medyada sevdiğim nadir isimlerden. uluç; mütevazı bir geçmişten ve aileden gelip kendini geliştirmiş, aklı çalışan biri. provokatif yorumlarını dinlemekten de oldukça keyif alıyorum ben.

bazen sapıttığı anlar da hiç şüphesiz oluyor. fakat neredeyse tamamı imtiyazlı ailelerden gelen türkiye entelijansiyasında "sıradan" bir geçmişe sahip az sayıdaki insandan biri uluç. bu sebeple derin bir sempatim var kendisine.

türkiye'deki medya devlerinde, entelektüel kitlede neredeyse her köşe kapılmış artık. zengin çocukları, ayrıcalıklı doğduğu için zaten hayatta başarısız olma şansları da yokken, en kek ve keyifli ekmek kapısı olan "fikir beyan etme" üzerinden inşa ediyorlar kariyerlerini. gazeteler, dergiler kuruyorlar ve bir şekilde işleri büyütüyorlar. sonra da eş-dostu da mevki makam sahibi yapıyorlar. herkesin bir köşesi oluyor, o köşede yazı yazıyor. tabii bu eş-dost da sokak çocuğu değil, hepsi iyi okullarda okumuş insanlar. çünkü ta dededen oturmuş bir zenginlik kültürü bu.

bu şekilde çok insan var piyasada. aile zengin, saygın, tanınır olunca devamı kolaylıkla geliyor. ister şirketin başına geç, ister ingiltere'de okul oku ve akademisyen ol, ister ricalarla gazeteci ol köşe yazısı yaz. bu işler böyle. her köşe kapılmış neredeyse. zaten hem ailenin hem kendisinin çevresi geniş olduğu için de bu tekerlek böyle rahat rahat dönerek devam ediyor.

büyük hayranlık duyduğum altaylı için de durum tam olarak bu mesela. çok zengin bir aileden geliyor kendisi. bu arkadaşlar özel derslerle vs. kolaylıkla gs lisesi, saint-joseph falan kazanabildiği için de haliyle "başarılı" olacak bir çevre de ediniyorlar ve profesyonel hayatta da birbirlerini destekliyorlar.

akıllılar mı? evet. liyakate uygun işlemler mi? evet. ama sorun bunlardan daha derin. sorun, en temelde kaynayan o fırsat eşitsizliği. zaten şu anda medyadaki ya da entelektüel camiadaki insanların kahır ekseriyeti hayatlarında başarılı olacakları kesinkes belliyken dünyaya geliyorlar, ve pek tabii başarılı oluyorlar.

altıpasta önleri boşken gelen boş ortaya kafa vurmak gibi bu arkadaşların başarıya ulaşması. bizim gibi sıradan insanlar ise anca orta sahada topu alacağız, verkaç yapıp, çalım atıp 3-4 savunmacıyı oyundan düşüreceğiz ki kaleye belki şut çekme şansımız olsun. uluç, bu kadar zor olmasa da meslekdaşlarının pek çoğuna oranla daha sıradan geçmişe sahip bir isim.
Tribünlerden neden çekildiğini anlamadan geri gelseler demek çok saçma. Passolig dayatmasına tepki duyduğu için vamos bien tribünlerden uzaklaştı. Diğer taraftar gruplarının yaptığı gibi passolig varsa biz yokuz sözünü yemedi, arkasında durdu. O gündür bugündür de stadyumdan uzak kaldı. Buna ben de dahilim, yıllardır girmiyorum maçlara. Bu gidişte de uzun zaman daha gitmeyeceğim.
Zamanında üyesi olduğum; deplasman tribünü yaptığımız, birlikte seyahat edip şampiyonluklar yaşadığımız, beraber eğlenip beraber güldüğümüz, nice anı biriktirdiğim muhteşem oluşum. Kendine has ve keyifli bir yapısı vardı o zamanlar. Şimdi büyüdük ettik aralarına çok karışamıyoruz ama o ilk zamanki heyecanım aklıma geliyor hala, geldikçe de suratımda tebessüm oluşturuyor.