taraftarların bir kısmı tarafından aşırı çapsız olarak görülürken bir kısmı tarafından da ilah olarak görülen hoca. ve biz fenerbahçe taraftarı maalesef bir şeyleri analiz etmeden yorum yapıyoruz.

aykut kocaman, ister sevin ister sevmeyin, fenerbahçe'nin efsanelerinden birisidir. fenerbahçe'de 4 sezon görev yapıp 1 şampiyonluk almıştır. her ne kadar fenerbahçe için kötü bir istatistik gibi görünse de aslında hiç de kötü bir istatistik değildir. buna şimdi daha yakından bakacağız.

aykut kocaman teknik direktör olarak ilk defa ne zaman geldi fenerbahçe'ye? 2010/2011 sezonu. o sezon ise ilk yarıyı lider trabzonspor'un 9 puan gerisinde tamamladık. ikinci yarı ise alex'in hayvani performansı ve aykut kocaman'ın bazı doğru tercihlerinin üstüne biraz da şans eklendiğinde 9 puan farkı kapatıp şampiyon olduk.

her şey iyiydi, güzeldi. fenerbahçe ekonomik anlamda şaha kalkmış, bir önceki sezonun(*) intikamını almıştı. aykut kocaman ile devam edilip şampiyonlar ligi'nde başarı hedefleniyordu, aynı 2007-2008 sezonunda olduğu gibi.

sonra ne oldu? şike kumpası oldu. bize fetö tarafından bir kumpas kuruldu. aykut kocaman'ın fenerbahçe tarihindeki en büyük şanssızlığıdır bu.

2011/2012 sezonuna ise iyi bir başlangıç yaptık, ilk yarıyı lider galatasaray'ın 2 puan gerisinde 2. olarak kapattık. sonrasında ise yine iyi gidiyorduk ve sonra ne oldu ise 23. haftada 2 olan puan farkı 29. hafta birdenbire 9 olmuştu. üst üste alınan mağlubiyetler karşısında galatasaray ise üst üste galibiyetler almıştı. ve süper final'e galatasaray'ın 9 puan gerisinde girdik.

süper final'de puanlar ikiye bölündü ve yuvarlandı. dolayısıyla galatasaray 39, fenerbahçe ise 34 puanla girdi. ve bu puan farkını aykut kocaman tt arena'da galatasaray'ı da yenerek 1'e indirdi. son maça geldik.

(bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

bu maçta, hiç analiz kasmayacağım, aykut kocaman alex'i yedek bırakarak başlamıştı. ve 75. dakikada oyuna almıştı. sonrasında ise 10 kişi fenerbahçe maalesef 0-0 berabere kalarak şampiyonluğu kadıköy'de galatasaray'a verdi.

2012/2013 sezonunda ise galatasaray'dan 10 puan fark yedi. sonra fenerbahçe'den ayrıldı.

2017/2018 sezonunda ise fenerbahçe'deki son sezonunu geçirdi ve galatasaray'dan 3 puan fark yiyerek şampiyonluğu kaçırdı. bu sezonla ilgili dikkatimi çeken ve beni sinir eden şey ise deplasmanlarda galatasaray'dan 9 puan fazla toplamamıza rağmen iç sahadaki anlamsız puan kayıplarından dolayı galatasaray'dan iç sahada 12 puan daha az toplamamız. gerçekten garip. bir takım nasıl deplasmanlarda çok iyi oynayıp evinde kabız bir futbol oynar?

şimdi tüm sezonlarını kısaca yazdım. 2011/2012 ve 2012/2013 sezonları için kendisine tek kızgınlığım var o da galatasaray'a çok yaklaşmışken şampiyonluğu vermesi. hele 11/12 sezonunda son maçta verilen şampiyonluk gerçekten koymuştu. bunların dışında kendisine tek bir kızgınlığım yok çünkü kumpasa uğramıştık ve o fenerbahçe'de şampiyon olmak zorunda değildi. bunun için 4 sezonda 3 galatasaray şampiyonluğu demek gerçekten vicdansızca.

2017/2018 sezonu için ise kendisine kızgınım. çünkü deplasmanlarda aldığı puanlara bakıyoruz gerçekten takdir edilesi. silik bir oyun da oynamıyorduk deplasmanlarda. gayet de ideal bir deplasman oyunu oynuyorduk. ama evde kabız bir futbol oynuyorduk.

yine de 2017/2018 sezonunda tek suçlu kendisi değildir. kendisine destek vermeyen taraftar da en az onun kadar suçludur. maçlara gitmemeler, ergenler gibi trip atmalar. galatasaray iç sahadaki 17 maçın 16 tanesini kazanmıştı. biz ise 2 mağlubiyet 4 beraberlik falan almıştık yanlış hatırlamıyorsam. yani demek istediğim, taraftar desteği olmadan galatasaray'la yarıştı bu adam. eğer taraftar maçlara gelseydi belki de 17/18 sezonunda şampiyon olmuştuk.

bu kadar şey yazdım, eksilerini ve artılarını da yazacağım.

yüzeysel olarak baktığımızda;

eksileri;

1)kadro kuramaması

maalesef aykut kocaman kadro kurabilen bir adam olmadı hiçbir zaman. geçen sene kameni'ye 2,75 milyon euro, soldado'ya 4,5 milyon euro ödüyorduk. gerçekten acı verici. bundan dolayı kulüp ekonomisine biraz zarar verdi diyebiliriz.

2) evde yapılan saçma puan kayıpları

evimizde gereksiz yere geriye yaslanıyorduk ve bundan dolayı galatasaray'a puan verdik, kayseri'ye karşı 3-1 öndeyken 3-3 yaptılar son dakikada, yine başakşehir ve akhisarspor'a karşı alınan mağlubiyetler. tabi bunda taraftarın maça gelmemesinin de biraz etkisi oldu diyebiliriz. bu sene ersun yanal'a verilen destek 17/18 sezonunda aykut kocaman'a verilseydi belki de bu puan kayıpları olmazdı. ama yine de kadıköy'de geriye yaslanmasını doğru bulmuyorum.

artıları

1) deplasman karnesi

aykut kocaman döneminde deplasmanda öyle ezici bir futbol oynamasak da bu sezondan iyi oynadığımızı hatırlıyorum. maalesef kötü bir deplasman karnesi ile şampiyonluk mümkün değil. aykut kocaman'ın deplasman karnesi ise çok iyiydi.

hani derler ya bazı öğrencilere ''sen de zor soruları çözüyorsun kolay soruları çözemiyorsun.'' diye, aykut kocaman'ın yaptığı da tam o hesap. deplasmanlarda ideal bir oyun oynatıyordu ama evde gerçekten gereksiz puan kayıpları yapıyordu. tam 14 puan kaybı yapmıştık.



------------------------------------------------------------------------

aslında daha fazla yazardım ama bu yüzeysel analiz yaptığım için bu kadar yeter diye düşünüyorum. ve bu bağlamda da belirtmek istiyorum ki, lütfen kulübümüz içinde yapılan aykut-ersun, aziz-ali çatışmalarına gelmeyin, çünkü fenerbahçe kaos sevmeyen bir kulüp. çok kolay karıştırılabilen bir kulübüz aynı zamanda. şampiyonluğa yürüdüğümüz bu günlerde bu kaos gerçekten bizi kötü etkiler. ve emin olun ki bugün fenerbahçe şampiyon olursa aykut kocaman da sevinir. çünkü o da bir fenerbahçe taraftarı, nasıl bir teknik direktör olduğu hiç önemli değil.

okuyan herkese teşekkürler.
Artık bu konu hepimizin bildiği gibi klişe bir durum hâline geldi. Derbi sabahı uyanırım, kahvaltı ederim. Ve o gün sadece maçı düşünür ve o 90 dakikaya odaklanırım. Maç özetlerini izlerim, istatistiklere bakarım. Iddaa oranlarının ilk hali ile son güncel hali arasındaki farkı merak eder onları incelerim. Önümüzdeki derbinin seyircisiz olması lehimize olacak diye düşünüyorum.

O günki akışa dönersek maça 2 saat kala formamı giyer iyice moda girerim, kan damardan daha hızlı geçmeye başlar, eller terler ve sigara art arda yanar. Şahsen ben çok stresli olurum. Bu stres olumlu anlamda olur çünkü futbolu seviyorum ve hakem hataları ne kadar can sıksa da zevk alırım ya da zevk almaya bakarım. Son yıllarda fenerbahçe galatasaray derbileri bildiğiniz üzere sıkıcı geçiyordu. Ama artık bu durumun son bulacağını düşünüyorum, umuyorum öyle olsun. Yine saptım konudan. Maça 15 dakika kala işte o süre psikolojik olarak geçmiyor, buna eminim (bkz: swh). Entrymi İyi defans maç kazandırma oranını arttırır cümlesi ile sonlandırıyorum. Tarafımız belli, sarı lacivert olan kazansın.
Fenerbahçe kurşun sıkılmasına rağmen devam etti. Üstelik utanmadan alay edildi, taştır o dendi. Bu olay gereğinden fazla tepki almıştı. 19 Aralık tarihinde maçlar başlayacakmış.

Bu arada bu foruma kaydoluşumun ikinci yıldönümü imiş kutlu olsun nice yıllara.
bunlar da son olsun şimdilik:

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel

görsel


başlığı medya ögeleri moduna alırsanız görselleri daha rahat görürsünüz.
santa clara'da morita'nın orta saha partneri. zajc'ın yerine düşünüldüğünü düşünmekteyim; zira, benzer ama çok daha delici ve sonuç odaklı bir isim olan midtylland'ın orta sahadaki beyni evander da silva ferreira da adı geçenlerden biri.

hem mevcut kadro derinliğine hem de crespo - zajc ikilisinin yakaladığı uyuma ve forma bakıp o bölgeye bir takviye yapılacaksa, william carvalho tarzında sahaya adım attığı anda çimleri titretecek bir kalibre şart. piyasadaki isimlerden nicolas de la cruz bile lincoln'e göre çok daha tempolu, iki yönlü, istikrarlı ve takım oyuncusu.

zaten, hocanın tespitine en başından katılmıyorum: ihtiyacımız olan şey yaratıcılık değil, bitiricilik.

sistem ne olursa olsun orta sahanın kanatlarında pelkas, rossi, berisha, ferdi, mhy, irfancan, muhammet, osayi ve burak kapacak gibi isimlerden belli bir ölçüde faydalanılır; ancak, top ceza sahasına girdiğinde doğru pozisyon alacak, vuruş zamanlaması, atletizmi, hem sırtı dönük hem de yüzü dönük oynama becerisi, uzak direğe plaseleri, adam eksilterek kendi pozisyonunu yaratabilme meziyetleri, şok presleri, ofsaytı bozma bilinci olan bir santrafor olmadan çıktığımız her maç 1988-89 sezonu 103 gollü şampiyonluğu ilan ettikten sonra hasan vezir'siz çıktığımız türkiye kupası final gibi sonuçlanır.