ekim 2020'de yazdığım dilek kabul olacak gibi görünüyor :) her yerde fb ile anlaştığı söyleniyor. fb ciddi anlamda geleceğe yatırım yapmış olacak. en az 10 yıl zirvede olacak bir smaçör. inşallah sakatlık yaşamadan gelişimini sürdürür.

fb bu hamlesiyle beni çok şaşırttı. bu tarz gençleri aldığımızı hiç hatırlamıyorum. sarı formayı giymeden inanmam gerçi. son anda olmayan bir sürü transfer oldu geçmişte
her fenerbahçelinin içinde kalan en büyük yara. ne bir sezon önceki 5-1'lik kupa finali mağlubiyeti ne de 2010 trabzon maçı ne de 2012 galatasaray maçı.. her şeyin dönüm noktası olan işte tam da bu sezonun 34. haftası...

kocaeli'de, değirmendere'de izlemiştim maçı.. "kesin şampiyonuz" sözleriyle yerimizi almıştık mavi köşe'de babamla. o zamanlar lisedeyim tabi, maçtan önce fenerli arkadaşlarla totemler yapılmış, yarın galatasaraylı arkadaşlarla nasıl dalga geçeceğimizin planlarını yapıyorduk. babam rakısından içtikçe şampiyonluk için de heyecan o derecede artıyordu. dakikalar geçiyor ancak beklenen gol bir türlü gelmiyordu. gelmediği gibi fenerbahçe ortaya etkili bir oyun da koyamıyordu.

o sırada birahane'nin öbür yanında galatasaraylılar sevindikçe seviniyor, goller üst üste geliyordu. artık sandalyelerinin yönlerini bizim maça, denizli'ye çevirmişlerdi bile. dakikalar geçiyor, taraftar artık iyice korkuya başlıyordu. ben inanıyordum. alex çıkar atardı. anelka girer sağdan bir tane çıkarırdı geriye doğru.. alex var nasıl olsa... yapıştırırdı kalecinin üstünden 90'a...

derken 89. dakikada malum gol. daha önce şampiyonluk nasıl kaybedilir bilmediğimizden verdiğimiz tepki, içkilerin masalara dökülmesine neden olmuştu. o ıslak masalara kolumuzu dayamış, umut ediyorduk... ama olmuyordu. beraberlik golüyle umutlansak da appiah'ın şutu yandan dışarıya gitmesiyle bambaşka bir geceye ilerlediğimizin farkındaydık. galatasaraylılar sevinç çığlıklarıyla, kornalarla sahilde tur atmaya başlamışlardı bile. ben ise duvarları tekmeliyordum, ağlıyordum. fenerbahçeliydim, o yıla kadar gördüğüm şampiyonluk sadece 4 ^tü ama fenerbahçe'ydi yani bu takım. adı, namı, şanı kocaman fenerbahçe... kaybetmeyi bilmezdi.. veremezdi şampiyonluğu. o andan sonra hatırladığım tek şey babamla eve döndüğümüzde rıdvan dilmen'in kıpkırmızı suratı ve kendimi odama kapatmamdı. ertesi sabaha kadar hiçbir şey görmedim, duymadım.

hülasa, saat geç oldu, yarın evden de olsa mesai var. bu sezon hem fenerbahçe'nin hem de türk futbol tarihinin bir dönüm noktası oldu. hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı aslında. ama biz bunu bilmiyorduk bile. fenerbahçe daha çok kazanır, daha çok kaybeder.. yeter ki içimizde bu şampiyonluk umudunu yaşatsın. bu umudu, bu heyecanı yaşamayalı çok uzun zaman oldu. elbet eski günler geri gelecek. elbet bu asırlık çınar silkelenecek. bu kulüp, bir günde efsane olmadı, 2-3 yılda da bitmeyecek, eskimeyecek. fenerbahçe bitmez...
Büyük takımların büyük hocası olmalı sözü sadece saha içini kapsayan bir söz değil.

Doğru olup olmaması bir yana başarı için futbolcuların hocaya saygı duyması , onun için mücadele etmesi gerekir.

Elit sınıftaki teknik adamlar bile oyuncularla anlaşamadığında başarısız sonuçlar alabiliyor ve bu süreç hocayı kovulmaya kadar götürebiliyor.

En yakın örneği jose mourinho’nun son chelsea ve real madrid dönemi olarak gösterilebilir.

2012-2013 sezonunun sonunda mourinho istifa ettikten sonra real madrid’in başına ancelotti geçmişti.

Mourinho’nun katı anlayışından sıkılan yıldız futbolculara babacan bir yaklaşımda bulunan don carlo’nun çok iyi ilişkiler kurduğu aktarılıyordu.
Bu iyi ilişkiler sezon sonu şampiyonlar ligi kupasını alarak taçlandırılmıştı.
Yıldız yönetimi konusunda en maharetli teknik adamlardan biri olduğunu tekrar kanıtlamıştı ancelotti.
Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz.

Erol bulut’a gelecek olursak zaten kendisi kısa bir kariyere sahip , üstelik futbolculuk dönemi de standart bir kariyer.

Şu ana kadar gösterdiği performansa bakacak olursak taktiksel açıdan büyük takım hocası seviyesinde değil. Gelecekte o seviyelere erişir mi bilemem ama pek ışık vermiyor.
Yani taktiksel açıdan oyuncularını etkilemesi pek mümkün gözükmüyor.

Bir de bahsettiğim gibi saha dışında da büyük takım hocalığına layık olmak gerekir.
Eğer ki mesut özil transferi gerçekleşirse erol bulut bu konuda ki en büyük sınavını vermiş olacak.

Bu zamana kadar süperstar seviyesinde bir oyuncuyu çalıştırmadı bulut. Üstelik çalıştığı yıldız sayılabilecek oyuncuların hiçbiri kaprisli , geçmişte takımlarının starı olan isimler değil.

Geniş kadroyu idare ederken bile sorun yaşayan bir hoca olarak mesut gelirse nasıl idare edecek çok merak ediyorum.

Üstelik mesut bu konuda idare edilmesi gereken, geçmişinde hocalarla sorunlar yaşamış bir isim.
Ve de bu tarz bir sorunda oyuncudan yana tavır koyulacak kadar da büyük bir yıldız.