mavrupa matihinin son 33 maçı:

(skorlara şarkı eşliğinde bakınız xd )

video



2014-2015 sezonu:

galatasaray 1 - 1 anderlecht
arsenal 4 - 1 galatasaray
galatasaray 0 - 4 borussia dortmund
borussia dortmund 4 - 1 galatasaray
anderlecht 2 - 0 galatasaray
galatasaray 1 - 4 arsenal

2015-2016 sezonu:

galatasaray 0 - 2 atletico madrid
astana 2 - 2 galatasaray
galatasaray 2 - 1 benfica
benfica 2 - 1 galatasaray
atletico madrid 2 - 0 galatasaray
galatasaray 1 - 1 astana
galatasaray 1 - 1 lazio
lazio 3 - 1 galatasaray

2017-2018 sezonu:

östersund 2 - 0 galatasaray
galatasaray 1 - 1 östersund

2018-2019 sezonu:

galatasaray 3 - 0 lokomotiv moskova
porto 1 - 0 galatasaray
galatasaray 0 - 0 schalke 04
schalke 04 2 - 0 galatasaray
lokomotiv moskova 2 - 0 galatasaray
galatasaray 2 - 3 porto
galatasaray 1 - 2 benfica
benfica 0 - 0 galatasaray

2019-2020 sezonu:

club brugge 0 - 0 galatasaray
galatasaray 0 - 1 paris saint-germain
galatasaray 0 - 1 real madrid
real madrid 6 - 0 galatasaray
galatasaray 1 - 1 club brugge
paris saint-germain 5 - 0 galatasaray

2020-2021 sezonu:

neftçi 1 - 3 galatasaray
galatasaray 2 - 0 hajduk split
rangers 2 - 1 galatasaray

33 maçın ortalama puanı: 0,63
toplam averaj: -37

mavrupa matihi demişmiydim?
Ali Koç: “Gemiyi yüzdürebilmek kolay değil. gelirlerimizin yüzde 80'i bankalara gidiyor. 40-50 milyon dolar borç azalttık. Birinci önceliğimiz gemiyi yüzdürüp limana getirebilmek. İkinci önceliğimiz ise finansal yol haritasında bu borçları indirebilmek.”
Demiş. Herhalde

3. Önceliği obradovic'i göndermek,
4. Önceliği " amatör branşları " sıfıra yakın bütçeye çekmek,
5. Önceliği eski futbolculara maaş bağlamak,
6. Önceliği teknik direktör getirmek,
7. Önceliği koç getirmek
8. Önceliği de olursa sportif başarı.
Yaptığı yayını izlemedim, çünkü söylediklerini artık bana bile dinletemiyor, hitabetinde sıkıntı olduğu aşikar. Onun dışında sürekli ekonomi kötü diyerek konuşması sıktı, ben çözerim diyerek geldin, fenerol dedin, kombine forma dedin şu saatten sonra taraftarı bağlamaz.
Yukarıdaki ilk paragrafı sercan Hamzaoğlu'nun twitinden aldım ve onun üzerinden konuşayım; 2 yılda 5 stoper alıp ( reyes, serdar a, sadık, zanka, Rami) hala stoper arıyorsa bir takım borç falan kapanmaz başkan. Sürekli para yok diye ağlıyorsun da olanları çarçur ediyorsun, haliyle para olmaz. Sadece şu 5'nin toplam maliyeti basketbol takımının maliyeti kadar, neyse devam.
Sen tarihi fırsatı kaçırdın. 2 sene sportif başarı kimse bizden beklemesin, maliyetli transfer yapmayacağız, şimdi de olmayacak 2 sene sonra da olmayacak biz cocu ile başladık gençleşerek güçleneceğiz, bu süreçte saha sonuçları ikinci planda, hedefimiz oyuncu geliştirmek bu süreçte, rol modelimiz x kulüp, y kulüp diyebilecek gücün vardı gelirken. Taraftar da hiç ses çıkartmazdı. ama sen buna cesaret edemedin, edemediğin için de 2 seneyi kaybettin.
Twite dönersem; anlaşılan gelecek sezon da önceliğimiz şampiyonluk değil. Olsun yarışta olmayalım, fakat şampiyonluk önceliğimiz değilse de bize anlatacaksın ne yapıldığını... Emre Belözoğlu'nu (bence büyük bir hata ile) sportif direktör yaptın, anlaşılan ( yine bence büyük bir hata ile ) aurelio getirdin ve kalan maçları da çöpe attın, ( yine bence büyük bir hata olan ) erol bulut'u 8 hafta beklemeyi göze aldın, korkunç bir kararla gg ve caner'i döndürme derdindesin...
Madem bunları yapacaksınız neden hala açıklamıyorsunuz? Neyi kimden gizliyorsunuz? En fazla 1 ay sonra belli olacak, nedir bu taraftara bilgi vermeme yarışı. Hani şeffaflık, nerede iletişim. Ne yapılacağını açıklayacaksınız, yok öyle işte borcumuz çok, hiçbir şey yapamıyoruz muhabbetini yemezler.
Bana ne kardeşim, slimaniyi ayew'i ben mi aldım, hadi profilleri iyiydi tutmadı, sadık, Tolgay, deniz t bonservisleri ne kadar ? Madem para yok almasaydınız!!!
Zaten konuşurken bir söylemesi gereken şeyleri yarım saat anlatarak ifadenin gücünü düşünüyorsun ama konumuz iletişim değil başkan, icraat yok, sadece konuşma, sadece şikayet.

3 aydır koskoca fenerbahçe Spor kulübünün futbol departmanında teknik direktör yok. Sen ne anlatıyorsun Allah aşkına. Borç varmış da bilmem ne. Cebinden milyonlar verdin Allah razı olsun da, bu sana Fenerbahçe'yi vasatlaştırma gücünü vermez, sana tükürdüğümüzü yalama hakkını da vermez. Büyüklüğümüze sığmıyor, sığmaz.

Yeter artık her gün ayrı bir utanma haberi görmekten gına geldi. Başkan 3 ay oldu 3 ay. Hala hoca yok, hem basketbolda hem de futbolda. Sen hala çıkıp önceliğimiz bilmem ne diye konuşuyorsun, hadi ya...
Bu kulübe imza atarsa Ali Koç denen vasatın altı şahıs istifa metnine de imza atmalıdır.


Şu saatten sonra rakibinin kanatlarında zaha , tete. Zaniolo, yunus, kerem varken sende tadic, kent, ekambi, Emre mor varsa lütfen istifa et. Zaten ekambi, kent, tadic sol kenar. Emre mor ile şampiyon olursunuz artık.
taraftarların bir kısmı tarafından aşırı çapsız olarak görülürken bir kısmı tarafından da ilah olarak görülen hoca. ve biz fenerbahçe taraftarı maalesef bir şeyleri analiz etmeden yorum yapıyoruz.

aykut kocaman, ister sevin ister sevmeyin, fenerbahçe'nin efsanelerinden birisidir. fenerbahçe'de 4 sezon görev yapıp 1 şampiyonluk almıştır. her ne kadar fenerbahçe için kötü bir istatistik gibi görünse de aslında hiç de kötü bir istatistik değildir. buna şimdi daha yakından bakacağız.

aykut kocaman teknik direktör olarak ilk defa ne zaman geldi fenerbahçe'ye? 2010/2011 sezonu. o sezon ise ilk yarıyı lider trabzonspor'un 9 puan gerisinde tamamladık. ikinci yarı ise alex'in hayvani performansı ve aykut kocaman'ın bazı doğru tercihlerinin üstüne biraz da şans eklendiğinde 9 puan farkı kapatıp şampiyon olduk.

her şey iyiydi, güzeldi. fenerbahçe ekonomik anlamda şaha kalkmış, bir önceki sezonun(*) intikamını almıştı. aykut kocaman ile devam edilip şampiyonlar ligi'nde başarı hedefleniyordu, aynı 2007-2008 sezonunda olduğu gibi.

sonra ne oldu? şike kumpası oldu. bize fetö tarafından bir kumpas kuruldu. aykut kocaman'ın fenerbahçe tarihindeki en büyük şanssızlığıdır bu.

2011/2012 sezonuna ise iyi bir başlangıç yaptık, ilk yarıyı lider galatasaray'ın 2 puan gerisinde 2. olarak kapattık. sonrasında ise yine iyi gidiyorduk ve sonra ne oldu ise 23. haftada 2 olan puan farkı 29. hafta birdenbire 9 olmuştu. üst üste alınan mağlubiyetler karşısında galatasaray ise üst üste galibiyetler almıştı. ve süper final'e galatasaray'ın 9 puan gerisinde girdik.

süper final'de puanlar ikiye bölündü ve yuvarlandı. dolayısıyla galatasaray 39, fenerbahçe ise 34 puanla girdi. ve bu puan farkını aykut kocaman tt arena'da galatasaray'ı da yenerek 1'e indirdi. son maça geldik.

(bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

bu maçta, hiç analiz kasmayacağım, aykut kocaman alex'i yedek bırakarak başlamıştı. ve 75. dakikada oyuna almıştı. sonrasında ise 10 kişi fenerbahçe maalesef 0-0 berabere kalarak şampiyonluğu kadıköy'de galatasaray'a verdi.

2012/2013 sezonunda ise galatasaray'dan 10 puan fark yedi. sonra fenerbahçe'den ayrıldı.

2017/2018 sezonunda ise fenerbahçe'deki son sezonunu geçirdi ve galatasaray'dan 3 puan fark yiyerek şampiyonluğu kaçırdı. bu sezonla ilgili dikkatimi çeken ve beni sinir eden şey ise deplasmanlarda galatasaray'dan 9 puan fazla toplamamıza rağmen iç sahadaki anlamsız puan kayıplarından dolayı galatasaray'dan iç sahada 12 puan daha az toplamamız. gerçekten garip. bir takım nasıl deplasmanlarda çok iyi oynayıp evinde kabız bir futbol oynar?

şimdi tüm sezonlarını kısaca yazdım. 2011/2012 ve 2012/2013 sezonları için kendisine tek kızgınlığım var o da galatasaray'a çok yaklaşmışken şampiyonluğu vermesi. hele 11/12 sezonunda son maçta verilen şampiyonluk gerçekten koymuştu. bunların dışında kendisine tek bir kızgınlığım yok çünkü kumpasa uğramıştık ve o fenerbahçe'de şampiyon olmak zorunda değildi. bunun için 4 sezonda 3 galatasaray şampiyonluğu demek gerçekten vicdansızca.

2017/2018 sezonu için ise kendisine kızgınım. çünkü deplasmanlarda aldığı puanlara bakıyoruz gerçekten takdir edilesi. silik bir oyun da oynamıyorduk deplasmanlarda. gayet de ideal bir deplasman oyunu oynuyorduk. ama evde kabız bir futbol oynuyorduk.

yine de 2017/2018 sezonunda tek suçlu kendisi değildir. kendisine destek vermeyen taraftar da en az onun kadar suçludur. maçlara gitmemeler, ergenler gibi trip atmalar. galatasaray iç sahadaki 17 maçın 16 tanesini kazanmıştı. biz ise 2 mağlubiyet 4 beraberlik falan almıştık yanlış hatırlamıyorsam. yani demek istediğim, taraftar desteği olmadan galatasaray'la yarıştı bu adam. eğer taraftar maçlara gelseydi belki de 17/18 sezonunda şampiyon olmuştuk.

bu kadar şey yazdım, eksilerini ve artılarını da yazacağım.

yüzeysel olarak baktığımızda;

eksileri;

1)kadro kuramaması

maalesef aykut kocaman kadro kurabilen bir adam olmadı hiçbir zaman. geçen sene kameni'ye 2,75 milyon euro, soldado'ya 4,5 milyon euro ödüyorduk. gerçekten acı verici. bundan dolayı kulüp ekonomisine biraz zarar verdi diyebiliriz.

2) evde yapılan saçma puan kayıpları

evimizde gereksiz yere geriye yaslanıyorduk ve bundan dolayı galatasaray'a puan verdik, kayseri'ye karşı 3-1 öndeyken 3-3 yaptılar son dakikada, yine başakşehir ve akhisarspor'a karşı alınan mağlubiyetler. tabi bunda taraftarın maça gelmemesinin de biraz etkisi oldu diyebiliriz. bu sene ersun yanal'a verilen destek 17/18 sezonunda aykut kocaman'a verilseydi belki de bu puan kayıpları olmazdı. ama yine de kadıköy'de geriye yaslanmasını doğru bulmuyorum.

artıları

1) deplasman karnesi

aykut kocaman döneminde deplasmanda öyle ezici bir futbol oynamasak da bu sezondan iyi oynadığımızı hatırlıyorum. maalesef kötü bir deplasman karnesi ile şampiyonluk mümkün değil. aykut kocaman'ın deplasman karnesi ise çok iyiydi.

hani derler ya bazı öğrencilere ''sen de zor soruları çözüyorsun kolay soruları çözemiyorsun.'' diye, aykut kocaman'ın yaptığı da tam o hesap. deplasmanlarda ideal bir oyun oynatıyordu ama evde gerçekten gereksiz puan kayıpları yapıyordu. tam 14 puan kaybı yapmıştık.



------------------------------------------------------------------------

aslında daha fazla yazardım ama bu yüzeysel analiz yaptığım için bu kadar yeter diye düşünüyorum. ve bu bağlamda da belirtmek istiyorum ki, lütfen kulübümüz içinde yapılan aykut-ersun, aziz-ali çatışmalarına gelmeyin, çünkü fenerbahçe kaos sevmeyen bir kulüp. çok kolay karıştırılabilen bir kulübüz aynı zamanda. şampiyonluğa yürüdüğümüz bu günlerde bu kaos gerçekten bizi kötü etkiler. ve emin olun ki bugün fenerbahçe şampiyon olursa aykut kocaman da sevinir. çünkü o da bir fenerbahçe taraftarı, nasıl bir teknik direktör olduğu hiç önemli değil.

okuyan herkese teşekkürler.
inşa edilirken çok boyutlu düşünülmesi gereken bir iştir.
öncelikle bu tabiri literatüre kazandıran kişi bildiğim kadarıyla uğur meleke'dir. bizim futbol terimlerimiz genellikle ingilizceden türkçeleştirilmiştir.
forward-forvet
stopper-stoper
goal keeper - kale tutucu-kaleci
midfield - orta saha
gibi gibi...


kadro mühendisliği terimi de bu şekilde mi kazandırıldı bilmiyorum ama durumu özetleyen güzel bir tabir olduğunu düşünüyorum.
ön edit: buradan sonrası uzun bir yazı olacak, okumaya durumu olmayanlar çıkış yapabilir. :)
kadro inşa edilirken yukarıda da söylediğim gibi farklı boyutları düşünülmeli, tasarım onun ardından belirlenmelidir. öncelikle yapılması gereken ne tarz bir futbol oynanacağına karar vermek.
1) oyun yapısı / oyun üslubu
şimdi bir araziye sahipsiniz ve buraya bir yapı inşa edeceksiniz. bu yapıya ne yapmaya karar vermelisiniz, residans mı ? otel mi ? avm mi ? toplu konut mu ? gibi gelir getiren işler olabilir ya da hastane mi ? karakol mu ? okul ? üniversite mi ? yurt mu ? gibi daha kamusal harcamalar düşünülebilir.
işte futbolda da en başta düşünülmesi gereken nasıl bir oyun üslubunu kurmaya karar vermelisiniz. mesela ben bundan sonraki örneklemeyi fenerbahçe üzerinden yapmaya devam edeyim. fenerbahçe'nin göze hoş gelen, atak sürekliliğini sağlayacak, bol gollü, bol pozisyonlu, tempolu, heyecanlı, yüksek eforlu bir futbol hedeflemesi gerektiğini düşünerek, buna göre bir yapılanmadan bahsetmeliyiz. yani oyun üslubumuz bu olmalı.
peki bu inşa işlemini yapmaya karar verdiniz ama hedefiniz ne ?
2) hedef
kesinlikle ikincil karar noktası burasıdır. o araziye sahipsiniz ama ne inşa edeceğinize, bütçeniz ölçeğinde karar veremezseniz o inşaat yarım kalır. şimdi gidip 5 yıldızlı bir otel hayal edersiniz, işe de başlarsınız ama kaba inşaat bitmeden para biterse yarım kalırsınız, sonrasında da batarsınız. kamu yararına bir hizmete girersiniz, kâr amaçlı düşünmez uzun vadede gelir getirecek üniversite gibi, yurt gibi, hastane gibi bir işe de girebilirsiniz.
bizim bütçemiz 5. yıldızlı bir oteli karşılamaya yetecek bütçe değil, kamu yararına bir işe de girişmenin kısa vadede getirisi yok, mesela bir üniversitenin kâr geçmesi belki en az 10 sene. buna vaktin de yok buna sabredecek kenarda sermayen de yok. o sebeple öyle bir otel - rezidans inşa etmelisiniz ki belki 3 yıldız standardında olacak fakat zamanla 5. yıldızı da elde edebilecek bir mimariye sahip olacak.

bizim özelimizde biz kamu yararına çalışamayız. yani altyapı hedefiyle yola çıkıp şampiyonlukları görmezden gelebilmemiz imkansız. ama bizim bütçemiz de olmadığı için yüksek maliyetli bir kadro kurmamız mümkün değil. o sebeple 3. yıldızlı otel gibi bir mimari hayal edip, 5. yıldızı elde edebileceğimiz bir oluşum gerekmekte.
3) proje şefi

yapıya karar verdik, işe başlayacağız fakat projenin sorumluluğunu devralacak, görev dağılımını üstlenecek, sizin hemen altınızda, sizin kontrolünüzde hareket edecek fakat ekibin oluşumunda da karar mercii olacak birisi her daim gerekmekte. böyle bir atama yaparken tecrübeli birisini ararsınız elbette, bir kere cv'sine baktığınızda geçmişte bu tarz inşaatlar yapmış olmasını ararsınız. ikinci olarak bu bütçeleri kontrol etmesini umarsınız. tabi bütçeleri kontrol edebilmesi için belirli bir ekonomi bilgisine ihtiyaç duyarsınız. ikili ilişkiler de önemlidir, özellikle bizim ülkemizde hatır-gönül ilişkilerinin ne kadar dikkat çektiğini biliriz.
işte futbolda da bunun karşılığı sportif direktörlüktür. bütün sistemi inşa edecek kişi bizim için.

4) mimar / mühendis
evet yapıya karar verdik, bütçemiz doğrultusunda otel yapmamız gerekiyor çünkü çok da bütçemiz yoktu, kamu yararına bir işe giriştiğimizde de gelirlerimiz orta-uzun vadede gelmeye başlayacak. o sebeple kısa vadede para kazanmak adına bu adımları attık. ama bütçemiz de olmadığı için tasarım 3. yıldız olacak fakat 5. yıldız standartlarına da ulaşması hedefimiz. o halde mimar / mühendis konusunda karar vermemiz gerekiyor.
şimdi eğer bütçenin önemli bir ölçeğini kariyerli bir mimar / mühendise teslim edersek bütçeyi denkleştirmek için başka şeylerden kısmak zorunda kalırız. böyle bir tasarımcı size yüksek maliyet çıkartacaktır fakat 3. sınıf otel yaparken, birkaç küçük düzenleme ile 5. yıldız seviyesine yükselmeniz de daha kestirme olacaktır.
ya da ne yaparsınız, henüz büyük bir kariyere imza atmamış, demo işlerini gözünüz tutar, risk alırsınız. daha düşük kaliteli ürünlerle 3. seviye bir inşaat hayali kurarsınız. ama unutmayın bir araziye bir binayı yapıp sonra yıkıp tekrar yapmanın maliyeti bazen 5. sınıf otel inşa etmekten pahalıya gelebiliyor.
işte futbolda da aynen böyle, kariyerli bir teknik adama gidip görece daha yüksek bütçeler verebilir ve hedefinize ulaşmanız daha kolay olabildiği gibi kariyerinin başındaki bir isme yönelip uygun maliyetlerle hareket etmeyi hayal edebilirsiniz.biz önce ikinci yöntemi denedik ama gördük ki binayı yıkmak zorunda kaldık.

5) tasarım
evet proje sorumlunuz mimara karar verdi, mimarınız başladı çizmeye. daha modern çizgiler mi olacak, geleneksel bir yaklaşım mı olmalı, dış cephe şöyle iç yapı böyle, odaların bir kısmı boğazı görmeli, diğerleri caddeye bakmalı, binanın girişi şuradan, çıkışlar da buradan gibi gibi... sonrasında da raporu alacak ve proje sorumlunuza iletecek.
teknik direktör de sizin yukarıdaki hedefleriniz doğrultusundaki oyun planını tasarlamaya başlayacak. sizin hayal kurduğunuz oyun için gereken dizilim neyse, ne tarz bir oyuncu ihtiyacı varsa kalem kalem çıkartacak. sonrasında da sportif direktörünüze teslim edecek.
bu noktada sportif direktör / proje sorumlusu bazı kalemleri gereksiz görebilir, elindeki bütçeyi daha uygun şekilde kullanması için yönlendirebilir ve yönlendirmeli de. fakat işi bilmeyen bir proje sorumlusu getirirseniz işte o müdahaleyi yapamayabilir. bu yüzden bu işte tecrübeli birisi gerekiyor.
bizim özelimizde tasarım 4-3-3 mü olacak. 28 kişilik kadro mu oluşturulacak. kaç kanat-kaç kaleci-kaç merkez orta saha-kaç forvet- forvetlerin özellikleri- çizgiden mi hücum edilecek-merkezden delici bir oyun mu benimsenecek vs. buna karar verilmesi başlı başına bir tartışma konusu. savunmaya nasıl isimler gerekiyor, kalecide aranan özellikler nelerdir, beklerdeki başlangıç hedefi nedir gibi gibi...
6) ekibi oluşturma
geldik bu noktaya. dikkat ederseniz şimdiye kadar hep projenin daha oluşum aşamasındayız, inşaatın kendisine gelemedik. devam ediyoruz. mimarınız/mühendisiniz size proje sorumlunuza iletti, birkaç toplantı yapıldı ve liste hazırlandı. şimdi ekibi oluşturma işine geldi sıra. burada iki yol izlenir, birincisi proje sorumlunuzun bildiği, güvendiği, tecrübesine inandığı mimar/mühendisleri yardımcı olarak atar ya da mimarınızın kendi inandığı isimler gelir başlar. sürekli mimar işin başında olamaz, onun da farklı bakış açılarını yakalamasına yardım edecek, yine tecrübeli isimlerden oluşturulması gereken bir kurul mutlaka oluşmalı.
biz burada proje sorumlumuz yani sportif direktörümüzün güvendiği isimlere iş vermeye başladık. fakat unutulan nokta sportif direktörümüz yani proje sorumlumuzun tecrübesi yok. aurelio-volkan demirel bizdeki mimar yardımcıları.
7) işçi alımı
sıra geldi işçi alımına, yani kadroyu şekillendirmeye. üstteki adımları atmadan direkt buradan başlarsanız, o binadan pek hayır gelmeyeceğini söylememe gerek yok. evet inandığınız şantiye şeflerini, elektrikçileri, jeoloji mühendisini, inşaat mühendisini aldınız. şimdi kadroya almanız gereken kişiler mühendisler, formenler, işçiler.
şimdi bütçeniz doğrultusunda çalışan alacaksınız. yine işinde tecrübeli, kariyerli, geçmişinde muhteşem işler olan mühendislere mi gideceksiniz, yoksa 2 yıllık tecrübesi ile gelecek vaadeden ya da 5 yıllık çalışan olmasına karşın öyle çok da başarılı işler çıkartamayan fakat bir mühendise ihtiyaç duyduğunuz için gelsin de başlasın diye mi bakacaksınız.
keza formenler öyle önemlidir ki!!! yeri gelir o formenler mühendislerin bile arkasını toplar. o yüzden formen deyip geçmeden en iyisini almanız gerekir fakat gene dönüp dolaşıyoruz iş bütçeye kalıyor.
ve işçiler, işinde artık yılları devirmiş malzeme bilgisi yüksek işçiler mi istersiniz yoksa sıva yapmasını bilmeyen göçmenlerden oluşan bir ekip mi olsun istersiniz.

burada şu çok önemli;
iyi bir mühendis alırsınız, formeni kötü tercih edersiniz----> işçileri yönetemez.
kötü bir mühendis alırsınız, formeni iyi tercih edersiniz ---> formenler mühendisleri yönetmeye başlar, kontrolü ele alıp formen sayısını arttırır.
iyi bir mühendis alırsınız, formeni de iyi tercih edersiniz ---> işçiler yetersizse size ek maliyetler çıkartır, işin bitiş süresi uzar.
görüldüğü üzere öyle bir karar vermelisiniz ki kalifikasyon çok önemli. mühendis illa yılları devirdi diye çok yeterli anlamı çıkmayacağı gibi, genç ve heyecanlı diye de müthiş işlere imza atacak anlamı çıkamaz.
futbola geldiğimizde de kadroda yıldız oyuncular olmalı, kadroda tecrübeli seviyesi belli, istikrarlı oyuncular olmalı, kadroda bir de işçi oyuncular olmalı.
zamanında önder özen şöyle bir formülden bahsetmişti 8+8+8 şeklinde.

8 oyuncu; uluslararası standartlara sahip olacak.
8 oyuncu a milli ve ümit milli kalitesinde olacak.

8 oyuncu en az 4 türk’ün yanı sıra 4 de öz kaynaktan çıkmış oyuncu şeklinde olacak.
benim naçizane sistemim de buna benzer aslında. mevcut kadrolar 28 kişilik. toplam 11 mevki var ve her mevkiye 2'şer oyuncu düşünülüyorsa 22 oyuncu diye bakılır her zaman. benim tasarımım ise şöyle olur.

4 stoper mi var, 2'si yıldız, birisi tecrübeli vasat, 1 adet genç. ( mühendis-formen-işçi )
3 kaleci mi var, 1'si yıldız, birisi tecrübeli vasat, 1 adet genç ( mühendis-formen-işçi )
2 sağ/sol bek , 1'si tecrübeli yıldız, 1 adet genç
6 orta saha , 2'si yıldız, 2 si tecrübeli, 2'si genç
2 sağ/sol kanat, 1'i yıldız, 1i tecrübeli.
3 forvet 2'si yıldız, 1'i genç



buraya kadar 24 kişilik kadro oluştu. kalan 4 kişilik rotasyon için de 3 kişilik de çeşitli mevkilerde oynayabilecek tecrübeli, istikrarlı isimlerden oluşturulmalı. 1 kişide potansiyele yatırım yapılmalı. görüldüğü üzere benim de 8 genç + 11 tecrübeli + 9 yıldız şeklinde bir dağılımım oluştu. şu gözden kaçmamalı, yıldız oyuncular genç olamaz, tecrübeliler çok istirarlıdır gibi bir şey yok.
________________________________________________________________________________________________


bizde gençler var ( ömer faruk, ferdi kadıoğlu, muhammed gümüşkaya, cebrail akbulut, cenk alptekin, okan turp, murat sağlam, allahyar, ismail yüksek, oğuz kağan , barış sungur gibi ) var. içlerinden yıldızlar da çıkacaktır.
bizde tecrübeli isimler de var. dirar, hasan ali, serdar aziz, ozan tufan, ekici, tolgay, tolga c, deniz t, rodrigues, mevlüt, alper gibi.
bizde yıldız isimler ise, gustavo, emre b, belki birazcık da vedat.

demek ki bizim kadroda ne eksimiş, mühendis -yıldız eksikmiş. mühendis olmayınca ne oluyor formenler çoğalıyor, kendi bildiklerini okumaya başlıyor.



________________________________________________________________________________________________


biz tecübeli denilen isimlerden de istikrar göremediğimiz için problem yaşıyoruz. o zaman kadro mühendisliğinde ;


- oyun planı oluşturulmalı.
- strateji sahibi, olumsuz durumlarda da ekibini kontrol etmesini bilen, planlamaları yaparken hem işin kontrolünü elinde tutabilecek hem de kadroyu 3. yıldız otelden 5. yıldız otel seviyesine çekebilecek birisi yani kadroya seviye atlatabilecek birisi olmalı.
- bir istikrar çıtası oluşturulmalı.
-transferlerde sakatlık geçmişine bakılmalı.
- yıllık performans hedefleri oluşturulmalı, beklenti analizi oluşturulmalı.
- genç oyuncu potansiyelini ölçebilecek mimarlar

- şantiye şefleri getirmeli.
- yıldız oyuncu sayısını takımın 1/3'üne çekmeli.
- beklenti ve oyun planı başta oyuncular olmak üzere herkese anlatılmalı. eğer ki biz bilirsek ne olacağını, neler yapılacağını ona göre reaksiyon alırız. ama gizli kapalı hareket edilirse yine beklenti/hedef birbirine karışırsa olmaz.


- son olarak tecrübeli bir sportif direktör/proje yöneticisi.


iş ilanlarına girip bakarsanız hiç yeni mezun proje yöneticisi-şantiye şefi falan arandığını göremezsiniz. hepsi minumum 5 yıl tecrübe arar. kimse de 20 yıllık inşaat işçisi diye ondan iyi şantiye şefi olacak, proje yönetici olacak diye düşünüp de bu işçiyi o pozisyona yükseltmez. ya da üfff şu formen var ya 20 yıldır öyle güzel vinç kaldırıyor ki eminim bir bina diker inanılmaz olur demez.


nitekim diyeceğim o dur ki emre belözoğlu harika bir futbolcudur evet, kariyeri tartışılmaz evet, ama bu onun harika bir sportif direktör olacağı anlamına gelmez, gelmemeli. ne zaman kendisini ispat eder o zaman gelip başlar, demek gerekirdi ama demedik. umarım ben yanılırım ama buraya kadar hala okuyan varsa en başta da dediğim gibi proje şefini seçerken dikkatli olmalısınız, birçok boyutta yetkin birisine ihtiyaç duyarsınız. emre belözoğlu bana göre yetkinliği tartışmaya çok açık. fakat göreceğiz nasıl olacak.