Sakaryaspor'dan genç yetenek olarak transfer olduğunda bu kadar görkemli bir kariyer başlangıcı yapacağını muhtemelen dünya üzerinde hiç kimse bekleyemezdi, buna kendisi de dahil.

Mevkisiz komple bir hücum oyuncusuydu. Müthiş bir mücadele makinesi olarak başladığı fenerbahçe kariyerinde yavaş yavaş olgunlaşan oyun tarzı ile çok başka bir seviyeye ulaşmıştı. Dikine topla ve topsuz çıkışları, üst seviye olmayan top tekniğine rağmen adam eksiltmesi, uzaktan şutları ve oyun görüşü ile tadı damağımızda kalan futbolcuların başında geliyordur pek çok taraftarın.

Kariyer planlamasında hep İngiltere premier ligi olduğunu ifade ediyordu, belki de sırf bu hedefi yüzünden ve aziz Yıldırım'ın kendisini satmayacağını bildiği için sözleşmesi bitince İngiltere`nin yolunu tuttu.

Şampiyonlar ligi serüveninde bizimle olsa neler olabilirdi diye herkes içinden geçiriyordur muhtemelen, başta kendisi olmak üzere.
en son şampiyonlar ligi maçına çıktığımız takımla oynayacağım maç. acaba diyorum bir hikaye mi çıkacak ama zor çok zor. bir nostali feneri olarak 2008'deki maçtan bahsedelim. o maçta ozan güven-cem yılmaz ikilisi maçı seyretmişti. hatta cem yılmaz'ın internette meşhur "kiev deplasmanı" geyiği bu maç öncesindedir ve aslında futbolla ilgili olmayan cem yılmaz öyle hınzırdır ki esprisi uğruna maça gitmiştir şahsi kanaatimce.

maçla ilgili hatırladıklarım berbat bir dönemimizde kısır oyun oynamıştık, aragones'ten de bir hayır gelmiyordu. yenmemiz de şarttı üstelik, volkan bacak arası yiyince şampiyonlar ligi için uzun bir süre uykuya daldık maalesef. tabi şike sürecinin bizi çok kırdığı apayrı bir entry konusu.

tanım: maça dönelim. bu tur için jorge hocama bağlıyız, şapkadan tavşan çıkarması ve kendini göstermesi gerek. tek farklı galibiyet hissediyorum, beraberliğe sevinirim.
hoca kendisini geliştirmeye devam ediyor. bir gün fenerbahçe teknik direktörü olabilir ama ilk çağrıldığında atlamaması gerek kendisi açısından. güçlü bir şekilde gelmeli. kulüp 5 yıldır şampiyon olamıyor mesela, cocu'nun gelmesi gibi uzun soluklu bir yapılanmadan bahsedilir fakat burası fenerbahçe 3 maçlık mağlubiyette aniden sorgulanmaya başlanır. zaten fb teknik direktörleri her zaman aşırı eleştirilir, bir de böyle bir durum olursa sonu cocu'ya benzer.

taraftara sorsak hepsi genç oyuncu oynasın, bu gamsızlar yerine der, o genç oyuncu iki maçta kötü oynar nereden buldunuz bunu demeye başlar.

taraftara sorsak yeter ki aziz yıldırım gitsin ali koç gelsin uzun soluklu bir yatırım yapsın başarı gelmese de olur der ali koç gelir bir sene daha şampiyon yapamazsa istifa muhabbeti etmeye başlar.

taraftara sorsak taktik disiplinli, geliştirmeci, sistem teknik direktörü hayal eder, cocu getirilir, 3. maçta eleştiriler yükselir, 10. maç olmadan gönderilir.

onun için erol hoca da ileride takımın başına gelebilir. benim tavsiyem avrupa'da bir kulübe gitmesi yönünde. o zaman türkiye'ye döndüğünde eli daha güçlü olacaktır.
en kötü gün bugünse, bugünde seninleyim fenerbahçe basketbolunu küllerinden yaratan adam. seni satanlara, senin bu şube için yaptıklarını görmezden gelenlere inat, unutmadım, unutmadık, unutmayacağız. sana inanmayanlar, seni satanlar unutmuş olabilir, sen burayı 6 sene önce yeniden inşa etmiştin. batiste gibi ruhsuzların, andersen gibi okeye dönmüş, pianigianni'li büyük umutlarla girilmiş fiyaskoyla açıklanamayacak bir berbatlıkla biten sezon sonunda. şimdilerde bütçe bütçe diye kafa sevenler, o zaman pek takip etmediği için heba edilen bütçenin büyüklüğünü bilemez. batiste'in atatürk havaalanına indiğinde fiziğine bağladığı göbeğe inanamamış, endişelenmiştim olacaklara. hayatımda yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarının başında gelir o sezon, o batiste. o sezonun sonunda yemin etmiştim, kimse bir daha bu kadar inanmayacağım diye. sen geldiğinde bile o kadar sevinmemiştim, o hayalkırıklığının etkisinden çıkamamıştım. ama sen, o ventspils facialarıyla heba olan, bırak final four'u, türkiye lig playoff unda final bile göremeyen çocukluğumun karanlık yıllarının o acı hatıralarını sildirdin. kaybederken bile beni mutlu ettin, 21 sayı geri düşen bir takıma inanmayı öğrettin. 1,9 saniyeye hayallerimizin ötesini, imkansızımızı sığdırdın. şimdi insanlar o günler yokmuş gibi davranıyorlar, olsun. sen bize 1 avrupa şampiyonluğu, 5 final fourdan çok daha önemli bir şey kazandırdın, önemli kıldın: bitmeyen umutlar. o umudu bu kadar yılda sen yarattın, sen sürdüreceksin. bu şube varsa seninle var, sensiz karanlıklara mahkum.

tanım: 100 yılı aşkın fenerbahçe basketbolu tarihinin muhtar sencer'den sonraki en önemli ismi.
benim için çok eski anıları olan maç. rahmetli babamın beni götürdüğü ilk maç bir fenerbahçe - karagümrük maçıydı. yanlış hatırlamıyorsam 1983 yılındaydı. o maçı 2 - 1 kazanmıştık. şimdi yine karagümrük süper ligde ve beni elimden tutup götürecek babam maalesef artık yok. benim elinden tutup götüreceğim bir kızım var ama ona da pandemi müsaade etmiyor.

maça gelirsek, karagümrük lige çok iyi bir başlangıç yaptı. biz ise gümbür gümbür giremedik. savunma anlamında geçen sezona göre daha iyiyiz ama hücum olarak çok etkisiz kaldık. bu hafta samatta, takımla çalışarak biraz daha uyum sağlamıştır. ben zorlansak da kazanacağımızı düşünüyorum.