Milenyum çağına girildikten sonra dünyada müthiş bir para bolluğu ortaya çıktı, SSCB'nin dağılmasından sonra ABD'nin kapitalist düzeni birçok ülkeye geçici de olsa refah ve para yüzü göstermiş, aynı zamanda kısa süreli bir modernizm ve hümanizm dalgası 3. Dünya ülkelerinde bile esmiştir.Aynı tarihlerde malum parti iktidara gelmiş ve ABD ile AB'ye karşı kurduğu sıcak ilişkilerin de etkisiyle Türkiye bir yatırım cennetine dönüşmüştü.Hiç şüphesiz Türk futbolu da içinde bulunduğu dönemin şartlarından bağımsız düşünülemez.Dövizin düşük olması, Yabancı yatırımcıların ilgisi gibi etkenlerle Türk spor kulüpleri de palazlanmış ve kaliteli kadrolar kurmuştur.2000-2008 arasındaki yıllarda Türk milli takımı en büyük başarılarını yaşadı, Fenerbahçe ve Galatasaray Avrupa'daki en büyük başarılarını kazandı, 3 büyükler yıldızlarla dolu olan muhteşem kadrolar kurdular.Ancak dediğim gibi kapitalist düzenin bu tatlı havası geçiciydi ve 2008 ekonomik krizinde balon patladı.kulüplerimiz ise buna hazırlıksız yakalandılar, artık bolluk zamanında olmadığımızı da idrak etmeyerek yıldız transferlerin devam ettiler.bunların çoğu balon çıktı, Avrupa'da başarı gelmedikçe borçlar katlandıkça katlandı, hazıra konmaya alışan kulüplerimiz altyapıya hiçbir zaman önemli vermedikleri için de alttan genç oyuncu da kazanamadılar.sonraki süreçte de işler iyice sarpa sardı ve bizi mevcut şartlara getirdi.
Türkiye'de, İttihat ve Terakki döneminden beri siyaset ile futbol hiç bu kadar iç içe geçmemişti.Hemen her devlet kurumu siyasallaştı ve haksız atamalarla içi boşaltıldı.Bunun yanı sıra TFF de artık malum partinin spordaki karşılığı olmuş durumda.Malum partinin tüm genetik kodları artık Türk futboluna da geçmiş bulunuyor; adam kayırma, yüksek maaşlar, sorumluluk kabul etmeme, istifa kültürünün yok edilmesi, pişkinlik, yapmacık milliyetçi söylemler (bkz: bizim çocuklar), başarıda kendini ön plana getirirken başarısızlıkta algıyı başka tarafa çekerek (bkz: şeytani düzen) kendini soyutlaştırma...
Bu ortamda çöküşe geçmemiz zaten kaçınılmazdı.Öte yandan voleybol ve basketbol ise küçük popülarite ve para pastasına sahip olduğu için gözlerden ırak kaldı ve bu çürümeden nasibini almadı.Bu yüzden artık çoğu kişi futbol takımından ziyade bu tür branşları benimsiyor, maçlarını seyrederken milli duyguları kabarıyor.
(bkz: #85090)
Portekiz liginde 6 aydır maça çıkmayan gedson fernandes’in ayağının tozuyla çıktığı maçta 20 ikili mücadele kazanabildiği lig.

Oyuncunun durumu da illa etkilidir ama avupa’da 6 ay antreman yapmak , türkiye’de 30 küsür maça çıkmaktan daha üst düzey maç temposu kazandırıyor.
Gırtlağına kadar siyasetin elinde olan sektör. Gerek Anadolu kulüpleri gerekse 4 büyükler dün bunu gösterdiler. Zaten türkiye gibi yüzlerce skandalın yaşandığı bir ülkede siyaset ile futbolun iç içe olmasına şaşmamak lazım.

Kendi kulübümüze bakalım uğur dündar örneğin yıllardır hangi çizgide siyaset yaptığı belli olan birisi ve şu anda ydk başkanı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, taraftarın yarısı sever yarısı sevmez ydk üyesi, oğlu Bilal Erdoğan o da bildiğim kadarıyla kongre üyesi. İç işleri bakanı soylu fenerbahçe kongre üyesi. Daha belki başka partilerden başka siyasiler de üyedir. Ben siyasetçiler kulüplere üye olmasın demiyorum lakin içlerindeki radikal kesimler kulüplerden uzak tutulmalı mesela geçen gün bjk kongre üyeliğinden istifa edenler gibi. Bizi geçelim rakiplere bakalım beşiktaş kulübünde geçen gün kimlerin kulüp üyelerinden ayrıldıklarını biliyoruz. Trabzonspor mesela rte'nin dünürü sadık albayrak oğlu berat albayrak trabzonsporun maddi olarak Son yıllarda belini doğrultmasında örtülü ödenekten kulübe para yardımı yaparak uefa turnuvalarında yer almasında önemli pay sahibi. Geçen sezon antalyaspor ile oynadıkları şampiyonluk maçında tribündeki trabzonlu siyasilere bakarsak siyasetin en çok sirayet ettiği kulüp olduğunu düşünüyorum. Galatasaray'a gelirsek yıllarca mehmet ağar, mesut Yılmaz gibi heriflerden çok fayda gördüler. Ex başkanları çilek aysal bir canlı yayında 20 milyon galatasaraylı malum partiye oy verdi dedi. Şu anda yönetimde olan erden timur'un 2017 referandumu için evet kampanyasında yer almasını da örnek verebiliriz.

Velhasıl kelam Türk futbolu siyaset dünyası ile iç içedir. Bir gün gerçek anlamda hukuk devleti olursak futbolun bağırsakları temizlenebilir. Burada da iş Türk halkına düşüyor.