mevcut salgın sebebiyle liglere verilen arada fenerbahçe'nin geleceği hakkında ne gibi çalışmalar yaptığını merak ettiğim başkan.

bu salgın sebebiyle gelecek 2-3 yıl dünya futbolu için sancılı geçeceği ortada. bizim için ise zaten sancılı bir süreç geçiyordu, bizim dışımızdaki takımlarda, bu ekonomik daralma 2-3 sene ise bizim için ise 5 senelik bir daralma söz konusu olacak gibi duruyor, eğer bu şekilde futbolda başarısız olmaya devam edersek...


fenerbahçe bu sezon mutlaka şampiyon olmalıydı, fakat o kadar çabuk bıraktılar o kadar çabuk pes ettiler ki neyse.

madem dünya'da böyle sıkıntı söz konusu olacak, fenerbahçe'nin de mevcut durumunu düşünürsek

- şimdiden bonservisi boşa düşecek isimleri bulmak, anlaşmak, ikna etmek gerekmez mi ?
- şimdiden mevcut sportif yapılanma açıklanması gerekmez mi ?
- şimdiden kurulacak mevcut yapılanmanın şeklinin duyurulması gerekmiz mi ?
- şimdiden gelecek sezonun teknik direktöründe karar verilmesi gerekmez mi ?

daha liglerin açılmasına vakit var, önümüzü de göremiyoruz kabul. ama bu bize rehavet olarak yansımaması gerekiyor çünkü şaka gibi ama bu sezonla birlikte 5 senedir şampiyon olamamış olacağız. bizim boşa harcayacak 1 günümüz olmamalı. zaten önümüzü tıkamaya çalışan bir organizasyon var karşımızda şimdiden yapılanmamız gerekiyor.

şimdiden gelecek sezonun hem kadro hem idari hem de teknik kadrosu oluşturulmalı, kalan haftalarda pro lisansı olan birisi gelsin anlayışından vazgeçilmeli.
Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.

Özellikle 3 temmuz sürecinde hapisten çıktıktan sonra yaptığı başkanlık, geçmişte yaptığı tüm olumlu şeyleri yerle bir etmiştir.

Aykut kocaman ile birlikte vasat kalitede, önde baskı yapmayan, pas oyunu adı altında kendi yarı sahasında pas yapan ve fenerbahçe kültürünü yok eden başkan Aziz Yıldırım'dır.

1 dönem fazla başkanlık yaparak fenerbahçe'nin en az 10 yılını çalmıştır. Stadyum isim hakkının 1 sezonda harcanması, gelecek yılların kombine gelirlerinin bile bankalara peşkeş çekilmesi ve milyonlarca euro hesapsız kitapsız borçlanmanın hesabını vermemiş başkandır.

En çok kızdığım nokta ise yüzlere transfer yapıp kalede volkan Demirel yerine adam gibi 1 tane kaleci almamış olması ile kaybedilen en az 3 şampiyonluk var ki bunun hesabını verecek adam yok zaten.

Ali koç da major hatalar yapmaktadır. Onu da eleştiriyoruz. Ancak aziz Yıldırım'ın övülecek tarafı yoktur.

1 dönem erken başkanlığı ali Koç'a teslim etmiş olsa belki de iki başkan da efsane başkan olacaktı ancak gelinen noktada iki başkanın da eksileri artılarından fazladır.
evet chelsea mükemmel bir takımdı, yenilmek ve elenmek çok yüksek bir ihtimaldi ama taraftar o zaman umutluydu. "kesin yeniliriz" diye bir düşüncemiz yoktu. "her şey bir gole bakar" diyorduk. bir de ilk maçta sakat olan gökhan'ın bu maçta oynayacak olması, umutlarımızı iyice yükseltiyordu.

takım londra'ya gittiğinde tüm gözler tabi ki zico'daydı. daha öncesinde carlos'un "chelsea istemişti ama fenerbahçe'de çok mutluyum" sözleri londra basınında manşetleri süslüyordu. fenerbahçe, mağlup olmaya gelmemişti. biz de kendi kalemize gol atmazsak, bunu yapabiliyoruz diyorduk.

ardından o gün geldi, sabahtan beri maçın heyecanı içerisinde ne okuldan, ne işten verim alabilmiştik. bir an önce 21:45 olmalıydı diyorduk. bir gözümüz hep saatte, mesainin, okulun bitmesini bekliyorduk.

e zaman bu, ileri gitmek konusunda asla insanı yanıltmaz, bir şekilde yine akşam olmuştu. heyecan içerisinde evlerde yerimizi aldık. kimi masalarda çay, çekirdek. kimilerinde kola, bira... herkes istediği gibi oturmuş, fenerbahçesini izleyecekti. tabi o zamanlar tüm maçlar şifresiz yayınlanıyordu. futbolun güzel olduğu zamanlardı.

21:45 oldu ve şampiyonlar ligi çeyrek final 2. karşılaşması londra'da başladı. kalede volkan, savunmada gökhan, lugano, edu, vederson. orta saha da maldonado aurelio, colin kazım, deivid, kaptan alex ve en uçta semih 11'iyle ilk dakikalarda direnmeye başlamıştı fenerbahçe stamford bridge'de. alex'in ortasında lugano'nun zorda olsa vurduğu top cuducini'nin kucağında kalmıştı. ardından gelişen chelsea atağında sağ tarafta bana göre faul olmayan bir duran top düdüğü duyduk. alman panzeri, acımasız ballack'ın ceza sahasına kestiği topa kime dokunamıyor ve 22 futbolcunun da izlediği top bizim ağlarımıza gidiyordu. çok erken yemiştik golü 1-0. o dönemde üniversite sınavları için dershaneye gidiyordum. hayatımda pek bir tat yoktu, öyle düşünün. bir de sevilla-chelsea maçları arasında ergenlik döneminde mutsuz ve acılı dönemler geçiriyordum. kısacası fenerbahçe dışında pek keyif alacağım bir şey yoktu. golü yememizle birlikte bir depresiflik, bir karamsarlık çökmüştü yine içime. ama bu takıma güveniyorduk. ne yapar eder bu maçı bırakmaz diyordum içimden.

cole, drogba, kalou, lampard ve daha ismini sayamadığımız onca yıldızın şutlarını birer birer kurtarıyordu volkan kalesinde. savunmamız zor anlar yaşasa da kale emin ellerdeydi. ilk yarının ortalarında, alex'in kestiği topta bomboş pozisyonda kafayı vurmuştu lugano ancak top direğin dibinden dışarı giderken milyonlar ayakta "go" sesini çıkmak için hazır bekliyordu ama olmadı, ilk yarı bitti.

bu arada tabi cuducini sakatlanmış ve chelsea'nin sezon boyunca 3. kalecisi durumunda bulunan hilario kaleye geçmişti. bu bizi daha da umutlandırdı. 3. kaleciydi sonuçta, ne kadar iyi olabilirdi? ama insanın yıldızlaştığı bir an geliyor işte. hilario'nun da bizim maçmış, bilemezdik.

dakikalar 81. gökhan'ın o malum vuruşu... oralara buralara çarpıp seken top kaleye giderken hilario, hayatının topunu tutar gibi uzanıp topu çelmesiyle kurulan tüm hayaller bir anda kırılıveriyor, tuzla buz oluyordu. hemen arkasından kazım'ın uzaktan çok sert şutunu da kurtaran hilario, chelsea'ye turu getiren adam konumuna geçerken commandante zico ve askerleri için umutlar giderek azalıyordu. ve 86. dakikada bir türlü durduramadığımız essien sağdan kesiyor, lampard topu ağlarımıza göndererek maçı bitiriyordu. 2-0. muhteşem bir yolculuk böylece sonu eriyordu. nisan ayında, harika bir serüvenle tüm dünyayı kendisinden konuşturan fenerbahçe, buruk da olsa hayatımızda asla unutamayacağımız 10 maç yaşatmıştı bizlere. istanbul'a döndüklerinde havalimanındaki binlerce taraftar, bunu futbolculara aktarıyordu. üzgündük, ama gurur duyuyorduk. seneye daha güçlü dönecektik...

dönemedik. lige döndükten sonra önce aykut kocaman'ın ankaraspor'una son dakikada yediğimiz golle 2 puan bırakırken bir de ali sami yen'deki mağlubiyet, tüm ipleri kopardı.. sezon sonunda şampiyonluk gitmiş, bize bu unutulmaz anları yaşatan zico ile yollar ayrılıyordu. biz de guiza'yı bekliyorduk...
Murat zorlu'ya göre hull city üzerinden mesut özil ve irfan can kahveci'ye talip olmuş olan şovmen. Habere gram inancım yok fakat böyle birşey yaparsa 5 yıllık exxen aboneliği alırım. Hatta kimliğimdeki dini inanç ibaresini "acun" diye bile güncelleyebilirim.