Loserlık konusunda belmas ile yarışan kulüp başkanı. İnsan her defasında verdikleri kararlara hayret ediyor. Bundan daha da kötüsü olamaz diyorsun ve bir bakmışsın daha da kötü kararlar vermişler. Yazık, ne diyim.
9 temmuz 2023 zenit fenerbahçe maçında sivasspor ve önceki ismail kartal döneminde olduğu gibi ikili orta sahanın önünde serbest adam pozisyonunda oynayacak olan futbolcu. ne yalan söyleyeyim bu adamın çabasını ve aidiyetini beğeniyorum, fbli görünen trolller her ne kadar bu adamı kötü göstermeye çalışırsa çalışsın bence takım için önemli bir oyuncu, gençleri sahiplenmesi yabancılarla ilgilenmesi artı yönleri, hakan balta necip vb oyuncular kısıtlı kapasitelerine rağmen takımlarında uzun süre kaldılar bizde ise hemen gitsin yenisi gelsin ee takım hafızası gelişmez tabii.
yeni nesilden, veya yaşı olsa da en azından ilerici düşünen türk hocalar kafalarındaki sistemi belirlerken avrupayı baz alıyorlar; yaptıkları planlamalar, kurguladıkları akış hep birkaç sene içinde avrupada yarışabiliyor olma üzerine. bu planların içinde şunlar yok:
- hakemleri baskı altına almak
- rakipleri itibarsızlaştırmak
- mağduriyet çıkarmak
- günü kurtarmak için bahane üretmek
- içi boş edebiyatla taraftarı hoş tutmak
türk futboluna hakim şartların hiçbirine hazırlanmıyorlar, o çukurun içine girerek ellerindeki diğer değerleri kaybetmek istemiyorlar. sadece doğru transferler, doğru oyun, doğru hamleler/doğru değişimler yaparak başarılı olmak istiyorlar. son birkaç yıldır, ligin son dönemecine doğru işlerle gelen takım ve hocalar, hep bu şartlara ayak uyduramadıkları için ligin sonunu getiremediler.
erol bulut piyasaya ilk başlarda böyle bir profil çizerek girdi, ama bu sezon bazı hareket ve demeçleri var ki; o çukura girmeye aday biri olduğunu mu gösterdi, yoksa kısa süreliğine bir tavır değişikliği yapıp "ben büyük takımlara hazırım bakın kavga falan da ediyorum" gibi bir mesaj mı vermeye çalıştı (büyük takımın başına geçerse yine eski haline mi dönecek), ben anlayamadım açıkçası, emin olamadım.
işin bu tarafını şimdilik bir kenara bırakıp saha içine yönelirsek:
yeni malatyaspor'a geldiği günden beri yaptırdığı bazı transferlere bakalım:
(bkz: matheus doria macedo)
(bkz: danijel aleksic)
(bkz: aboubakar kamara)
(bkz: guilherme costa marques)
(bkz: mitchell donald)
(bkz: robin yalçın)
(bkz: thievy bifouma)
(bkz: mustafa akbaş)

aleksic ve guilherme bugün ligde şampiyonluk yarışı veren iki takımın önemli oyuncuları durumunda. uzun soluklu olamasa da, doria ve kamara gibi iki kiralık fırsatı kaçırmayıp kadroya kattı. diğerleri ise malatya'nın o günden bugüne iskeletini oluşturan isimler diyebiliriz.
gelelim alanyaspor'a:
(bkz: anostosios bakasetas)
(bkz: jose carlos coentrao marafona)
(bkz: manolis siopis)
(bkz: juanfran)
(bkz: onur bulut)
(bkz: yacine bammou)
(bkz: salih uçan)

bammou hariç hepsi ilk 11'in (bazıları dönem dönem) vazgeçilmezi oldu. bakasetas bugün ligdeki tüm başüstü takımların gözü kapalı alacağı biri, marafona ise muslera ve beto'nun ardından en iyi üçüncü yabancı kaleci. salih uçan ise yeniden futbola ısındı, çünkü erol bulut salih'i bugüne kadar belki de en doğru şekilde kullanan hoca oldu.
devraldığı kadrolarda, erol gelmeden önce iyi olan hiçbir oyuncunun erol'la birlikteyken performansının düştüğünü, küstüğünü hatırlamıyorum (varsa hatırlatın lütfen). her ne kadar bu konudaki büyük pay oyuncunun kendi karakterinde olsa da, en azından erol bulut performansı zaten yukardayken devraldığı hiçbir oyuncuyu düşürmedi diyebiliriz:
(bkz: papis cisse)
(bkz: junior fernandes)
(bkz: ceyhun gülselam)
(bkz: steven caulker)

hatta aksine; performansını yükselttiği oyuncular var:
(bkz: arturo mina)
(bkz: sadık çiftpınar)
(bkz: adem büyük)
(bkz: welinton silva souza)
(bkz: fabrice n'sakala)
(bkz: efecan karaca)

mina geçen sezon malatya'nın göze en çarpan oyuncularından biri oldu, ismi büyüklerle anıldı, ama erol bulut gittikten sonra düşüşe geçti. sadık geçen sezon ortasında fenerbahçe'ye, adem de bu sezon başında galatasaray'a transfer oldu. bu sezon ise bulut'un alanya'daki mina'sı welinton oldu, bugün ligdeki tüm başüstü takımlar welinton'u stoper rotasyonuna katmak ister. hakeza n'sakala ve efecan'ın da ismi bugün büyüklerle anılıyor.
saha içi düzen açısından bakarsak:
malatya'ya oynattığı oyun daha dengeliydi, soğuk ama güvenli, aleksic ve guilherme'nin düşünmeye fırsat bularak geliştirdiği hücumlarla ayakları yere basan bir takımdı. alanyaspor 'a geçtiğinde ise daha akıcı bir oyun oynatacağının sinyallerini bu sezonun başlarında vermişti: link
bek ve kanatların temposuyla bir rüzgar yakalayan erol bulut, bu yolu tıkamak için kanatlarda ikişer kişiyle enine geniş yayılan fenerbahçe'ye karşı ön alan savunması + göbekte kalabalıklaşmaya izin vermeyen bir oyunla cevap vererek (link ) 3-1 galip gelince kamuoyunda ilk kez gerçekten ciddiye alınmaya başladı.
ancak bu agresif ve akıcı oyunun beraberinde getirdiği sakatlık/cezaları telafi edecek kadar geniş bir kadrosu olmadı. önce uzun bir sakatlık geçiren sağ bek juanfran'dan yararlanamadı. daha sonraki süreçte bu sancının daha büyüğünü, ligin ilk yarısının sonlarına doğru junior fernandes ve n'sakala'nın olmadığı, zaten sakat olan juanfran'ı yedekleyen onur'un da hazır olmayışı sebebiyle 3. seçenek baiano'yla çıkılan göztepe maçıyla birlikte (link ) yaşamaya başladı. iki hafta sonraki galatasaray deplasmanında ise en önemli eleman cisse cezalıydı. gs'nin ilk yarıda erkenden öne geçişi sonrasında kendi evinde yakaladığı havayı, iki önliberodan biri olan ceyhun'u çıkarıp salih uçan 'ı almak başta olmak üzere yaptığı birkaç hamle sonrası üstünlüğü ele aldı, ve muslera olmasa belki de galip gelecek bir oyun oynattı (bkz: link ). (erol bulut bu maçtan beri salih'in iki önliberodan biri olduğu düzene geçti) ocak ayında takviyeler yapmazsa ligin sonunu getiremeyeceği belli olan kadro, takviye yapılmayınca ligin ikinci yarısında gerçekten de sendelemeye başladı. tam kadroyken rayına oturan, bir iki eksik oluşunca hemen düşüşe geçen bir grafik çizmeye devam etti ve bugünkü duruma geldiler.
salih'in iki önliberodan biri olmaya başlaması erol bulut'u, mert hakan yandaş başlığında bahsettiğim yeni taktik furyayı (link ) ilk başlatan hocalardan biri yaptı; bu da kayda değer diğer husus. ama işte bu kadro darlığından ötürü çizilen inişli çıkışlı grafik midir, yoksa en başta bahsettiğim mesaj verme isteği midir bilmem, "buraların kurallarına uygun oynarım" düsturuyla bazı söylem ve hareketler sergiledi. saha içinde yaptıklarıyla erol bulut'u beğeniyorum, ama saha dışında yapabileceğini düşündüren şeyler inceden korkutmuyor değil hani.

yolunu değiştirip taktik gelişimden ödün verip saha dışı akıl oyunlarına ağırlık veren bir yola saparsa kötü. yani fenerbahçe'nin başına geçerse bence bunları bir düşünmeli, ilk çizdiği profille mi gelip devam edecek, yoksa vermek istediği yeni görüntüyle mi? taraftar da hangisine prim verip destekleyeceğini belirlemeli, esas önemli olan bunlar bence.
türk futbolunun önüne çıkmış en büyük fırsatlardan biri olan turun ilk ayağı.

sevilla üç sezondur j.lopetegui ile 4–3–3'e alışmış bir takımdı; ama sezonun ilk çeyreğinde yollar ayrılıp jorge sampaoli gelince, bu kadro yapısına rağmen 3–4–3 gibi savunmacı sayısını arttıran bir düzene geçti. üstüne bir de marcao, rekik, ve en son ocak’ta gelen loic bade gibi stoperlerin sakatlıkları eklenince son dönemde stoperde önlibero gudelj ve fernando’nun, veya sol bek telles’in oynadığı bir hale geldi durum (kısmen acuna bile oynadı).

diğer mevkiiler ise bunun aksine, özellikle ocak’ta bryan gil ve ocampos’un gelişiyle birlikte çorba oldu. jesus corona ve papu gomez’in uzun sakatlıkları + isco, dolberg, delaney, januzaj gibi elemanların ocak’ta ayrılmalarına rağmen hala her yere en az 2 kişiyi kafadan yazabilirsiniz, ki sampaoli de bunu yapıyor zaten, sürekli değişen 11'lerle çıkıyor. kadro yapısını, uefa listesinde bulunmayan önlibero pape gueye ve sağ kanat jesus corona haricinde şöyle özetleyebiliriz:

görsel


ancak bu değişen isimlere rağmen oyun düzeni, acil durum planı olan 4–3–3 haricinde, %80–90 aynı kalıyor.

bu, j.sampaoli gibi bir hocanın henüz istediği kıvamı yakalayamadığını gösteriyor. çünkü kendisi daha belirgin bir oyuncu grubuyla farklı düzenler kovalayan bir hocayken, şimdi tam tersini uygulamak zorunda hissediyor zira halen daha aklındaki ilk fikri oturtma gayretinde. hatırlarsınız geçen sezon marsilya’yı yönetirken galatasaray ile avrupa ligi’nde aynı gruptalardı ve gs’yle oynadıkları ilk maç öncesinde oturttuğu 3–1–3–3 düzeni (bkz: Link ) ile, ikinci maçta oynattığı 4–1–3–2 düzeni (bkz: Link ) birbirinden çok farklıydı. belirlediği dizilişlere + maç içindeki hareketlenmelere çok takık bir hoca olduğu için belli bir sonuç aldığı planda ısrar ediyor, sonra başka bir plan kuruyor.

şu an sevilla, kış transfer dönemini yeni yeni geride bıraktığımız bir tarihte olduğumuz için, j.sampaoli’nin ilk planını oturtma ısrarının olduğu aşamada.

bu planın yanı sıra sadece -skor gereken anlarda- acil durum planı olan 4–3–3'e geçiyor, ki mecburen stoperde oynattığı önliberolardan birini öne çekmek demek oluyor bu. sadece en son atletico’ya karşı, fernando cezalı olduğu ve elde başka stoper özellikli önlibero kalmadığı için mecbur 4–3–3 başladılar ama 10 dk içinde joan jordan’ı top rakipteyken stopere gömdükleri bir düzene geçtiler. ancak topa sahipken jordan’ı öne atmaya devam ettiler ve 15 dk içinde rakip sahaya geçerken kaptırdıkları birer topla 2–0 geriye düşüverdiler (ve 6–1 bitti).

tüm bu aksaklıklar zaten sevilla’nın la liga’daki durumuna yansıyor. ama bu demek değil ki kötü bir takım. aksine, tempo ve fizik güçleri çok yüksek, bireysel olarak her bir oyuncu fenerbahçe’li muadilinden kaliteli. ve en önemlisi taktik planlara sadık olmaya çalışıyorlar.

ama uygulama henüz oturmadığı için maç içinde gelişen beklenmedik durumlara karşı reaksiyonları düşük. bu durum iki ana sonuç doğuruyor: 1) savunmada eksik yakalanan anlarda acizlik — 2) hücum organizasyonlarının zengin olmayışı. sezon sonuna dek belki bunları geliştirirler bilemeyiz, ama en azından bu aşamada eşleşmek bizim için görece iyi; avrupada hiçbir türk takımı üst turlarda ismi-cismi arasında bu denli fark oluşmuş bir rakiple karşılaşmamıştı. daha yeni marcos acuna “bu sisteme adapte olmakta zorlanıyoruz” diye demeç verdi.

peki bu şansı değerlendirebilecek gücü var mı fenerbahçe’nin?

birinci yumuşak karınları “savunmada eksik yakalanma” anları, genelde sevilla oyun kurarken doğuyor:

paslaşmaların dikine seyretmesi adına saha konumlanmalarını çok katmanlı yapmaya çalışıyorlar, enine aynı hizada duran iki kişi bulmak zor. bu yüzden kaleciyi oyuna fazlaca katıyorlar; geride pres yediklerinde hemen sahayı genişletip kalecilerine dönüyorlar. merkez açıları kapatmaya devam ederseniz de, kaleci kanat-beklere uzun atmak istiyor ama kadrodaki iki kaleci de bu konuda çok iyi değil, çoğunlukla ya taca çıkıyor, ya da rakip bu pasları topluyor.

bu açmazı çözmek için zaman zaman topsuz koşular attırdıkları oyuncular oluyor; ama alan yaratmaktan ziyade topu almak için. özellikle merkez orta sahada oynarken sol kanada inen ivan rakitic, orta sahaya kadar gelip bağlantı kurmak isteyen youssef en-nesyri veya sağ kanat-forvetten merkeze inip yerden pas adresi olan kişi (oliver/suso/lamela)… bu koşular atılıyorsa top yüzde 90 onlara gelecek demektir. bu istasyonlara farklı muameleler yapmak lazım; rakitic ve oliver/suso/lamela gibi topu ilk kontrol edişi iyi olan istasyonlara hızlı pres yapmak, en-nesyri gibi topla ilişkisi vasat bir santrfora ise ilk etapta serbestlik tanıyıp kötü bir kontrol beklemek daha mantıklı.

yani sevilla’ya illa baskı yapılacaksa, kendi yarı sahasında — orta çizgi sınırlarında yapmak lazım bence. çünkü rakip sahaya geçtikleri zaman kaptırdıkları toplarda daha iyi reaksiyon gösterip geriye hızlıca dönebiliyorlar.

yani bence jorge jesus’un kafasındaki esas soru; sevilla’yı nerede bozmak istediği. fenerbahçe’nin avrupa maçlarında -özellikle deplasmanlarda- daha temkinli ve topu takip ederek oynadığını gördük. üstüne bir de sevilla’nın üretkenlik problemini düşünürsek, j.jesus sevilla’ya topu bırakıp kontratağa mı çıkmak isteyecek?

dediğim gibi sevilla rakip sahadayken geriye hızlı dönebiliyor. sadece belli noktada açık veriyorlar, o da topu kanatlara getirmek istedikleri anlarda kaptırdıkları toplar, çünkü: 1) kanat-forvetler merkeze inip topla buluştuğunda kanat-bekler ileri çıkıyor — 2) kanat-forvetler hücumdayken kanat-bekler de önde konumlanıyor.

o yüzden fenerbahçe eğer oyunu kendi sahasında daha çok kabul edecekse: merkezi iyi kapatıp + sevilla’yı kenar hücumlara mahkum edip, topu kaptığı kanattan direkt toplarla kontratağa çıkmak önemli; zira bu anlarda o kanattan kenar stoperleri de öne çıkıyor ve top kaybedilince geniş bir alanda yakalanıyorlar. bunu, topu kaptırdıkları yerde ön elemanlarıyla yaptıkları hızlı pres ile telafi etmek isteseler de, hazırlıklı olan rakipler bu kanaldan hep bir çıkış yapabildi. bunun aksine, topu koruyup ters tarafa uzun topla çıkmak isteyen rakipler sevilla’nın karşı-presine veya ters taraftaki iyi konumlanmalarına karşı topu kaybedip yeniden atak yediler.

fenerbahçe bunu bence en iyi 3'lü savunma oyunuyla uygulayabilir. sevilla oyunu iki kenardan çok genişleterek oynayan, rakibin alanlarını çok büyütmeye çalışan bir takım. ancak rayo vallecano’nun kanatları 2'şer kişiyle tuttuğu katı 4–1–4–1'ine karşı kilidi açamamışlardı. fenerbahçe’nin bu sezon bunu oynayabilecek bir pratiği oluşmadı, o yüzden 3'lü defans daha mantıklı.

ikinci yumuşak karınları “hücum organizasyon zayıflığı”. bunun ana sebebi önde hızlı çoğalamamaları. rakibi eksik yakalayınca az adamla tehlikeli hücum edebiliyorlar elbet, ama geriye hızlı dönen rakipler karşısında sevilla tekrar sete dönmek zorunda kalıyor. yani fenerbahçe kaptırdığı toplarda geriye hızlı dönemezse sevilla o cezayı kesinlikle keser. birincide olmasa ikincide mutlaka olur.

o yüzden bence birinci şifre; savunma anlarında her zaman sevilla’nın hücumundan daha kalabalık olmak. sonrası ise artık konsantrasyon, çünkü sevilla enine bir uzun topla kanat değiştirip sizi ters ayakta da bırakabilir. ki fenerbahçe genelde olduğu gibi yine enine çok daralan bir savunma yaparsa sevilla bu ters topları bol bol atacaktır. bu anlarda stoperleri de çok öne çıkartıp top çevrimine dahil ediyorlar (ki stoperde oynayan orta saha özellikli oyuncuların yanı sıra sağ stoperdeki tanguy nianzou da bu konuda kendine güvenli). bu top çevirmeler genelde kenardan içeriye doldurmaya dönüşüyor; eğer rakip geriye çok gömülürse de, seken topları da stoperleriyle topluyorlar ve oyunun o bölümünde yalancı bir baskınlık kuruyorlar, ama iyi konsantre olan rakipler onlara pek fırsat vermiyor.

bu yüzden sevilla seken toplara + kaptırdığı toplara karşı agresif. setten ziyade açık bulup gol atmaya çalışıyor, özellikle rakibin kontra için ümitlendiği anlarda ikinci darbeyi yapıp topu yeniden kazanmayı / rakibin geriden düzgün topla çıkmasını engellemeyi çok istiyorlar. o yüzden fb’nin orta sahada kalabalık-mücadeleci bir 11'le çıkması çok önemli.

sevilla için aynı istikrar rakibin oyun kurulumunu karşılarken sözkonusu değil. j.sampaoli basit bir denklemle zayıf takımlara önde bastırıp — güçlü rakiplere 2.bölge sonunda başlayan kompakt bir karşılama yaptırıyor. fenerbahçe’ye ne muamele yapacaklarını başlama düdüğüyle birlikte göreceğiz, şahsen kendilerine denk gördükleri takımlara karşı yaptıkları gibi; ilk etapta ön elemanlarıyla basacakları - ama arka hatları daha kontrollü tutacakları karma bir karşılama yapacaklarını düşünüyorum.

j.jesus 3'lü savunma çıkarırsa zaten olay önlibero/oyun kurucu orta sahalardan ziyade stoperlerin ayağından çıkacak toplara bakacak, bu topların ilk adresi neresi olacak o önemli.

sevilla’ya karşı son dönemde 3'lü savunma oynayan tek rakip geçen haftaki atletico’ydu, diğer rakipler hep 4'lü savunmaydı. bu 4'lü oynayanlar içinde sevilla önde bastığının beklerine yalancı bir serbestlik tanıyıp kendi kanat-beklerini geride hazır tuttu. bunu düzgün şekilde kıran tek takım bir önceki turun ilk maçında psv eindhoven’dı, sağ bek teze’yi 3. stoper gibi tutarak çıkmak isteyince ilk yarı boyunca bu ön pres hattını kolayca aşmayı başarmıştı (ama devamını getiremediler).

fenerbahçe’nin 4'lü savunma çıkması halinde willian arao ile bu tip kurulum yaptığını biliyoruz. ancak bu durumda orta saha çok boş kalabiliyor ve takım kenarlara fazlaca mecbur kalıyor. j.jesus’un bu akşam direkt 3'lü savunma çıkacağını tahmin ettiğim için, benzer tablo aslında yine geçerli; çünkü fenerbahçe bu şablonda da merkezi 2 kişi tutuyor hep.

bu durum savunma anlarında da problem oluyor, hücuma çıkan kanat-bekin yerini bu merkezlerden biri almak zorunda kaldığı için merkez yine boşalıyor (bkz: Link ). set savunmasında ise j.jesus kanat-forvetlerden birini merkeze çekerek 3'lemeye çalışsa da (genelde sağdan irfan içeri giriyor), yetmiyor. ve bu yüzden, oluşan boşlukları kapatmak adına savunma çizgisi çok öne çıkmak zorunda kalıyor.

ama bu sefer bu çizgiyi önde tutmak, birçok kez izlediğimiz gibi intihar olur.

o yüzden j.jesus belki bu sefer küçük bir farklılık yapıp, 3'lü savunmanın önüne 3'lü bir merkezle çıkabilir mi? atletico’nun sevilla’yı dağıttığı oyun düzeni gibi… kadroda mümkün olan en benzer oyuncularla uyarlarsak:

görsel


kanatlara savunma katkısı yapabilecek iki iç (lincoln-crespo), en önde ise yerden oyuna yatkın bir ikili. bu noktada girezmann rolünü kağıt üstünde arda güler’den daha iyi üstlenebilecek bir elemanı yok fb’nin. geriye gelip pas bağlantısı kurmasının yanı sıra özellikle 3'lü merkez sayesinde sevilla’dan kapılması muhtemel toplarda arda’nın ilk adres yapılması, eksik yakalanacak sevilla’ya karşı en iyi silah bence.

tabii arda’yla başlaması bence düşük ihtimal, j.jesus’un diego rossi gibi daha pırpır, irfan can kahveci gibi daha tecrübeli (sözde), joshua king gibi daha fiziksel eforlu isimleri tercih etmesi çok daha olası. o sebeple geriden çıkarken mutlaka ön hattın daha hareketli olacağı, gerideki pas akışına pek katılmayacağı bir kurgu olacaktır.

yani attila szalai’nin uzun çarpraz toplarını yine izleyeceğiz gibi :) ama bu sefer doğru işlenirse işe yarayabilir zira sevilla’nın sol stoperinde nemanja gudelj veya fernando reges gibi elemanlar oynarsa savunma arkasına sarkmalık toplar, alex telles oynarsa bunun yerine direkt kafa topuna çıkmalık/takım arkadaşına indirmelik uzun toplar atılabilir. ceza sahasına inecek toplar için gudelj-fernando da buna dahil. yine psv’den örnek verecek olursak, luuk de jong gibi zaten hava toplarında ekstra bir santrforun yanı sıra orta sahasındaki uzun boylu sayılabilecek elemanlarını da (guus til ve veerman) zaman zaman ileriye göndererek geriden uzun oynayıp baskı yarattığını izledik.

bu aynı zamanda fenerbahçe’nin rakip sahadaki hücum stratejisini de kanatlara çekmek için fırsat. sevilla, mevcut stoper oynayanları yüzünden ceza sahasına açılan ortalarda çok kırılgan. ama paslaşmalarla kenara inmek isteyen rakiplere karşı hep 2'şer kişiyle (kanat-bek + kenar stoper veya kanat-bek + kanat-forvet) savunma yaptığı için kanatlarda yetenekli oyuncularınızı sevilla’lı oyuncularla bire bir yapacak hale getirmek zor oluyor. bunu başka mevkiiden o kanada +1 olmaya gidecek elemanlarla çözmek isteseniz bu sefer ceza sahasında eksik kalacak veya olası top kaybında merkezde/ters kanatta eksik yakalanacaksınız.

işte 3'lü savunma + 3 merkezle çıkmanın bir önemi de burada yatıyor; sahaya daha geniş yayılabilme imkanı vermesi. fenerbahçe’nin bu sezonki 4–1–3–2 vari oyun düzeninde gerek hücumda-gerekse savunmada oyuncular birbirine yaklaşabilmek için çok daha büyük bir efor sarfediyor. ama 3'lü defans çıktığı vakit rakibe baskı gücü belki azalıyor, ama alan kontrolü hem hücum-hem de savunmada daha rahat yapılıyor. 3 merkezle çıkmak bu kontrolü arttırır bence.

uzun lafın kısası tempo olarak kafa tutamayacağımızı düşündüğüm için fenerbahçe’nin takım halinde bir bütün olarak kalabileceği, sevilla’nın bireysel üstünlüklerini sahaya yansıtmasına engel olacak — onları henüz oturtamadıkları sistemlerine zorlayacak bir şekilde oynamasını umduğum, türk futbolu adına son dönemin en önemli maçlarından biri. inşallah turu geçecek bir avantaj yakalarız.

--- fikrinizi merak ettiğim sorular: Link