Ne güzel bir dünya.

Canı istemeyen oyuncu sorun çıkarıp bonservisini ucuza getirtebiliyor. UEFA da FIFA da bunu seyrediyor. Bosmann kuralları elbette çok değerli ancak hep oyuncu tarafında olmaz. Karşılıklı olarak imzalanan bir sözleşmede sadece kulüplerin zorunluluğu varmış gibi bir algı oluştu. Oyuncu koşmayacak, idmanda ayak sürüyecek, performansının yarısını ortaya koymayacak bir de gitmek istediği zaman gidecek ...

Balotelli özelinde her oyuncu için bu durum geçerli, mesela Ronaldo da bugün böyle. Kafasına bir şey takılıyor ve beni ucuza serbest bırakın vs diyor.
önceleri hem stoper hem bek oynayabilecek daha modern bir profil (bkz: link ) çizerken son dönemde iyiden iyiye bek oyuncusuna dönüşmüş oyuncu.

ancak bek oyuncusuna dönüşürken yaşadığı değişimler onu nasıl bir oyuncu haline getirdi, önemli olan o.

stoper/bek kırması profilinde olduğu dönemler yani twente'deyken, gerektiğinde hızlı ve ayağı iyi bir stoper seçeneği de sunuyordu, ancak zaman içinde oyun aklının yüksek olmayışı + pozisyonları süzememesi sebebiyle yavaş yavaş bekte daha çok kullanılmaya, bir süre sonra da neredeyse tamamen bek olmaya başladı, zira hocası ron jans onun stoperken yaşattığı riskleri göze alamamaya başladı.

ama bu defansif aklı, bek oyuncusuna dönüştükten sonra -en azından bek bölgesi için- bir nebze daha iyi yansıtabilmeye başladı; özellikle kritik müdahaleler konusunda bu sayede daha cesurlaştı (fenerbahçeliler bu tip anlarda onu sevecek ve savaşçılığını beğenecektir). ancak aynı oranda -az biraz- hantallaştı; hücuma dönük işler yaptığında savunma dönüşleri aksamaya başladı. yani kullanım açısından daha tekyönlü bir oyuncu oldu.

bu özellikler oosterwolde'yi ilk bakışta günümüz futbolunda thomas meunier tipi; stoper fizikli ama kalıbına göre hızı fena olmayan, topla ilişkisi güven veren ancak hücum katkısı olarak fazlasını vaadetmeyen bir bek oyuncusu profiline yakın tutuyor. oosterwolde'nin kendi içinde bu profilden uzaklaşan tek tarafı, topla oynama hevesinin daha fazla olması, ve geri dönüşleri bu profildekilerden daha az umursaması. ama gelecekte kazanacağı tecrübe ile daha pratik oynayan bir hale gelecek ve meunier tipi bek profiline iyice oturacaktır (ötesine geçebilmesi bence zor, bunun için teknik anlamda daha fazlası gerekiyor).

ancak bunu yaşayacağı süreç boyunca fenerbahçe'de ne yapacak? sol bekte kullanılan oyunculara nazaran ne katkı verecek?

oosterwolde haliyle alioski, ferdi, osayi (bek olmayan lincoln'ü saymıyorum bile) gibilerinden farklı tipte bir bek. 3'lü savunmanın sol stoperinde de oynayabilir, ki bu noktada j.jesus'un en modern stoperi haline de gelebilir (kadroda bek de oynayabilen bir stoper yok, hepsi sade stoper). ancak, 3'lünün sol stoperi diyince kadroda attila szalai ve luan peres var. yani oosterwolde eğer:

- 4'lü savunmanın sol beki olacaksa: j.jesus maç içinde olayı 3'lü savunmaya döndürebilecek bir hamle mi istiyor? yoksa artık hücum katkısı ne olursa olsun gitsin-gelsin yeter mi diyecek? zira bu kısımda oosterwolde hücumda osayi'nin sağda yaptıklarından fazlasını yapamaz, hatta geri dönüşlerde osayi kadar bile hızlı dönemediği anlar olur.

- 3'lünün sol stoperi olursa: belli rakiplere karşı ofansif oyun gücünü arttırmak adına hücumcu stoper (bkz: link ) performansı mı bekleniyor?

- 3'lü savunma düzeninde sol kanat olacaksa: ona maç içinde gelecek desteğe bağlı bir hücum katkısı gözeterek, esas amaç kanada hareket katmak mı? bunun için daha pratik oynaması sağlanacak mı?

gibi sorular doğuran bir transfer bence. yok hayır bu kadar şey düşünülmüyor ve standart şekilde "sol bek aldık" demek için yapılacak bir transfer ise, belli noktalarda memnun edecek, ama belli noktalarda ise vasat kalacağını düşündüğüm bir oyuncu.

biraz da şundan pay biçebiliriz; twente'nin sol beki gijs smal, volendam'da sergilediği oyun katkısı yüksek bek profilinin (bkz: link ) ardından kendi çapında parladı ve oosterwolde'nin a takıma yükseldiği 20-21 sezonu başında twente'ye transfer oldu, ve oosterwolde parma'ya gidene dek geçen 1.5 sezonda sol bek rekabetine girdiler. bu süreç sonunda formayı kazanan oosterwolde oldu gibi görünse de, parma'ya transfer olduktan (geçen sezon ortasından) sonra iki oyuncunun yaşadıkları, twente'nin tercihini gerçekte kimden yana kullandığını göstermiş oldu:

1) oosterwolde, 21-22'nin ikinci yarısında doğru düzgün maç oynamadı zira giuseppe iachini parma'ya 3'lü savunma oynatıyordu, oosterwolde'ye sadece sol kanatta, onda da birkaç kez şans verdi. bu sezon başa geçen fabio pecchia ile 4'lü savunmaya dönüldü ve oosterwolde sol bekte as adam oldu ama parma serie a'ya çıkacak bir ışık vermediği gibi oosterwolde de skor katkısında bulunmadı.

2) gijs smal ise bu sezon twente'nin as sol beki oldu ve eredivisie'nin en skorer bek oyuncusu konumunda (1 gol 5 asist). takımı ise ligde alkmaar, psv, feyenoord ve ajax'la birlikte ilk 5'te. sezon sonunda bu tablonun içinde kalırlarsa avrupa biletini de kapacaklar.

yani twente daha iyi olanı elinde tuttu ve ligde git gide daha iyi bir grafik çiziyor, parma ise zaten istediğini yapamadığı bir sezon daha yaşarken, standart denebilecek bir oyuncusunu iyi bir bonservis fırsatıyla gönderiyor.

bundan sonrasını oosterwolde kendi belirleyecek zira şu ana kadar gösterdikleriyle, bundan sonraki takım(lar)ına seviye atlatabilecek bir potansiyel sergilemiyor bence. fenerbahçe'ye de seviye atlatacağını zannetmiyorum, ama daha 22 yaşında olması sebebiyle kendi kişisel seviyesini daha iyiye çekip ilerde -doğru an yakalanırsa- bundan da iyi bir bonservisle gitme ihtimali her türlü mevcut. bakalım neler olacak.