Marsilya'nın 2020-21 sezonu başında Bayern Munih'ten kiraladığı 99 doğumlu genç Fransız orta saha oyuncusu. Orta saha oyuncusu demek, ne işle meşgulsünüz diye soran anketlere "serbest meslek" yazmak kadar havada kalan bir tanım olsa da bu çocuğun ne işle uğraştığını tarif etmek gerçekten zor. ilk bakışta toni kroos denebilir; al-ver-dağıt, topu yönlendir, hücum besle, merkezde yerini kaybetme vs vs vs..sonra bir bakıyorsun sanki hazard ; adam eksiltiyor, hem de merkezden, ama bir mezzala gibi, kanatlara kıvrılarak, sonra tekrar içe kırarak, bir sola bir sağa çalım atarak.. derken steven gerrard'ı mı izliyorum diyorsun, tipi de benziyor, top alışları, topla dönüşleri, kafasını kaldırıp öndeki arkadaşlarını kesişleri, uzak direğe sert ve teknik vuruşları vs vs vs.. özetle, sakatlık, hastalık, kaza, bela olmazsa gittikçe zidane'a evrilecek bir orta saha oyuncusu geliyor. çok büyük potansiyel. villas boas'ın marsilyası an itibariyle ligde 8 maçta 15 puan topladı. ilk 6 maç standart 433 ile sahaya çıkarken son iki maçtır 4312 'ye döndüler ve thauvin'i ikinci/yardımcı santrafor olarak benedetto'nun yanında, cuisance'ı da bu ikilinin arkasında kullanıyorlar. bu şekilde çıktıkları son iki maçta içerde bordeaux , deplasmanda lorient'i mağlup ettiler. belli ki hocası da cuisance'a güveniyor ve takıma daha fazla nüfuz etmesi için sistemi ona göre şekillendiriyor.
" Doktor" lakaplı fenerbahçe formasıyla oynadığı 78 maçta 24 gole imza atan, Bordeaux fatihi unutulmaz futbolcu.

Elif Çongur'un Hürriyet gazetesinde Hüseyin Çakıroğlu için yazdığı yazı.

Hüseyin Çakıroğlu anısına

Her sene bu vakitler yaptığım gibi yine onu anacağım.Ömrüm oldukça Ekim ayının son günlerinde hep onu yazacağım.

Fenerbahçelilerin “Doktor” lakaplı, “Sarı” lakaplı, giderek “Sarı Doktor” lakaplı sevgilisi. Paşası. Fenerbahçe’nin laciverti, sarısı, lacivertin sarısı.

18 Eylül 1985’te, Bordeaux’ya atılan, akılları alan, hayatı donduran son golün sahibi. O günü radyo başında geçiren çocukların futboldaki ilk kahramanlarından biri. Benim gibi.

HÜSEYİN VURDU GOOOOOOL!

Fenerbahçe’nin ve Milli Takımın göz bebeğiyken, daha uzun yıllar futbolunun doya doya izleneceği düşünülürken, bacağında yavaş yavaş büyüyen bir ben fark edilir. Alınan ben kötü huyludur, üstelik vücuduna yayılmıştır. Sonrası kötü. Çok kötü.

1986 yılının Ekim ayında futbolseverler duyduklarına inanmak istemezler, haberi alan futbolcu arkadaşları Hüseyin Çakıroğlu’nun evine koşar, herkes perişandır. Metin kapının önüne kadar gelir ama yukarı çıkamaz, “Tutamam kendimi, ağlarım” der. Yugoslavya deplasmanına doğru yola çıkmış olan Milli Takım arkadaşları tutamazlar kendilerini, ağlaya ağlaya oynarlar o maçı. Hüngür hüngür ağlayarak.

Fenerbahçe taraftarı, Hüseyin Çakıroğlu’nun ardından bir uzun ağıt yakar, Basketbol Takımı’nın oynadığı bir lig maçından önce hep bir ağızdan söylenir. O ağıtın bir yerinde şöyle der:

Ne sen bizlere doydun
Ne de doyduk biz sana
Fenerbahçe forması
Kefen mi oldu sana?

Hüseyin Çakıroğlu, hasta yatağında verdiği son röportajda “Formamı, taraftarımızı ve Kadıköy’ü çok özledim” der. Biz de onu hep, ama en fazla ölüm yıldönümünün yaklaştığı bu günlerde çok özleriz. Sarı Doktor’u ne zaman hatırlasak, tutamaz kendimizi ağlarız.

video

Takımdan bir an önce ayrılması gereken oyuncudur, hamle olarak bile düşünülmesi takıma zarar verir.

Her şeyden önce bir hücum oyuncusunun futbolu bilmesi ve oyun görüşüne sahip olması gerekir. Deniz sadece ikili mücadelede ayakta kalıp, içeriye sert orta yapıp, uzaktan şut çekmek üzerine kurulu sanıyor futbolu ama maalesef gerçekler öyle değil.

Umarım visca için takas formülü bulunur ve daha fazla deniz türüç izlemek zorunda kalmayız.
ekşisözlük, reddit, ve değişik değişik instagram postlarının altında reklamını yaptığım sözlük.

hatta ekşide entrylerinden fenerbahçeli olduğunu tahmin ettiğim yazarlara mesaj da atıyorum. arada bjkli gslilere denk geliyorum tabi troller damlayabilir. artık davet benden, ayıklaması sizden adminler xd