x (tweet)


Resmen iğrendim. Bir tarafta bunun gibi modeller diğer tarafta her türlü baskıya rağmen istanbul sözleşmesinin feshine tepki koyan fenerbahçe. Gs taraftarı da bu tiplerden istanbul sözleşmesinin feshine tepki koymasını falan bekliyor
( puhahahahaha)

T: iki gram aklı ile doğum yapan annelere saygısızlık yapan gs as başkanı.
Bu adam başımızdayken ciddi ciddi yeni hoca bekleyen arkadaşları gördükçe dehşete düşüyorum. Ey dostlar, hiç mi bu filmi daha evvel izlemediniz? Fenerbahçe'nin hoca değil başkan sıkıntısı var.

Pereira'nın kovulmasından bir kaç gün evvel ali koç, " 'viktor' hocamın sonuna kadar arkasındayım" der. Bu evrede tahir karapınar eşortmanlarını çoktan ütülemeye başlamıştır.

Vitor pereira'nın kovulmasından bir kaç saat sonra basın toplantısı düzenleyen ali koç, "hocamız ile dostça ayrıldık. Inanır mısınız bilmiyorum ama hocamız bir kuruş bile tazminat talep etmedi. Bla bla bla..." Der ve bir kaç gazeteceyi azarlayarak basın toplantısını bitirir.

Mesut özil, yardımcısı tahir karapınar önderliğinde çıktığı ilk maçı kazanmıştır. Ali koç gururla mikrafonu eline alır ve başlar, "hatalarımızdan ders aldık. Fenerbahçe'ye conte ayarında hoca getireceğiz. Kimse merak etmesin!".

Zaman hunharca geçmektedir, fakat geçen bunca ay içerisinde açıklanan ne bir teknik direktör ne de iki maç üst üste alınan galibiyet vardır. Tahir karapınar'ın ütüsü bu sefer aykut kocaman'ın elindedir... aslında zalim kader ağlarını 2018 yılında çoktan örmüştür. Ali koç'un, aykut kocaman'a yönelttiği ağır ithamlar aslında aralarındaki sözlü anlaşmadır. Tıpkı ersun yanal ile olduğu gibi.

Ne var ki ali koç iki ay süren görüşmelerin ardından aykut kocaman ile bile anlaşmaya varamaz. Bu evrede deliren Ali koç, seri mağlubiyetler sonrası istifa tezahüratı yapan taraftarlara saldırmaya teşebbüs eder.

Nisan'ın sonlarında fenerbahçe kümede kalma mücadelesi içerisindeyken ali koç çıkar ve büyük bir gururla mikrafonu eline alır. Sözlerine başlamadan evvel bir kaç gazeteciyi azarlar. Ardından Yüzündeki ergence " koydum mu çocuğu ehehehe" ifadesi ile konuşmaya başlar. Der ki "benim için hoca bulamaz dendi, şahsıma iftiralar atıldı. Merak ediyorum acaba bu iftiraları atanlar utanıyor mu? Ömer erdoğan hocamızla anlaştık. Hatayla olan sözleşmesi bittiği gibi yani Fenerbahçe küme düştükten sonra temmuz gibi idman başı yapacak..."
hem haklı hem de haksız bir açıklamaya imza atmış hesap. aslında bu açıklamayı ''fenerbahçe'' başlığında tartışmalıydık ama konu burada başladı madem ben de buraya yazacağım.
öncelikle organize olarak hareket eden twitter hesaplarından nefret ediyorum. 2 yıl önce aykut kocaman'ı da böyle göndermişlerdi. sonrasında ise phillip cocu geldi. aykut kocaman'ın gönderilmesi doğruydu yanlıştı o topa girmeyeceğim fakat iyi kötü başarılı olmuş bir teknik direktörünü sosyal medya üzerinden organize çetelenme yaparak göndertmeye çalışamazsın. twitter fenolarından başta bu sebepten dolayı olmak üzere birçok sebepten dolayı nefret ediyorum. bu arada aykut'u sevmem bakın, orası ayrı fakat geriye dönüp baktığımızda aykut'un kalmasının fenerbahçe için daha iyi olmuş olacağını biliyoruz demi? yani oturmuş bir sistem ile bu mali krizde belki de sportif başarılar gelecekti. bakın tekrar ediyorum eksileyecek ve linç edecek arkadaşlar için; aykut kocaman'ın fenerbahçe'ye bir daha dönmesini asla istemeyen birisiyim. ama twitter üzerinden o günkü tepkiler iğrençti.

aykut kocaman'ı gönderttiler. neyse ben de pek umursamadım açıkçası bu hamle karşısında. doğru veya yanlış; umrumda değildi. tek isteğim yeni gelen hocanın iyi olmasıydı. gittik phillip cocu'yu getirdik ve süper lig tarihinin en enteresan işlerinden birine imza attık; büyük bir kulübün küme düşmemeye oynaması. sonra cocu tutmamış oldu. evet gönderilmesi doğruydu fakat yerine gelecek teknik adama yine fenolar karar verdi bu sefer. gittiler ''ersun yanal'' diye tutturdular. yönetim başka bir teknik adam arayışındaydı fakat taraftar baskısına dayanamayıp ersun'u getirdiler. sonrasında ise olanlar malumunuz. bu arada ersun'un kötü bir hoca olduğunu asla düşünmüyorum. eline iyi kadro verirsek çok iyi şeyler başarabilecek bir hoca fakat fenerbahçe'nin maddi şartları buna elverişli değildi. kısacası bizim için iyi bir hoca değildi, bu kadar.
iki senedir gönderttikleri adamların yerini dolduramadık (m.topal hariç, gerçekten topal konusunda tebrik ediyorum). ama sözlükteki herkesin de görebileceği bir gerçek var: ne twitter fenolarının ne de taraftarın istediği şeyler doğru çıkmıyor çoğu zaman. niye? çünkü bizim futbol aklımız sınırlı.

tabi bu kadar yazdım üstüne bir şey de eklemek istiyorum. twitter'daki kullanıcılar hak konusunda haklı olsa da bunu yapma zamanları yanlıştı. evet hasan ali gönderilsin. gerçekten kulübümüz için vasatlık sembolü olmaya başladı dirar ile birlikte fakat önümüzde 4 maç varken ve halen ligde bir hedefimiz varken bu yapılan tam anlamıyla basiretsizliktir. eğer gidip de bir yedek oyuncuya 8 senede 4-5 sezon as takımın formasını verirseniz ve bu oyuncu as formayı giyerken çok iyi performans göstermezse o zaman suçu o oyuncuda değil o oyuncunun as bölgesini dolduramayan yönetimde bulmanız gerekir. bugün çıkıp gs'liler okan'a kızıyor mu yediği gollerden dolayı? hayır çünkü adam as kaleci değil. kimse bir muslera performansı da beklemiyor. eğer okan gelecek senelerde as kaleci olarak devam ederse vs gs yönetimi yerini dolduramazsa o zaman suç okan'ın değil gs yönetiminin olacak zira okan'ın kapasitesi, ne vereceği belli. aynı şey hak için de geçerli. yedek oyuncuya as muamelesi yapıyorsunuz, sonra ''hak yeterli değil yeaa'' diye serzenişte bulunuyorsunuz. gerçi yedek için bile yeterli olup olmadığı muamma da neyse burayı daha fazla açmayacağım.

ve son olarak; taraftar elbette ki tepkisini gösterecek. yanlış bir hamle için gerekirse tt çalışması yapacak. ama ota boka da tt çalışması yapılmaz. zaten bu tt çalışmasını yapan fenoların hepsinin tek amacı ''para''. fenerbahçe umurlarında bile değil.

neyse sonuç olarak hem haklı hem de haksız bir açıklama olmuş. ilerleyen günleri merak ediyorum bakalım neler olacak.
yükselme dönemi olan 2001-02 ve parlama dönemi olan 2004-05 sezonlarında toplam dört kez elimize vermiş takım. o yüzden içimde kendilerine karşı hep antipati vardır.

ilk karşılaşmamız 2001-02‘deki şampiyonlar ligi grup maçı idi. ilk maçta evimizde barcelona‘dan 3 yemiştik ama olsun o barcelona'ydı, lyon dişimize göre diyorduk maç öncesi. kadıköy'deki maçta mustafa denizli ali güneş 'i forvet oynatmıştı, biz de bu ne biçim iş dedik izlerken. ali güneş de bizi haklı çıkarmak istercesine hayvan gibi goller kaçırdı. son anlara kadar 0-0 giden maç 88. dakikada christophe delmotte denen şerrrrrefsiz yüzünden 0-1 sona ermişti. yere düşmüş olan rüştü'nün kafasına gözüne ayaklarıyla basarak zıplayıp da atmıştı golü piç. çok sinirlendim.

ikinci karşılaşmamız bu sefer aynı sezon deplasmanda idi. ilk yarım saatte yusuf şimşek 'in ince pasını takip eden oktay derelioğlu 'nun golü ile öne geçmiştik. o golle havalarda uçtuğumu hala hatırlarım. ne umutlanmıştım amk. ama devre arasına bir dakika kala duramadık yedik golü. ikinci devre sidney govou ‘nun yıldızının parlayacağı tuttu ve iki tane yedik, 3-1 kaybettik. üçüncü golü yine delmotte denen piç atmıştı.

üçüncü karşılaşmamız 2004-05 şampiyonlar ligi grup maçı idi, kadıköy'de. hooijdonk, alex, tuncay, serhat, nobre... güzel takımdık. bir önceki maç manchester‘dan old trafford'da 6 yemiştik, ama olsun o manchester'dı. lyon dişimize göre diyorduk maç öncesi. ilk yarı 0-0 biterken umutlarımız sürüyordu, ama bu sefer de sahneye juninho denen göt çıktı ve takımını maestro gibi yönetti. cris 'in attığı golle geriye düştük, juninho çok gecikmeden ikinciyi astı. birden bire 2-0 geriye düştük derken tuncay‘ın ortasında mert nobre golü atarak bizi umutlandırsa da ipneler bir tane daha atıp umutlarımızı çöpe attı, 3-1 kaybettik.

dördüncü karşılaşmamız aynı sezon deplasmanda idi. christoph daum ilginç bir kararla hooijdonk ve nobre'yi yedekte başlatmış, serhat-tuncay'ı ileride, arkalarında alex'i, onun da arkasında serkan balcı-aurelio-selçuk üçlüsünü oynatmıştı. maçın başlarında selçuk şahin 'in 30 metreden vurduğu topun 50 kişiye çarpa çarpa sonunda karar verip kaleye girmesiyle öne geçmiştik. ama bir kaç dakika sonra yine duramadık ve michael essien 'in golüyle 1-1 oldu maç. ikinci yarı başlarken bir tane de florent malouda yazdı 2-1 oldu, ama kafa kafaya oynuyoruz maçı. alex inanılmaz bir gol kaçırıyor, deli danalar gibi pres yapıyoruz hadi çocuklar derken kalecileri gregory coupet bizim korner kazandığımız bir pozisyonda sakatlandı ve yedek kaleci girdi. korneri kullandık ve tuncay yazdı golümüzü, 2-2. hadi artık buradan vermeyiz maçı derken iki dakika sonra servet çetin denen ayıcık kırmızı kart gördü. yine de son dakikaya kadar 2-2'yi korumayı başardık, ama ne olduysa nilmar denen am paparası yüzünden oldu, oyuna girdi ve son ana kadar 10 kişiyle götümüz patlaya patlaya koruduğumuz 2-2'yi 90+1 ve 90+3 ‘te iki tane yazarak 4-2 yaptı.


o yüzden hiç sevmem bu takımı :)