Kroos ile asensio çıkıp rodrygo ile camavinga oyuna girince ve üzerine gol gelince real madrid bambaşka bir takım haline geldi. Üç yarı boyunca sahada ne yaptığı belli olmayan takım, psg'nin saçma sapan kale önü paslaşmaları ve donnarumma'nın mükemmel ikramı sonrası eski real madrid modunu açtı. İlk yarı dökülen modric bile prime modunu tekrar açtı. Şaka gibi bir maç. Son 45 dakikaya kadar bu maçları izleyen bir insan böyle bir skoru hayal edemezdi.
20 - 21 kemik oyuncu gerisi de genç oyunculu bir dar kadro önümüzdeki sezon için düşünülebilir. 11 kişilik kadro var her pozisyona 2 oyuncu olsa 22 kişi yapıyor zaten.elbette sakatlık var ceza var falan o sebeple olacak gençler forma şansı bulabilecek yeterlilikte olup, şans geldiğinde sahada sırıtmayacak çapta olmalı.
Mesela gustavo var, ozan var, muhtemelen ciğerci kalacak, Tolgay da kalır ( büzgün surat ) eğer süper birisini alamayacaksak oğuz kağan orada olmalı. 2 tane stoper en az 1 tanesi a seviyede olmak şartıyla gelmeli, sadık ve Serdar aziz varken genç bir isim orada beklemeli. Bir sağ bek gelmeli, dirar var murat sağlam rotasyonda yer almalı gibi.
Kruse, deniz t, ekici , miha, orada fazla. Ekici ve miha gider Ömer Faruk ve ferdi oralar için alternatif olmalı. Sol bek için birisi mutlaka gelmeli yedeği h.a.k olabilir, Muhammed Gümüşkaya orası için kadroda kendisine yer bulmalı gibi gibi düşünmek gerek.
Muric kalırsa çalım atabilen pırpır bir golcü gelmeli ve allahyar ile orası rotasyona girmeli.
Yani ilk 11'e ilk 18'e iyi bir kadro gerisi genç ve tecrübelilerle harmanlanmış bir kadro iyi olacaktır.
3 tane c sınıfı topçu almak yerine 1 tane a ya da b+ sınıfı topçu olsun yeterli.
Ustaya saygı kuşağı!

Macar futbolunun unutulmaz ismi. Ayrıca her sene düzenlenen, futbol dünyasında atılan en güzel goller için verilen ödüle isim kaynağı olmuş kişi(fifa puskas ödülleri). Çok çalkantılı bir hayatı olmuştur.

Onur salman'ın hakkında yazdığı gayet iyi bir gazete yazısı ise aşağıda, küçük bir biyografi niteliğinde:

Diğer oyunculara oranla daha ufaktı. Kilosu mu? Diğer tüm meslektaşlarına oranla fazlaydı. Hani kısa ve tıknaz derler ya, tam o tanıma uyuyordu. Futbolcu olmasına karşın diğer arkadaşları göz önüne alındığında hızlı da değildi. Peki, bu yazıya nasıl konu olabilirdi ki? Eğer adınız Ferenc Puskas’sa bu yazı da neymiş tüm futbol tarihine konu olursunuz. Zaten oldu da. Çünkü akıl almaz bir sol ayağı, inanılmaz bir gol koklama dürtüsü vardı. Kariyerinin başında 354 maçta 357 gol atması bundandı.

Zaten bu sayede adı golle özdeşleşmiş, 18 kilo fazlasına karşın her dönemin devi olan Real Madrid’e transfer olmuştu. Daha doğrusu Real Madrid’in yolunu tutmuştu. Zira kendisinin de dediği gibi, kariyeri boyunca ne alındı ne de satıldı. Real Madrid de Büyülü Macar’ı kadrosuna katmak için hiç para ödememişti. “Aslında çok kiloluydum. Hatta futbol oynayamayacak kadar kiloluydum. Normal halime gelmek için zamana ihtiyacım vardı. Ama bir gün sonra kendimi Real Madrid’de buldum. Bir balon gibiydim. Başkan Bernabeu ile ilginç bir diyaloğa girdik. O İspanyolca ben Macarca konuşuyordum. Sonunda el kol işaretleriyle ona dedim ki ‘Şu halime bak. Kilo fazlam var.’ O da bana dedi ki ‘Bu benim değil senin problemin.’ Ve bana hemen 5 bin dolar verdi.”

Tabii bu kiloların bir sebebi vardı. Macar futbolunun yükselişte olduğu dönemlerdi. Puskas’ın takımı Honved, Avrupa Kupası maçı için İspanya’ya gitmişti. Macaristan ise içten içe kaynıyordu. Yıl 1954’tü. Halk hareketi başlamıştı. Puskas ve diğer bazı futbolcular ise Macaristan Devrimi’ni desteklediklerini açıklamışlardı. Bu sebeple Macaristan Futbol Federasyonu ile Puskas arasındaki bağ koptu. Puskas, Macaristan Futbol Federasyonu’nu tanımadığını açıkladı. Ama artık ülkesine de dönemezdi. Hayati tehlikesi vardı. Bu sebeple Puskas, Bilbao ile deplasmanda oynadıkları maçtan sonra Macaristan’ın işgal edilmesi sebebiyle ülkesine dönmemiş, Viyana’da iltica etmişti. İki yıl boyunca Avrupa’da ülke ülke dolaştı. Tarihin gördüğü en büyük golcülerden biri olmasına karşın hiçbir takımla sözleşme imzalamadı. Tabii FIFA’nın verdiği ceza da bir imza atılmasına engeldi. Onun ise tek derdi, eşi ve karısının da Macaristan’dan kurtarılmasıydı. İşte bu yüzden kilo almıştı Puskas.

Bu şartlar altında Real Madrid’e imza atmıştı. Ve hem yaşı hem de kilolu olması gerçekten sadece onun sorunu olabilirdi. Zira rakipleri için başka bir sorun vardı. Puskas’ın durdurulamaz oluşu. Los Galacticos (Her ne kadar lakapları o zaman bu olmasa da) forması ile çıktığı 372 maçta 324 gol atmasını başka türlü açıklamak da mümkün değil zaten.

39 yaşına kadar sürdürdüğü kariyeri gibi sonrası da Puskas adı için parıl parıldı. 1998 yılında yani futbolu bıraktıktan 22 sene sonra FIFA Onur Listesi’ne dahil edildi. Bir sene sonra ise 20. yüzyılın en iyi 6. oyuncusu olarak şereflendirildi. Ama belki de en büyük onur ise 2009 yılından bu yana adına verilen Puskas Yılın Golü Ödülü.

Macaristan’da komünizm bitene kadar da ülkesine dönmemişti. 25 sene ülkesinden uzakta yaşadı. Aslında dönmemeye de kendi kendine söz vermişti. Çünkü, olabilecek en zorlu dönemlerde politik görüşünü açıkladığı için, armasını gururla taşıdığı ülkesinden, ailesinde ve sevdiklerinden ayrı bırakılmıştı. Ama o dönüşte öyle bir karşılama yapıldı ki, 25 senelik hasret eridi gitti. Halen Macaristan’da hangi siyasi görüşten olursa olsun neredeyse herkes için bir Büyülü Macar var: Puskas. Dünyanın tüm futbol paydaşları için ise yılın golünü onurlandıracak tek bir isim var: Puskas.

Hayat onu son dönemlerinde de kolay yoldan sınamadı. 6 yıllık zorlu bir Alzheimer hastalığı süreci sonrasında 79 yaşında aramızdan ayrıldı. Ardında milyonlarca seven, yüzlerce gol ve gollere ilham olan bir isim bıraktı. 20. yüzyılın en çok tanınan Macar’ı olan Puskas, bundan tam 13 sene önce, 17 Kasım 2006’da hayatını kaybetti. Adı her atılan güzel golde hatırlanıyor. Hatırlanmaya da devam edecek…