Diyoruz bu adam alınabilecek en iyi yerli yedek santrafordur profesyonel ve ahlaklı futbolcu gayet iyi transfer. Dün oyuna girip sırtı dönük aldığı faullerle takımı rahatlattı.

Artı serdar dursun gibi ciddiyetsiz bir eşşek oyuna gireceğine kesinlikle umut’u tercih ederim adamda en azından iş ahlakı var bu takıma da yansır. serdar’ın mal mal hareketleri de yansıyordu.
3,5 milyon liraya sözleşme uzatan kaleci. istanbul'da 1 adet normal daire fiyatına, öyle mi? 190.000 euro civarında bir paraya.(*)

benim en anlamadığım konu ise bunun üzerinden bizim yönetime ve futbolcumuza laf atanlar. arkadaşlar yönetimimizin bir çok yanlışı olabilir ama bu konuda değil.
makedonya'nın 4'lü oynadığı maçlarda sol bekte, 3lü oynadığı maçlarda orta sahanın solunda, 5li oynadığı maçlarda sol kenar bekinde oynatılan futbolcu. oyun karakteri 3lü sistemin kanat bekine daha uygun görünüyor, alınırsa van aanholt'un gsde çizdiği performansa benzer performans bekliyorum; çıkışları etkili, arkasında boşluklar - bırakan bazı sekanslarda defansı tamamen unutan...
mesut ve ozan'ın kadro dışı bırakılmasıyla yine yeniden bir döngüye giren takım.

modern futbolda yeri kalmamış mesut özil'in zaten verimli olmayacağı belliyken, üstüne son yıllarda futbolla tek alakasının ticari yan gelirler olduğunu gördük. sahada gezinmesine rağmen bakara makara hesabı, jumma mubarak gabarak gubarak diyerek manevi sömürü yapıp insanlarla olan sevgi bağını koruyor, sponsorluklar/network sayesinde tanıştığı bazı insanların onu kafalaması sonrası ticari projelere de girişiyor... derken futbol nerede hacı :)

ali koç'un ilk mesut dedikoduları çıktığı zaman, yani 2020'nin ekim-kasım aylarında şunu demesi lazımdı: "beyler bakın daha 2-3 ay önce şampiyonlar ligi'nde bayern'in, kendilerini messi-suarez'le çift forvet gibi karşılayan ve ön alanda savunma eforu sarfetmeyen barcelona'ya karşı neler yaptığını izledik, adamlar 10 atacaktı süre yetmedi, ne mesut'u allasen?"

ama demedi, ne dedi peki? mesut hayalim dedi, dünya yıldızı dedi, üstelik fenerbahçeli dedi, daha ne isteriz allahtan dedi.

e mesut da geldi, oh dedi ben burada da gabarak gubarak takılır, minimum eforla maksimum krallık kurarım dedi. çünkü burada bana bu krallığı ne yaparsam yapayım vermeye hazır bir ortam var dedi; üstüne takımın içine bir girdi, teknik direktörü takan yok, hakimiyet ağbilerde, onların istediği yönde ilerliyor rota, ooh... tam istediğim kafa dedi.

ali koç bir de bunun üstüne kalktı irfan can kahveci'yi de aldı, takım ağbilerin yanı sıra 10 numara yuvasına dönüştü. tam 2002-03 fenerbahçe'si; revivo, rapaiç, yusuf, ceyhun varken ortega'nın da geldiği takım. arkada samuel johnson ırgat gibi koşsun anuakoyim. gerçi yanına almeyda da gelecekti ama olmadı.

(bu arada dipnot: o sezon, aziz yıldırım'ın "beykoz çetesi" diye isim takılan rüştü, ogün, abdullah, ceyhun vb o dönemki ağbileri kadro dışı bıraktığı, bitince de hepsini temizlediği sezondur. gerisini; yani 2003-04 daum halihazırdaki volkan, tuncay, serhat gibilerinin yanına ümit milli takımda parlayan gencoların transfer edilişiyle birlikte zaten biliyorsunuz)

zaten biraz akıllı bir futbol yapılanması olsa; illa bu 10 numaraları alacaksa bile, onların başarılı olduğu takımlarda birlikte oynadıkları en az bir hamalı daha katardı takıma. yani irfan'ı alıyorsun mahmut tekdemir'i de al, sosa'yı alıyorsun papa alioune ndiaye'yi de al, ne bileyim mert hakan'ı alıyorsun hakan arslan'ı da al... paket program yap şunu, ki diyelim ki bu 10 numara sevdasını mantıklı bir zemine oturtmaya çalışıyorlar. ama yok. demin dediğim gibi aziz yıldırım bile ortega'yı aldığında yanına matias jesus almeyda'yı almak istedi, çok istedi ama olmadı. en azından niyet doğruydu. ali koç'ta bu niyet de olmadı hiç, luiz gustavo ırgat gibi koşsun anuakoyim.

gustavo yine de koştu. takımın aralık-ocak arası galibiyet serisi yakaladığı yerde gelen mesut ve irfan monteleri sonrası gidişat bozuldu, erol bulut gitti, emre belözoğlu tahta oturdu, ve gustavo ayağı temiz olmadığı gerekçesiyle yerini sosa'ya bıraktı. önlibero 10 kökenli, sağ kanat 10, sol kanat 10, sağ iç 10, sol iç 10... beklerde zaten temposuz gökhan ve caner... mert hakan allahtan koşan 10 numara profilindeydi de, koşması gereken esas oyuncu olan ozan tufan'ın defolarını gizleyebiliyordu biraz.

gerçi ozan koşar mı hiç abisi? yaz aylarında nasıl bir mucizeye hasıl olduysa premier lig'e gitti, allah yüzüne güldü dedik. bir baktık adam "top taca maca çıksın da soluklanayım diye dua ediyorum" demez mi? fıkra diye anlatsanız gülmezler, ama gerçek. ve bu gerçek ocak'ta yeniden fenerbahçe'ye dönmesiyle yüzümüze vuruldu. hepimize hoşbuldum dediği o performansları:

- (bkz: link ) - başakşehir maçı

- (bkz: link ) - slavia prag maçı

bu performanslara gelene kadar zaten sezon boyunca iyice çürümüş bir fenerbahçe vardı ortada, kabul. bu çürümüşlüğün baş aktörü yine mesut özil'di. ağbicilik emre-selçuk-caner-gökhan vs gönderildi diye bitmedi, yeni sezonda başka özneler üzerinden devam etti:

- (bkz: link ) - sahadaki varlığının takımı nasıl güçten düşürdüğüne dair

- (bkz: link ) - daha geçen sene mesut gelir gelmez ikinci plana atılan dimitrios pelkas'ın yine de şans bulduğu zaman nasıl oynadığına, avrupa ligi'ndeki ilk frankfurt maçında yaptıklarının ardından mesut'la arasındaki farka dair

- (bkz: link ) - her şeyin başlangıcı olan trabzonspor maçının kaybedilme sebebinin mesut'un ön alandaki eforsuzluğuyla olan bağlantısı

- (bkz: link ) - mesut'suz 3-0 kazanılan antwerp maçı sonrası irfan can ve mert hakan'ın tavırlarının nasıl da mesutçuluk içerdiği ve pereira'nın kellesine nasıl iştahla baktıklarına dair

iş bu andan itibaren yavaş yavaş mesut'suzluğa karşı bir kazan kaldırmaya, ali koç'un "bu takım 4'lü savunma oynamalı" demecine kadar gitti. o anda vitor pereira kovuldu aslında, ama pereira da insani yönden pek düzgün biri olmadığı için bu demeç doğrultusunda hareket etti ve yarattığı bu 2016 dejavusu pereira'nın hala bir adım ileri gitmediğini, yönetimden gelen bu tip hamleler altında ezildiğini / ekmeğine baktığını gösterdi. sistem, ilke, prensip hak getire.

yani fenerbahçe gerek başkanının yanlış politikasıyla, gerek camianın yanlış kişilere prim vermesiyle, gerekse teknik direktörünün ilkesizliğiyle... bir sezonu daha çöpe attı.

derken ismail kartal geldi, çöpe giden sezon havasında geçen ilk birkaç haftanın ardından en azından 2.'lik yarışı için takım yavaş yavaş toparlanıyor mu derken, irfan can'ın 15'te kırmızı kart gördüğü, mesut'un son 5 dk girdiği, ozan'ın ise 90 2'de oyuna girdiği yani neredeyse hiçbir rollerinin olmadığı trabzonspor maçının ardından ipucunu almadı ve mesut ile ozan'a yeniden şans vererek başladığı iki maçta çıkarılması gereken dersler oluştu, yine de ismail kartal bu dersleri çıkarmak için uzun süre çekirge gibi bekledi:

- (bkz: link ) - bir sıçradı alanyaspor maçı

- link - iki sıçradı konyaspor maçı

üçüncüde ... deme şansı kalmadı neyse ki, mesut da, ozan da kadro dışı bırakıldı.

peki bundan sonra ne olabilir?

1) ali koç'un aklı başına geldi, irfan can ve mert hakan da akıllarını başlarına alıp oyunlarına bakacaklar

2) ali koç her zamanki gibi ben yaptım ben bozarım dedi yani değişen bir şey yok, irfan can ve mert hakan ise takımı sabote edecek

3) yeni gelecek hocayla birlikte yazın mesut ve ozan (watford almazsa) affedilip takıma geri dönecek, yeni bir başlangıç diye pazarlanacak, fenerbahçe ise eski tas eski hamam devam edecek

uzun lafın kısası; büsbütün yanlışlar silsilesi haline gelen bir 4 yılın ardından ali koç hala ne yapacağını, nasıl yapacağını bilmiyor. yapıyor bozuyor, başka bir şey yapıyor onu da bozuyor, ve her bozduğunda fenerbahçeliler seviniyor. bir başkan düşünün en iyi / en doğru icraatları yine kendi yaptıklarını bozması olsun. gerçekten çoğilginç.