gustavo henrique ya da pablo mari gibi isimler alınacağına, arao'nun geri üçlünün merkezi gibi kullanılacağı bir kurguda sağ stoper olarak elde tutulması gereken bir isim. zaten, geçen sezon başı benzer bir rolle vitor'un sisteminde en çok öne çıkan isimlerden biri olmuştu.
takmayayım diyorum, zaten yeterince derdim var diyorum, ama yani şu son 2 maç, sonrasında yaşananlar, bugünkü tweet, açıklamalar...
şu açıdan. alanya maçı gerçekten ayağı topa en az bir kez vuran herkesin göreceği üzere, bazen olan o olmayınca olmuyor maçlarından. yani olabilir. ama ts maçı öyle değil. hele sonrasında olanlar. maç yüzünden gittim var protokolü okudum.
meaela başkanın hakeme laf ediş şeklinde tuhaflık yok mu? yani geçen yıl "yayıncıda fetö var" lafına benzer. yani birileri var ama onlara gücü yokmuş gibi.
ya şikayet etme, biliyorsan, inanıyorsan, eminsen, kelle al, savaş filan ama insanları kandırma, hep böyle. ts maçında penaltıyı hakem vermedi. var çağırdı. var halil umut meler'di. e alanya maçında da asıl hakem oldu. (hakemlik bir şey yoktu mesele o değil) e neden engel olmadın? ts maçındaki kükremen kimeydi?
bir de mesut'a megafon vermek fikrinden belli olmuyor mu strateji, amaç, eylem bir fikri olmadığı? mesut'un yüz ifadesini izledim, adamın sesi titredi. sonraki maç da trip yaptı zaten, çünkü megafon verilecek kişi o değil. bence megafonu rambo okan'a vermeliydi. yanında da gfb tayfayla foto verdi, ertesi maç da istifa diye bağırıldı, onun da etkisi oldu bence. hangi tribünler bağırdı merak ettim, ekrana yapışıp anlamaya çalıştım, maraton kesin bağırdı, migros bağırdı mı anlayamadım.

hocaya da kuruldum hafiften, frankfurt maçı sonrası laflardan. bana anlatma avrupa kupası alır mıyız almaz mıyız, biz parkta geceleri bağırırdık "şl finalinde koyacağız gs'ye" diye, hayal değil mi ederim, hayalimizi de almayın elimizden yahu! ama delirmiş bunlar. basketten pek anlamıyorum, salona çok giderdim, daha doğrusu baskette travmalar var. ben ufakken bizim basket takımını çok severdim, bıyıklı abilerdi, benim dışımda hemen herkes malum futbolda x takımı baskette çukurova, tofaş, efes vs tutardı, hep yenerlerdi tabii, böyle basket hep bana içten içe parası olanın artistlik yaptığı, sporcusuyla, seyircisiyle, yazarıyla çizeriyle bir kibirli ortam gibi gelir, sevemedim. ama takip ediyorum tabii, sabotaja uğramış gibiyiz orada, üzerine başkanın veya sorumlu kimse yanlış kararları tabii.

şuna geleceğim, her şey yanlış. baştan aşağı yanlış. değil kulüp, hayat bu yanlışı kaldırmaz. seni artık istifadan başkası kurtarmaz.
en son şampiyonlar ligi maçına çıktığımız takımla oynayacağım maç. acaba diyorum bir hikaye mi çıkacak ama zor çok zor. bir nostali feneri olarak 2008'deki maçtan bahsedelim. o maçta ozan güven-cem yılmaz ikilisi maçı seyretmişti. hatta cem yılmaz'ın internette meşhur "kiev deplasmanı" geyiği bu maç öncesindedir ve aslında futbolla ilgili olmayan cem yılmaz öyle hınzırdır ki esprisi uğruna maça gitmiştir şahsi kanaatimce.

maçla ilgili hatırladıklarım berbat bir dönemimizde kısır oyun oynamıştık, aragones'ten de bir hayır gelmiyordu. yenmemiz de şarttı üstelik, volkan bacak arası yiyince şampiyonlar ligi için uzun bir süre uykuya daldık maalesef. tabi şike sürecinin bizi çok kırdığı apayrı bir entry konusu.

tanım: maça dönelim. bu tur için jorge hocama bağlıyız, şapkadan tavşan çıkarması ve kendini göstermesi gerek. tek farklı galibiyet hissediyorum, beraberliğe sevinirim.
sanırım an itibariyle 56 eksi ile en çok eksilenen yazarı olduğum sözlük.(*) lspd kontrolünün ardından bunu söyleyebiliyorum.

zaten arkadaş ortamlarımda da kemirgen, tat kaçırıcı ve sivri dilli şeyler söylemeyi, hemen her şeyi siyasete çekip steril ortağı tarumar etmeyi huy bellediğim için hoşuma gitti bu durumun sözlükte de bir yansımasının olması.(*)

çoğumuz fener'in(*)(*) iyiliğini istiyor tabii. bu yoldaki tezler farklı yalnızca.

Edit:

sose josa
,

fleurdelis
'in Tami tamina 200 eksisi oldugunu söyledi.(*) ama sanırım kendisi için bir seri eksileme mevcut.