türk futbolundaki en kirli 5 maç arasına rahat girer. yeni nesillere asla unutturulmaması gereken bir maçtır. bu maçtaki hem saha içi hem saha dışı rezaletler asla unutulmamalıdır. beşiktaş maçı galatasaraya satmıştır. lütfen sonuna kadar okuyun paylaşın bilenleriniz vardir bilmeyenler de ögrensin
maçın öncesine maça ve bizle olan alakasına değinelim biraz;
maçtan önceki gün "dostluk yemeği" adı altında zamanın beşiktaş başkanı yildirim demirören
(nam-ı diğer tüpçü) ve zamanın galatasaray başkan yardimcisi adnan polat, eşleriyle beraber akmerkez papermoon lokantasında buluşmuşlardır. bahsettiğim maçtan 1 hafta öncedir. dipnot olarak ekliyim o maçtan önce de ziraat türkiye kupası besiktas fenerbahçe yarı final maçı vardır, neyse. iki klubün yoneticisi fair play adı altında verdikleri yemekte flaş açıklamalarda bulunmuştur.
galatasaray başkan yardımcısı adnan polat ziraat türkiye kupasını beşiktaşın kazanmasını istediğini belirtmiştir
bunun üzerine beşiktaş başkanı yildirim demirören: akmerkez’deki buluşmada adnan polat’a "bu yemek için yine çok şeyler yazılacak. kupayı beşiktaş’ın kazanmasını istemen ve düşüncelerini açık yüreklilikle söylemenden dolayı kutlarım. fikir özgürlüğünü kimse sıkıtlayamaz. herkes kendi önüne bakmalı. dedi.
şimdi geldik en cafcaflı bölüme
beşiktaş başkanı yildirim demirören bu bulaşmadan önce lig de galatasarayın şampiyon olmasını istediğini belirtmişti.
ne ilginçtir ki bu açıklamalardan sonra gs yönetimi ile akmerkez de buluşmuştur hem de ertesi hafta inönü de oynanacak beşiktaş galatasaray derbisi varken bu maçın önemini size şöyle anlatayım 22 nisan 2006 günü bu maçtan iki hafta önce fenerbahçe galatasarayı evinde 4-0 eze eze yenmiştir. tarihte bi tarafın bu denli domine ettiği tek derbidir. maç sonunda gs taraftarı 4 yediler diye arabayla sevinç turuna çıkacak kıvama gelmiştir. maç ligin bitmesine 4 hafta kala oynanmış fenerbahçe maç sonucu liderlik koltuğuna oturmuş ve şampiyon olacağı tüm turkiye tarafindan kesin gözüyle bakılmıştır.
yani anlayacağınız galatasarayın şampiyon olabilmesi için 2 hafta sonra hem bjk yi deplasman da yenmesi ve bizim kolay fikstürümüzde puan kaybetmemiz lazımdı. kısacası normal şartlarda galatasarayın şampiyon olabilmesinin imkanı yoktu.
evet şimdi gelelim başlıktaki maçımıza. maçın oynandığı hafta beşiktaş 51 puan ile 5. sıradaydı. şampiyonluk şansı çoktan bitmiş sezonu kapatmıştı. galatasarayın ise yendiği taktirde ufak olan şampiyonluk şansı devam ediyordu.
maçın başlarında besiktaş kalecisi cordoba amatörce bir sekilde necati ateşin ayağına kayarak penalti yaptirdi. maçın hakemi firat aydinus penaltiyi verdi karar dogruydu fakat beşiktaş kalecisi net bir şekilde penaltıyı bilerek ve isteyerek yaptı. topun başına geçen necati ateş topu direğe vurdu. ilk yarısı sıfır sıfır biten maçın ikinci yarısında 51. dakikada attığı gol ile tümer metin beşiktaşı 1-0 öne geçirmiştir. golden 12 dakika sonra ahmed hassan, sergen yalçın değişikliyi gelmiştir beşiktaştan. değişiklik yapıldıktan 1 dakika sonra galatasaray hasan kabzenin golü ile eşitliği bulmuş ve skoru 1-1 yapmıştır.
bundan sonrası en önemli kısım :
maçta 89. dakikada beşiktaş kontra atağa çıktı ve gs savunmasını 5 e 3 yakaladı orta sahada topun başında olan isim sergen yalçındi. türk futbolundaki gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcu olan sergen yalçın ben dahil bir çok kişinin kabul ettiği bir gerçek. sergen yalçın o pozisyonda tam 10 farklı kombinasyonda gol atabilirdi veya attirabilirdi "ince pas" "ara pas" ve "doksana çakma" gibi meziyetlerde dünya tarihinin en iyilerinden biri olan sergen yalçın o pozisyonda topu biraz sürdükten sonra dikine gitmek gol veya pas atmak yerine maldonado vari bir hareketle topu sağına cekip geri pas atmıştır.
bu da pozisyonun videosu:
[embed_basic url=www.youtube.com/embed/XzST7qeeT_c]

dahası var daha bitmedi 2 dakika sonra ise beşiktaşın maç başında bilerek penaltı yapan kalecisi cordoba kaleden topu galatasaraylılara atmıştır. hakan sükürün kafa ile indirdiği topa vuran hasan kabze galatasarayin ikinci golünü atmış ve skoru 1-2 ye getirmistir. golle beraber maçı first aydınus bitirdi ve galatasaray inönü de beşiktaşı yenerek imkansiz olan şampiyonluk şansını beşiktaş ile alenen şike yaparak mucizelere bıraktı.
veeeee evet tabiki o mucizeler gercekleşti :)))
bahsettiğim mucize o ünlü denizlispor-fenerbahçe maçı. o maçta olanlar zaten tüm turkiyenin malumu. en az 10 kere iptal edilmesi gerekirken oynanan maç, hayatını fener düşmanlığına adamış erman toroğlunun bile kesinlikle iptal ederdim dediği maç. şeref yoksunu selçuk derelinin utanmadan oynattirdigi maç. denizlispor tribünlerine galatasaraylilarin girip maçı oynatmadiklari sabote ettikleri her dakikasında sahaya meşale ve konfetti firlattiklari maç. bir polisin yüzüne gelen meşale sonrası yuzunun yandığı maç. tüm bunlara rağmen iptal edilmeyen maç. o maç 1-1 bitti ve fenerbahçe denizli ile berabere kaldigi için şampiyonluğu kaçırdı(çalındı). oysaki daha 1 ay önce trabzonu deplasmanda yenip ertesi hafta galatasaraya evin de 4 tane çivilemişti. saha dışı gücü yüksek olan taraf şampiyon oldu.
aslında bu maçın etkileri sadece bir şampiyonluk değildir daha da fazlasıdır geniş bakmak gerekiyor.
fenerbahcenin bence gelmiş geçmiş en iyi teknik direktör olan daum bu sezon şampiyon olamadı diye aziz yildirim tarafından görevine son verilmiştir (ondan önceki iki sene şampiyon olmasına rağmen bu sene sampiyonluk çalınmasaydı 3 sene üst üste olacaktı)
o senelerde korkunç bir fener üstünlüğü vardı. fenerbahçe hem ekonomik güç olarak hem de saha içinde oynadığı futbol ile rakiplerini tir tir titretiyordu. o eski fenerbahçenin bitişi bu dönem ile başladı. fenerbahçe eğer 4 sene üst üste şampiyon olmuş olsaydı kendi tankını uçağını üretirdi. o zamanlar fenerbahçe bjk içinde gs içinde bir rol modeldi hepsinden önce modern stadını inşa etti ve ekonomik olarak hepsinden daha refah bir seviyede idi. 4 sene üst üste şampiyonluk gelseydi ve 4. şampiyonluk 100. yıl şampiyonluğu olsaydı fenerbahçe baş edilemez bir güç olacaktı. heh bu maç yaşanmasaydı eğer işte bu dediğim şey olacaktı 4 sene üst üste şampiyon olup sonuncusu 100.yıla denk gelecekti.
sonuç olarak galatasaray eskiden de aliskin olduklari çalıntı haram şampiyonluklarına bir tane daha ekledi. teşvik primli şampiyonluklardan himmetli şampiyonluklara, himmetli şampiyonluklardan bjk ile yapılan şike ile kazanılmış şampiyonluğa. daha adamlar geçen sene rize de olmayan penaltı ile şampiyon oldu :))) çok da büyük bir olay değil aslında galatasaray için.
he bu arada dipnot: türkiye kupasını o sene beşiktaş kazanmıştır bunların bir karşılığı olacaktı elbet :)
hakkım hakkımız haram olsun
beşiktaşa da galatasaraya da
unutma unutturma fenerbahçeli !!!!!!!!
tamamini izledigim malum yayinda guzel konulara deginen baskan. konusulacak bircok sey var aslinda ama tek birseyi vurgulamak istiyorum.
"hatalarindan ders alan" tabirini birkac defa kullandi baskan. sizi bilemem ama bu benim gelecege umutla bakmami sagladi, ozellikle de mevcut bitirilen transferler hocaya danisarak yapiliyor demesi gercektende ustunde durulmasi gereken bir konu. serdar ali'nin sordugu bir soruya da degineyim, siz cok iyi bir takim yaratsanizda dış mudaheleler ile gene engellenme ihtimali vb. gibi bir soruydu, buraya verdigi cevapta aslinda ayni kalıba cikiyor, "hatalarindan ders alan" .
Bazi seyleri kabullenmesi, hata yaptiginin farkina varabilmesi, yaptigi hatalardan da ders aldigini israrla belirtmesi benim icin yeterli. Allah'in izniyle seneye sampiyon olacagiz.
önsöz: türk futbolunun da altyapıdan oyuncu yetiştirme konusunda kilometre taşı niteliğinde çok önemli isimleri ve kulüpleri vardır. bildiğim, bilmediğim işini hakkıyla yapan tamamına büyük saygım var. bugüne kadar edindiğim tecrübeler, tanıdığım insanlar ışığında genel bir tespit bırakıyorum aşağıya;

altyapıdan futbolcu yetiştirme, ülkemizin en büyük problemlerinden birisi. 80 milyonu aşkın nüfusa sahip ve futbolun bu kadar sevilip ilgi gördüğü bu coğrafyada dünya futboluna yeterince oyuncu ihraç edememek ülkemiz adına büyük bir utançtır.

ülkemizde çocuklar futbol eğitimiyle ciddi anlamda yıldız takım denilen ortaokul yaş grubunda tanışmaktadır. bu çocuklar yoğun okul tempoları nedeniyle haftada 3 gün olmak üzere günde 1 saat antrenman yapabilirlerse kendilerini şanslı görmektedirler. bu nedenle her aile günün sonunda aynı yol ayrımına geliyor. akademik eğitim hayatı mı ? futbol eğitimi mi ?

futbol eğitiminin bu kadar amatör verildiği, tesislerin döküldüğü, asgari ücretle çalışan spor adamlarının dahi aylarca maaş alamadan çalıştığı, özetle spor kulüplerinin bu kadar kötü yönetildiği bir ortamda bir aile çocuğunda mucize bir yetenek görmüyorsa haklı olarak çocuğunun geleceği ile kumar oynamamak için akademik eğitimi tercih ediyor.

henüz temel futbol eğitimi almamış bir çocuğun futbola olan yatkınlığı ve yeteneklerini bir aile ne denli doğru tespit etmiş olabilir, bu ciddi bir tartışma konusudur. Bu ilk yol ayrımında çok ciddi bir potansiyel kaybı yaşandığı görüşündeyim.

ilk yol ayrımında futbol eğitimine yönelmiş çocukları bir düşünelim. öncelikle öğrenim hayatı ikinci plandadır. olası bir başarısızlık durumunda bir çoğunun b planı yoktur. bu riskin bilincinde bir özveri ile çalışırlar fakat madalyonun diğer yüzünde bu gerçeğin spor kulüpleri de farkındadır.

bu nedenle çocuğun üzerine düşmezler, çocuk zaten buna mecburdur ve yetenekli ise kendisi bir yerlere gelecektir, amatör spor kulübü de efor harcamadan bundan maddi kazanç elde edecektir. profesyonel bir futbol eğitmenine her ay düzenli maaş ödemelerine gerek yoktur, antrenman tesislerini geliştirmelerine gerek yoktur, 6 aydır maaş almamış asgari ücretli antrenör eşliğinde tarladan farksız toprak sahalarda çocuğun "olacağı varsa" zaten olacaktır.

büyük kulüplerin scout ekipleri gerçekten de bu takımların küçük yaş kategorilerini takip ederler. beğendikleri oyuncuların şartlarını kulüp başkanına danışırlar. Kulüp başkanları 2 ayrı kapıdan pazarlığa başlarlar. ilki bir takım malzeme ve yardım karşılığı kulüp ile yapılacak anlaşma. ikincisi kulüp başkanının kendi cebine açıktan istediği rakam, ki genellikle bu rakam gerçeklikten kopuk bir rakam olur. büyük ihtimalle anlaşma sağlanamaz ve çocuğun haberi dahi olmadan bir kariyer fırsatı kaçar.

büyük kulüplere sıçrama şansı elde eden azınlık için problem farklı bir boyuta ulaşır. genç oyunculardır, kendilerine 25 yaşına kadar sahip olacakları "as takımda oynaması için çok erken" etiketi ilk burada yapışır.

ciddi bir futbol eğitimi almamışlardır, iç güdüleri ile oynamaktadırlar. ve yurt dışında yetişen futbolculara kıyasla fiziksel olarak çok yetersizlerdir. Bunun nedeni sporcu beslenmesi hakkında bir bilgileri yoktur olsa dahi protein temelli bir beslenme programı ülkemizde ortalama gelir düzeyinde dahi bir hayli maliyetli olmasıdır. 20'li yaşlardan sonra oyuncuların ancak "kalınlaşmaya" başlaması kariyerinin en başında uygulaması gereken beslenme programını daha yeni yeni bilinçlenerek uygulamaya başlamalarının göstergesidir.

uzun vadeli koordine bir program uygulanarak bu sorunların aşılabileceğine inanıyorum.

hepinizin bildiği gibi kulübümüz topuk yaylasında doğa içerisinde muhteşem bir tesise sahip. bu tesis içerisinde bir futbol akademesi olarak yetenek sınavı ile öğrenci alacak ortaokul ve lise düzeyinde yatılı bir fenerbahçe koleji inşa edilmelidir.

kolejin eğitim içeriği yabancı dil ve kültür dersleri ağırlıklı olup kaliteli sporcu yetiştirme misyonu üstlenmelidir. yemekhanede çocukların yaş gruplarına göre fiziksel gelişimlerini destekleyecek yemekler çıkmalıdır. futbol eğitimi sadece pratik değil tarihi ve gelişimi beraber teorik ve pratik bir arada verilmelidir. antrenmanlar ders programına dahil edilmelidir. böylece çocukların bir arada yaşayarak profesyonel bir eğitim alması sağlanabilir, fiziksel, teknik ve mental gelişimleri maksimize edilebilir. olası başarısızlık durumunda öğrenci aldığı eğitimle beraber akademik hayatına rahatlıkla devam edebilir, böylelikle ailelerin göze almaktan korktuğu risk ortadan kalkar.

her öğrencinin senelik bir maliyeti söz konusu burada. Ülkedeki en iyi futbol eğitimini en iyi şartlarda sunma vizyonu ile hareket edildiğinde;
a) bu imkanlara sahip olmayan fakat oyuncusunun iyi bir eğitim almasını isteyen kulüpler bu akademiye senelik ücret karşılığında kendi oyuncularını öğrenci olarak kaydedebilmelidirler.
b) kulüplerin yatırım yapmaya değer görmediği fakat ailelerinin inandığı öğrenciler yetenekleri doğrultusunda belli yüzde oranında burslu olarak bu akademiye kaydedilebilmelidirler.
c) kendi altyapımıza ait öğrencilere burs fonu oluşturulup bireylerden ve kurumlardan kulübümüz alt yapı öğrencileri için burs toplanarak altyapımız finanse edilebilir.

Bu tesise yapılacak yatırım maliyeti, ihraç edilecek bir oyuncudan elde edilen gelir ile bile karşılanabilir. Ülke futbolumuz entegre eğitim-futbol sistemi ile çağ atlayabilir.

Benim tespitlerim bunlar dostlar, sizde bu konuda fikirlerinizi paylaşırsanız, sorunlar ve çözüm hakkında ortak akla ulaşabiliriz diye düşünüyorum.
Daha once basliginin acilmis olduguna emin oldugum fakat basliginin nereye gittigini anlamadigim arazilerdir.
Bu araziler soyle:
1. ATAŞEHİR'DE bulunan Fenerbahçe Ülker Sports Arena.
2. ATAŞEHİR Kayışdağı'ndaki Fenerbahçe Koleji'nin bulunduğu 26.5 dönümlük arazi. (70 milyon TL'ye alındı, değerini 3'e katladı)
3. ÜLKER Sports Arena'nın yanında yer alan 50 dönüm arazi. Yapılacak projeyle buradan 100 milyon dolarlık bir gelir bekleniyor.
4. ANKARA İncek'te yer alan 32 dönüm arazi üzerine kurulu yaklaşık 8.5 dönüm kullanım alanı olan Winner Incek Hotel'in yer aldığı tesis.
5. DÜZCE Topuk Yaylası'nda yer alan Serkan Acar Resort&Sports Tesisleri. GEBZE'DE altyapının taşınmasının planlandığı 250 dönümlük arazi.
6. ANTALYA'DA 107 dönümlük arazi. Buraya Fenerbahçe Evi ve Topuk Yaylası benzeri bir kamp tesisi yapılması hedefleniyor.
7. KADIKÖY'DE yer alan Todori Tesisleri.
8. FENERBAHÇE Kürek Şubesi Sapanca Tesisleri.
9. FENERBAHÇE Evleri arazileri. (Edirne 16 dönüm, Düzce 20 dönüm.)
10. CAN Bartu Tesisleri'nin karşısında yer alan 230 dönümlük arazi. Arazinin kısa sürede kulübe tahsis edilmesi bekleniyor. Buraya Fenerbahçe Üniversitesi kampüsü kurulacak
11. Kenan evren lisesi arazisi.

Kaynak: google.com
--------
Aziz yildirim zamaninda bu arazilerin degerinin 300-400m euro bandinda oldugunu soylemis, fenerbshce paraya ihtiyaci olursa bunlari satabilir demisti.

Simdilik bu arazileri satamiyoruz cunku temlikli. 2023'e kadar temlikli hem de. Ondan sonra satma hakkimiz doguyor. Kulubun icinde bulundugu mali durumu buradan anlayabilirsiniz.
Bu basligi niye actim? Cunku eger bankalar birligi anlasmasi imzalanirsa yarin bir gun bankalar birligi denen olusum bu araziler uzerinde hak talep edebilecek. Kendi adamlarini yerlestirebilecekler kulube. Bunun icin diyorum ki tbb ile anlasma imzalanmamasi lazim cunku cok agir sartlar iceriyor.
Yarin bu arazilerin temlikleri kalktiginda satmak istesek satamayacagiz eger bankalar birligi anlasmasi imzalarsak. Asil problem de burada basliyor iste. Kulup, hem degerlerinin bosaltilabilecegi hem de mallarinin bosaltilabilecegi gercegi ile karsi karsiya.

Yonetimin bu arazilerin farkinda oldugunu dusunuyorum. Umarim oyledir. Cunku ileride bize hem arsa hem de para anlaminda cokca katki saglayacak bu araziler.
Şimdi alıyoruz birazdan alacağız haftaya kesin bizde diyerek roma'yı transferinde oyalamamız gerektiğini düşündüğüm futbolcu. Kolorov transferinin acısını çıkartmak gerek.

Eski hali İtalya ligi için idare ederdi. Daha da kariyerli bir isim olabilirdi. Top surebiliyor, çok çalım atan bir oyuncu değil ama sıfıra inebiliyor oradan da asist denemesi yapıyordu. Süratli değil. Sakatlık geçmişi hakkında bilgim yok fakat şu var fenerbahçe'in aradığı bir oyuncu mu? Daha doğrusu ihtiyaç var mı?

Biz gelecek sezon 4-3-3 oynarsak, ki şimdilik öyle görülüyor, kanatlardan toplamda 15'er gol+asist katkısı almamız gerekiyor. Gördük işte vedat bu sezon penaltı falan max 15 attı. hadi kalan maçlarda 5 tane daha attı 20 olsun. Bunu başka başlıklarda değerlendirdim, forvetin 30 atmıyorsa kanatlar ve orta saha eksikleri kapatmalı. Heh işte perotti'den sakatlık yaşamasa dahi senede 4-5 gol bir o kadar da asist desteği ancak gelir.

Yani diyorum ki deniz türüç'ün Avrupa görmüşü. Yani bizde ondan var. Bize kanat forvet gerek yani santrfor oynamasını da bilen çalım da atabilen, kapalı savunmalar arasında ikiye bir yapacak ve en önemlisi 25 metreden öldürücü şutları olan bir kanat gerekiyor ya da merkez orta sahaya gol asist sayısı yüksek 8ler bulunacak ama ozan ve mhy bu sezon kendi kariyer sezonlarını kırdılar böyle bir sezon tekrar etmez kolay kolay.

4-2-3-1 oynasak da bir kanat perotti bir kanat deniz türüç'ün olduğunu hayal ediyorum aman aman... Top stoperde pası gustavo ya, onun pası ozan' a, ozan sağ cizgideki deniz' ı gördü, deniz'den pas isla'ya. Heh işte perotti'den de aynı senaryoyu izleyebiliriz. Arada ikisi de hücum yönünde çalım atabiliyor ama arada işte. Maçta 2 tane görseniz sevinirsiniz yani. Açıkçası bize o pası isla'ya atacak değil topu aldıktan sonra hücumu sürdürecek kanatlar gerek.

He belki orta saha rotasyonunda 8 numara olarak düşünülebilir ki bir dönem orada da oynadı. O zaman geçiş toplarını dağıtır, emre gibi 30-40 metreye oyunu açabilir fakat bu defa da savunması hiç yok neredeyse orada sorun yaşatır.

yabancı sınırlaması olmasaydı denemesini makul görürdüm fakat sayı düşecekken olur denilebilecek noktada değiliz. Hala zar atar durumdayız.