün özü, yine uzun uzadıya yazdım ama artık sinirlerim bozuluyor, içimi döküyorum adeta : bu yönetim ve onun anlayışı ile oluşturulan kadro gelirkenki kadrodan çok daha kalitesiz ve vurdumduymaz. keşke uzun dönemlik bir yapılanma yapabilme cesaretini gösterebilseydi yönetim ama yapamadı. transfer ettikleri ortada. git diyince gitmiyorlar. adeta vasat/ vasat altı oyunculara uzun mukaveleler yaptılar tıpkı bitik dirar'a verilen gibi. ya da ne oynadığını hiç izlememiş olduklarına inandığım tolgay transferi gibi. bu isimlerin yerine 13-14 transfer yapılamayacağına göre gelecek sezondan umutlu olunacak da bir şey yok demektir.

taraftar aç, taraftar sabırsız, taraftarın canı burnunda, taraftar bahaneden bıktı. somut bir şey görmeden, ciddi adımlar atılmadan da umutlanmak mümkün değil. öyle bir yapılanma hamlesi yapılmalı ki önümüzdeki sezon için değil de sonraki sezonlar için umutlanmaya başlayalım, yoksa freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı çakılmaya yakınız.
fenerbahçe'nin illa brezilya'dan stoper alacağım demesi halinde bana göre esas adres.

brezilya futbolu 90'larda aldair, andre cruz, ricardo gomes gibi daha teknik stildekiler haricinde avrupanın üst düzey sahnesine fazla stoper göndermiyordu, ilk geniş hacimli stoper ihracatı 2000'lerin başında başladı. o dönem liberoların tedavülden kalkmasıyla birlikte artık futboldaki trendleri belirleyen avrupa kulüpleri brezilya'dan lucio, roque junior, juan, pepe, luisao, cris, alex gibi esas olarak sert oyunuyla ön plana çıkanları tercih etmeye başladı; sert ve fizikli olsa bile bu agresiflikte olmayıp daha soğukkanlı/işin teknik yönüne kendi çapında daha yatkın olan naldo, fabio luciano, fabiano eller, edu dracena gibileri ise diğerleri kadar yükseğe çıkamadı.. fizik güç ve tempoya dayalı futbolun tabana yayılmaya başladığı 2010'ların başıyla birlikte ise bu sefer hem sert hem de ayağı avrupai futbol için asgari derecede (oyun hızına katkıda bulunacak kadar) düzgün thiago silva, joao miranda, marquinhos, david luiz, gabriel paulista, dede, juan jesus, felipe monteiro, andre ramalho gibileri parladı, kanımca brezilya futbolu stoper yetiştirmedeki zirvesini bana göre bu dönemde yaşadı.

2020'lerde ise, üst düzey takımlarda direkt ilk 11 kıvamını bulabilecek stoper adayları yetiştirme konusunda başka bir forma evriliyor brezilya futbolu:

artık avrupanın gerisinde kaldıkları malum; yerel ligdeki maçlarda sahada çok uzayan takım boyları, organize setler kurulsa bile çoğunlukla bireysel beceriyle tetiklenmek istenmesi / dolayısıyla topu ayağına isteyen bir oyun oynanması / ve yine dolayısıyla bire bir çarpışmaların fazla olup, oyunun da faulle sürekli durma olasılığı... bu durumun stoper mevkiine yansıması; brezilya'da yetişen stoperler içinde çarpışmalara sağlam girmenin yanı sıra, aynı zamanda top ayağındayken alan katedebilenlerin parlaması oldu. 6-7 yıldır avrupa kulüpleri bu tip topla oynayabilen stoper gencoları hemen kapızlıyor:

- eder gabriel militao - 20 yaşında porto kaptı
- gabriel magalhaes - 19 yaşında lille kaptı
- roger ibanez - 20 yaşında atalanta kaptı
- marlon - 21 yaşında barcelona kaptı
- igor - 18 yaşında liefering aldı*
- marcao - 21 yaşında rio avense aldı
- doria - 20 yaşında marsilya kaptı
- lyanco - 20 yaşında torino kaptı
- bremer - 21 yaşında torino kaptı
- vitor tormena - 21 yaşında gil vicente aldı
- morato - 20 yaşında benfica kaptı
- tuta - 20 yaşında frankfurt kaptı
- bruno fuchs - 21 yaşında cska moskova kaptı

bunlar vb oyuncular arasında avrupadaki kompakt oyun düzenleri içine girince haliyle topla birlikte daha temkinli oynayan, tekniğini daha çok oyun kurmaya kaydıranlar da var, çeşitli sebeplerle potansiyeline ulaşamamış olanlar da. halen brezilya'da bu listeye girmeye aday birçok genç stoper var, ve türkiye'ye getirmesi çok zor.

bunların yanı sıra 23-24'ünden sonra avrupaya giden, yaş ilerledikçe türk takımlarının alma ihtimali daha fazla olabilmiş, ama diğer ülkelere gitmiş örnekler de var:

- jemerson - 23 yaşında monaco aldı
- lucas verissimo - 25 yaşında benfica aldı
- leo duarte - 23 yaşında milan aldı
- joao victor - 24 yaşında benfica aldı
- juninho - 26 yaşında midtjylland aldı
- andrei girotto - 25 yaşında nantes aldı
- lucas africo - 23 yaşında maritimo aldı

fenerbahçe'ye gelirse nino da bu gruba girecek. onun gibi, 24-25'lerine gelmiş/ veya geçmiş ama hala avrupaya adım atmayıp brezilya ligi'nde kalmış, topla ilişkisi iyi olan diğer stoperlere bakacak olursak:

- luan - palmeiras - 29 yaşında
- rodrigo caio - flamengo - 28 yaşında
- leo ortiz - red bull bragantino - 26 yaşında
- leo pereira - fluminense - 26 yaşında
- kanu - botafogo - 25 yaşında
- leo - sao paulo - 26 yaşında

yani bu pazara baktığımızda, türk takımlarının alabileceği standart özelliklerde / belli başlı ihtiyaçları karşılayacak sayısız brezilyalı stoper var elbet (ki bir tanesini fenerbahçe aldı: gustavo henrique), ama filtreyi avrupa standartlarına yaklaştırınca çıkan liste bu kadar.

dolayısıyla nino, stoper için brezilya pazarına açılan fenerbahçe'nin önündeki en iyi seçeneklerden biri, hatta yaşını ve mevcut halini dikkate alırsak belki de en iyisi. zaten fb almazsa mutlaka başka bir avrupa kulübü kapacaktır zira avrupada oynayan ancak topla katetme becerisi yüksek olmayan luan peres, rodrigo becao, ruan tressoldi, samir, vitor hugo gibi üst düzey kulüplerde oynamayan brezilyalı örneklerden daha fazlasını vaadediyor (şu anki görüntüsüyle). o isimler de gayet kaliteli stoperler, ama o bahsettiğim trendin dışında kalıyorlar.

yine fenerbahçe için ismi geçen ama brezilya dışından olan, j.jesus'un en az nino kadar istediği ve güvendiği ruben semedo da oyun stili olarak nino'ya kağıt üstünde benzer; topla ilişkisi iyi, sert, güçlü. ama nino'yla aralarında birkaç fark var:

- nino topla birlikte daha dinamik ve hareket katıcı; gerektiğinde top taşıyıp gerektiğinde hücum aksiyonlarına katılabiliyorken semedo bu noktada gerilemiş durumda, dolayısıyla nino'ya nazaran daha soğukkanlı pasları ve baskı altında oyun kurabilmesiyle öne çıkıyor.

- ikisi de cesur, ama müdahale yaparken semedo nino'ya göre daha agresif ve korkutucu stilde bir stoper, mekanik becerileri ise daha ustaca. nino ise bu kadar usta olmasa da semedo'ya oranla biraz daha daha akıllı ve daha doğru yer tutuyor.

- aynı boydalar ama fizik yapıları farklı; semedo'nun bacak boyu daha uzun ve daha kalınken nino'nun gövdesi daha uzun ve bacakları daha ince. bu en başta çabukluk farkı yaratıyor; semedo uzun adımlar atıyor ama yaş ilerleyip kalınlaştıkça hızını daha geç bulmaya başladı, ideal koşu becerisini oturtmak için ise sezon içinde daha fazla süre gerekiyor. nino ise topsuz oyunda biraz daha çabuk.

- ancak bu fiziksel yapı farkı semedo'yu ayakları yere daha sağlam basan biri yapıyor ve aynı zamanda zıplama konusunda öne çıkarıyor; hava toplarında bariz daha iyi. ama nino da semedo'ya göre daha geniş omuzlu - hacimli üst gövdesi olduğu için bel-kafa arası hizalara seken toplara daha fazla giriyor. yani ofansif oynuyorsanız, semedo önde basılan rakibin ileriye uzun attığı topları toplamak için, nino ise rakibi sahasına hapsetmek ve seken topları almak için görece daha uygun bir eleman.

iki stoper de sonuçta j.jesus'un arayışları içinde asgari müşterekte buluşuyor, o yüzden hangisi gelirse gelsin oyun düzeni bu küçük farklar haricinde değişmeyecektir. tabii gönül ister beraber gelsinler :) ama yabancı sınırı, beklenen santrfor transferinin henüz yapılmaması, gitmesi istenenler içinde kendine henüz kulüp bulamamış olanlar derken ikisi birden şu an için imkansıza yakın.