türkiye'deki fanatizm'den rahatsızım. çünkü insanlar bir konuda doğru ölçüyü yakalayamıyor. bir insan bir takımı tutuyorsa aşırı o takımlı, müslümansa aşırı müslüman, ateistse aşırı ateist, feministse aşırı feminist, vegansa aşırı vegan oluyor. tabi sadece bu ideolojilerle sınırlı değil. birçok ideolojide insanların çizgisi böyle.
mesela bugün feministlerin geneli agresif kişilikler, dolayısıyla kimse feminist olmak istemiyor. kendilerini herkesten üstün görüyorlar, her zaman doğru düşündüklerini sanıyorlar. ben kadın haklarını savunan birisiyim ama feminist değilim. halbuki aslında düşüncelerimiz örtüşüyor, ama kendimi ''feminist'' olarak adlandıramıyorum. kendimi o gruba ait hissedemiyorum. çünkü geneli hastalıklı ve agresif kişilikler... tabi istisnalar vardır ama yine de bu çoğunun böyle olduğu gerçeğini değiştirmez.bu olay dinlerde biraz daha farklı. örneğin hepimiz günümüzdeki müslümanların önemli bir kısmının fanatik ve dogma kişilikler olduğunu biliyoruz (yanlış anlaşılmasın ben de müslümanım ama ortada bir gerçek var). bir müslüman benim gibi düşünüyorsa (yani fanatizmden rahatsız olduğu için kendini ideolojilere bağlamamak istiyorsa) kendini yine de ''müslüman'' olarak nitelendirebilir çünkü bu bir istisna. eğer müslüman olarak adlandırmazsa müslüman olmuyor, alacağı bir ceza var inancına göre. dolayısıyla o kendini müslüman olarak adlandırmak zorunda. ama bana kalırsa nötr olan bir insan kendini bir ideolojiye bağlamamalı zorunda kalmadıkça, çünkü böyle ideolojilerin geneli hastalıklı kişilerden oluyor. ideoloji derken feministleri, veganları, hümanistleri vb. düşünce sahibi insanları kastediyorum. yaygın olmayan ideolojileri benimseyen insanları kastetmiyorum. çünkü o ideolojiler henüz bu tür problemlerle karşılaşmamış.

bu verdiğim örnekler elbette ki çoğaltılabilir. hele türkiye gibi bir ülkedeysek...

bu verdiğim örneklerin aslında temel sebebi saygılı bir birey olmayışımızdır bana göre. kimseye tahammülümüz yok, farklı düşüncelere tahammülümüz yok. herkes kendinin düşüncesinin doğru olabileceğini, başka hiçbir şeyin doğru olamayacağını düşünüyor. herkes kendi gibi düşünmeyen insanlara düşman veya onlara yukarıdan bakıyor. bilmiyorum, ben bundan rahatsızım.

not: bu yazı sarı lacivert bir itiraf değildir. içimden geldiği için yazdım.
Serdar sakatlandığı zaman ufacık çevirme ihtimalimiz yok olmuştu. Gustavo yerine jailsonu stopere çektiler akıllarınca gustavoyu ortada tutarak 10 dakika içinde maçı çevireceklerdi. Azıcık futbol bilgileri olsa gustavoyu stopere, jailsonu ortasaha'ya çeker kalan 10 dakikayı sağlam savunma ile 1-1 bitirirlerdi. Evet yine turu geçemezdik ama en azından rezil kepaze olmazdık.

Dün akşam serdar sakatlandığı zaman tur atlama ihtimalimizin olmadığını anladım. Jailsonu aldıkları zaman gustavoyu stopere çekecekler beraberliğe razı olacaklar güzel olumlu dedim. Jailsonu stoperde görür görmez facia yaşayacağız aha s*çtık dedim. Fenerbahçemizin eski evlatlardan oluşan teknik ekibinden futbolu daha iyi biliyormuşum demek. Adım gibi eminim dün gece yüz binlerce insan benim gibi düşünmüştür jailsonu stopere çekince facia olacağını anlamıştır.
(bkz: #94101)

40 günde devri alem gibi düzenlenmiş dünya kupası. haritaya bakarken bile yoruldum. bu kadar yolculuğa oyuncuların posası çıkar. fifa sanırım hem dünya kupasının hem de sezonun içine sıçmaya yemin etmiş. hayır, amerikan ulusal spor ligleri nasıl oynanıyor diye de mi hiç bakmamışlar?
Tete, Galatasaray'ı rezil ederek şartlarını kabul ettirdi, Apar topar yurt dışına gitmesinde bu gizli. Şartlar;

12 Milyon € imza parası,
5 Milyon € senelik ücret (4.5 Milyon € + 500 bin € bonus)

açıklaması şöyle gelecek 4 milyon euro imza parası yıllık 3.5 milyon euro maaş. yalnız adam kol bacak uyluk ne varsa cincona sokturuvermiş helal olsun.
Adeta kaçan şahıs.

Ne güzel ama... Kulüpleri batırın sonra arazi olun. Çıkacağı konuşulan yeni kulüpler yasasını duyunca ne de güzel kaçıyorsunuz!

Bu yasa geçmişe dönük de işletilmelidir. Kabulun kanuni açıdan mümkün değil ancak bu sezon devam ettiği için mutlaka bu sezonki gelir gider dengesi göz önünde bulundurulmak zorunda. Yok öyle kulüp küme düşerken, geldiğinde 10 birim borç varken 50 birim borçta arazi olmak.

Tabi keşke burası adamcıliktan uzan, siyasetin her noktaya sirayet etmediği bir ülke olsa da kulüpler kendi tüzükleri içerisinde çözüm bulmuş olsaydı. Ancak orada da " yarın öbür gün biz başkan olursak nasıl yeriz kulübü " yaklaşımı sebebiyle hiç kimse yanaşmıyor.

Sonunda bu yasa gelecek, tartışma yaratacak noktaları var ama bu şahıs gibiler için geç bile kalınmış durumda.