kusura bakmayın bu takımın en büyük sorunu ahlaksız futbolculardır. bir kere yaparsın yanlış olur iki kere yaparsın hata olur ama devamlı yaparsan ayıp olur. o ayıpları sürdüren de ahlaksızdır. ahlak sorunu var fenerbahçe'de. baş ahlaksızlar da futbolculardır. özellikle orta sahada oynayan sözüm ona 20 milyon euro'luk bir oyuncu var. mehmet topal takımdan gitsin diye taraftar tutup tezahürat yaptırıyordu aleyhinde. şimdi bakıyorum da kan kokusu almış 4-5 haftadır futbol oynamıyor. emekli sosa'dan daha emekli olmuş! sol bek var bir tane de bunun abisi, kenarda ısınmaz, oyuna girer takımın sistemini çökertir. hocasının hiçbir dediğini yapmaz. defanstaki ise psikolojik vaka. acilen psikologlara terapistlere gönderilmeli çünkü ruhu da bedeni de sahada yok. penaltı yaptırmak dışında tabi. ileride boş kaleye topu kafayla direğe vuran bir ahlaksız daha var. üç ay boyunca fener'in kapısında yatıp sözleşme alınca o koca kıçını kaldırıp sağa sola koşamayacak duruma gelmiş. bu değil miydi kural hatası olan maçta altay'a top çıkarırken baskı yapan? neredesin, yemin fazla mı geldi? sağ kanattaki sözde genç yetenek, savunmacıların kucağına oturup kucak dansı mı yapıyorsun yoksa futbol mu oynamaya çıktın sahaya? ersun hoca seni antreman yapmıyorsun diye oynatmıyordu, fiziğine bakıyorum sahada yürüyecek halin yok. antremanı samandıra'da yapacaksın, otel odalarında değil. son ahlaksız da zaten çıkan mesajlarından belliydi, sahadaki meslektaşlarını hocasına şikayet eden, elleri kolları yerinde durmayan küçük caner. üç kuruşluk kalitenle fiziğinle o formayı geçirmişsin üstüne, ciğerlerin patlayana kadar eşşek gibi koşup mücadele edeceksin, sen kimsin ki sahada takım arkadaşlarına el kol yapıyorsun. ahlaksızlar ordusu. şu takımın başkanı ben olacaktım ki en az 10 oyuncuyu kadro dışı bırakır futbol hayatlarını bitirirdim. para mara da vermezdim, yıllarca sürünsünler mahkemelerde.
hâlâ erol bulut gidince her şey düzelecekmiş gibi yorumlar yapanları görünce gerçekten şaşırıyorum. fenerbahçe'nin en büyük sorunu, hoca değildir. plansızlıktır, liyakatsızlıktır.

bu camianın 2013 yılından beri 1 yıldan fazla sabrettiği tek bir tane teknik direktör yok. o zamandan beri elle tutulur tek başarımız 2013-14 sezonundaki şampiyonluk. o sezondan sonra şampiyon ersun yanal'ı göndermiştik bir de, hatırlatırım.

her sene baştan planlama yapılıyor. her sene. hani yapılanma diyoruz ya, yapılanma dediğimiz şey her sene olmaz. bir teknik direktör getirirsin, sabredersin. seni şampiyon yapamayabilir fakat takımı ileri götürür, bir başka teknik adam da ufak dokunuşlarla takıma seviye atlatır ve şampiyonluğa ulaşırsın. peki biz ne yaptık? son 7 yılda bir tane hocaya bile sabretmedik. sadece teknik direktörler sınırlı değildir bu iş. teknik ekibini de liyakati gözeterek kurarsın. futbolcu transferi yaparken belli bir politikan olur.

hadi gelin bu son şampiyonluğumuzdan bahsedelim. 2013-14 sezonu. takım, 2 senelik bir yapılanma geçirmişti ve aykut kocaman'la yollar ayrılmıştı. sonrasında oyuncuların birbirine alışmasıyla birlikte bir de 2-3 nokta atışı transfer yapıldı ve ersun yanal'ın oynattığı güzel futbolla şampiyonluk geldi. o sistemin ekmeğini yedi fenerbahçe kaç yıl. 2012-13'te avrupa ligi yarı finali ve türkiye kupası, 2013-14'te şampiyonluk, 2014-15'te kurşunlanma olmasaydı muhtemelen ismail kartal'la şampiyon olacaktık, evet ismail kartal'la. hatta o yapılanmanın içine edilmeseydi muhtemelen 15-16 ve 16-17 sezonlarında da ekmeğini yiyecektik. ve bugün karşımıza bambaşka bir fenerbahçe çıkacaktı.

senin bir rakibin(*) 4 senedir, evet 4 senedir aynı teknik direktörle(*) çalışıyor. bir diğer rakibin(*) geçen sezonun ortasında efsanesini (*) getirdi, sezon başında alınan kötü sonuçlara rağmen sabredildi, şimdilik iyi gitmekteler. şampiyon olurlar mı bilmem ama olamazlarsa da belli ki sergen yalçın'ı göndermeyecekler. peki ya sen? sen ise her sene teknik direktör değiştirdin. her sene sil baştan işlere giriştin. yanlış yani. bu kadar basit.

ya gelin trabzon'dan örnek verelim. bu adamlar 2018-19 sezonunun başında ünal karaman'ı getirdiler. ünal karaman bence öyle çok iyi bir teknik direktör değil fakat bazen uyum, yetenekten bile önemlidir. nitekim ünal karaman'ın da kanı, trabzon camiasıyla uyuştu ve bir sistem inşasına girildi. 2019-20 sezonunda da yapılan doğru transferlerle takımları hocasız bir şekilde şampiyonluğa oynadı. ünal karaman, siyaset uğruna gönderilmeseydi belki de şampiyon olacaklardı. hee tabii ki bu yapılanmanın içine etmek ne de kolay: önce karaman'ın yardımcısı çimşir'i başa getirdiler, sonra da sezon bitince hocalık tecrübesi bile olmayan newton'u teknik direktörlüğe getirdiler. sonuçsa ortada. fakat dediğim gibi trabzon şehri için güzel 2 sezon geçti.

biraz da istatistiklerden örnekler verelim. 2010-11 sezonundan bu yana şampiyonluklara bakalım. bunlar arasında sadece 2 tane istisna şampiyonluk var, diğer şampiyonlukların hepsi belli bir süre gerçekleştirilmiş yapılanmanın sonucu gelen şampiyonluklar:

2010-11: fenerbahçe. bir önceki sezonun kadrosunun üstüne birkaç takviye ve gelen şampiyonluk.

2011-12: galatasaray. yepyeni bir yapılanmaya gitmişlerdi sezon başında. bu sene beşiktaş ve fenerbahçe yarışta yoklardı bile. eğer 3 temmuz olmasaydı muhtemelen şampiyon olacaktık veya şampiyon olamasak bile daha iyi bir takımımız ve şampiyonlar ligi'nde iyi performans gösteren bir takımımız olacaktı.

2012-13: galatasaray. bir önceki sezondan beri doğru bir yapılanma geçiren galatasaray, şl'de çeyrek final oynamıştı ve ligde de 10 puan farkla şampiyon olmuştu. tabii ki o sezon biraz da bizim sıkışık fikstürden dolayı avantajlılardı fakat şu tablo kesinlikle çok iyi.

2013-14: fenerbahçe. yukarıda bahsetmiştim, tekrarlamıyorum.

2014-15: galatasaray. yukarıda dediğim gibi, kurşunlanma olmasaydı muhtemelen ismail kartal'la bile şampiyon olacaktık. ben bu sezonu bir istisna olarak saymıyorum çünkü galatasaray her ne kadar şansla da olsa 4 yıllık bir yapılanmanın sonucu bir şampiyonluk aldı.

2015-16: beşiktaş. 2013-14 sezonunda slaven bilic'le başlayan bir yapılanmanın sonucu şenol güneş'le birlikte gelmiş bir şampiyonluk. 13-14 fenerbahçe'siyle benzer bir sezondu aslında.

2016-17: beşiktaş. önceki sezonlardan süregelen bir yapılanmanın sonucu olan şampiyonluk.

2017-18: galatasaray. evet, istisna diyebileceğim iki sezondan birisi de bu. galatasaray'da fatih terim olmasa muhtemelen şampiyon olamazlardı. fatih terim'in galatasaray'a dönüşü, gs camiasını aşırı havaya soktu ve bence biraz da şans yanlarında oldu, sonuç olarak şampiyonluk geldi.

2018-19: galatasaray. gs'nin karşısında düzgün bir rakip yoktu ve geçen sezondan beri içinde bulundukları futbol yapılanmasının da yardımıyla şampiyonluk geldi. ama bu noktada şunu da söylemek istiyorum, son haftalarda lehlerine inanılmaz hatalar yapıldı. yine de konumuz bir teknik direktöre sabredilmesi olduğu için pek açmayacağım burayı.

2019-20: başakşehir. abdullah avcı'nın 5 yıllık yapılanması sonucu okan buruk'un da doğru dokunuşlarıyla şampiyon olmuş bir başakşehir vardı.

evet, görüldüğü üzere son 10 yılda "sıfırdan kadro kurayım da şampiyonluk yaşayayım" mantalitesi sadece 2 kez işe yaramış ki birinde o takımın rakipleri çok kötüydü, diğerinde de yine aynı takımın özellikle son haftalarda şanslı olması ve sistemlerinin oturmuş olması etkili olmuş.

bu camianın son 6 yılda müzesine girdiği tek bir kupa bile yok, bakın şampiyonluğu geçtim kupa bile yok. bu bile bazı şeylerin göstergesi olmalı. 6 sene önce "önümüzdeki 6 senede müzenize tek kupa girmeyecek" deseydi biri, hepimiz "hasktr" çekerdik herhalde. şu an keşke o zaman dönsek diyoruz. ama ne mümkün: son pişmanlık fayda vermez.

erol bulut yeterli bir teknik direktör olmayabilir. duruma göre de gönderilir. fakat beni üzen asıl şey, bu camianın mantalitesi. her sene sil baştan kadro kurarak, sil baştan teknik direktör getirerek başarılı olunmaz. günü bile kurtaramazsınız. fakat ne yazık ki biz fenerbahçe olarak yıllarca hep aynı hataya düştük. yetmedi son şampiyon teknik direktörü gönderdik.

gönderelim erol bulut'u mesela. yarın gelsin okan buruk başlasın. sen üst üste mağlubiyetler alınca sabredecek misin okan hocaya? etmeyeceksin, ıslıklayacaksın. istifa diyeceksin, sonra sene sonunda hopp yeni teknik direktör ve biz bu sene şampiyon olacağız filan. bir twit var benim çok hoşuma gidiyor, hani rakiplerin bizle dalga geçmek için oluşturduğu bir twit ama maalesef ki gerçekler içeriyor:

--- alıntı ---

ağustos: fenerbahçe geliyor
eylül: o sene bu sene
ekim: durduramayacaksınız
kasım: 6-0 kutlamaları
aralık: ikinci yarı bambaşka olacak
ocak: yeni çöp transferler
şubat: yapılanma şart abi
mart: teknik direktör değişikliği
nisan: fenerbahçe gidiyor
mayıs: beinsports iptal
--- alıntı ---

tabii ki alakasız yerler var ama ağustos, eylül, ekim, şubat kısımları haklı.

okan buruk diyorduk en son. hadi okan buruk değil de kariyerli bir yabancı hoca geldi. sonra lige alışacak da, taktik oturacak da derken sezon sonu gelecek. sezon sonu taraftar ikiye bölünecek ve sonraki sezon da beklentinin altında kalmasıyla gönderilecek bilmem kaç yüzüncü hoca olacak. bu lige kaç tane yabancı ve kariyerli hoca geldi, kaç tanesi başarılı oldu bilmiyorum ama sayısı bayağı azdır.

erol bulut'u savunduğumdan değil. benim üzüldüğüm nokta, bu camianın mental yapısı.

mesela transfer politikası. bu camianın zaten birçok anlayışı yanlış diyoruz ya, işte transfer politikası da yanlış. ha tabii ki bunun yukarıdaki bahsettiklerimle de alakası var çünkü sen bir istikrar tutturamazsan transferlerin de yanlış bir politikayla yapılır. onun için bu yanlış transfer politikasını tekel olarak ele almak doğru olmaz.

teknik heyet mesela. volkan demirel'in ne gibi bir vasfı var da kenarda görevli? soruyorum ya sadece. bu adam erol bulut'a ne gibi taktikler verebilir? yani oyun sıkışınca ne yapıyor volkan? hocaya nasıl yardımcı oluyor? ben söyleyeyim: olmuyor. fakat biz bunu bile bile volkan'a kenarda görev veriyoruz.

mesela selçuk şahin. bu adamın ne gibi bir vasfı var da fenerbahçe teknik heyetinde görev alabiliyor? inanamıyorum gerçekten. oyun sıkıştığında taktik anlamında erol bulut'un yardım alacağı kişilere bak: volkan demirel, selçuk şahin.

bu teknik heyette bir tek mehmet aurelio'nun olmasına karşı değilim. o da daha önce başka takımlarda görev aldığı için fakat ben onu bile yeterli bulmuyorum ama tabii ki koyunun olmadığı yerde abdurrahman çelebi kendisi. neyse.

yani daha o kadar yanlış sayılabilir ki. ben sıradan bir taraftar olarak bunları görebiliyorum ve yönetim göremiyorsa ortada bir sorun vardır. bunları düşünmek de benim işim değil de işte fenerbahçeli olunca bir şeyler üzerinde çok kafa yoruyorsun. çünkü yanlış o kadar fazla ki bu camiada, ister istemez "acaba neyi yanlış yapıyoruz" diye düşünüyorsun. o kadar da zor değil aslında bu yanlışları düzeltmek ama dediğim gibi, maalesef ki camia mantalitesi buna izin vermiyor. sonumuz hayrolsun, başka bir şey demiyorum. umarım sene sonu şampiyon oluruz.
10 şubat 2021, saat 5 itibariyle erol bulut'tur. bulut kovulursa arka beşlinin takımı içten oymasıdır. arka beşli gangreni kesilip atılırsa altyapı yatırımlarının yetersizliğidir. altyapı yatırımları düzelirse ertesi gün başka bir şey olacaktır.

bu sorunlar, tane tanedir ve saptanabilir. saptanmalıdır. teker teker parmakla işaret edilmelidir. "sorun sistemde abi", "sorun sistemsizlikte be kardeşim" gibi cümleler haklı; evet, fenerbahçe'nin(*) yapısal problemleri var. sorun plansızlık, sistemsizlik. ama bunu ciddiyetle dile getirmek, sadece hedef saptırıyor. yapılabilecek olanları sanki çok zormuş gibi gösteriyor.

ki fenerin de planı, programı var aslında. fener, ali koç'la bir proje deniyor. ki bilen bilir, pek hazzetmem ben koç'tan. ama bir programı olduğu belli adamın. yanlış sadece. yanlış değil de, eksik. çünkü doğru isimleri koyamadı gerekli mevkilere.

bu "sorun sistemde" yaklaşımı, zaman içinde dünyadaki her şeye cevap olabilen ve anlamlı herhangi bir çaba içine girilmesine engel olan bir "buzzword" oldu malesef. sanki doğru şeyi söylüyormuşuz gibi hissettiren bir ilüzyon haline geldi. mesela:

-kadın öldürülüyor, nasıl engelleyeceğiz?
sorun sistemde, erkekleri güç sevdalısı olarak yetiştiriyoruz küçüklükten itibaren.

-orman yangınları var, napalım?
sorun sistemde, daha çok para kazanmak için orman yakıyorlar.

-tribünde küfür var, napalım?
sorun sistemde, türkiye'de holiganlık var.

-fenerin başına hoca diye stajyer, yanına da futbolu dün bırakmış birkaç eleman koydular?
sorun sistemde, planlayacaksın bu işleri aslında.

-şu tablo yamuk duruyor, nasıl çözelim?
sorun sistemde, o tablo 5 aydır yamuk duruyor. hiç kimse düzeltmedi daha.

eee? sorun sistemde. tamam. büyük resme doğru çevirdik işaret parmağımızı, sorunun sistemde olduğunu anladık. hep beraber birbirimize hak da verdik "ulan sorun harbiden sistemde he" dedik.

peki bunu söylemek, yaklaşık 20 yıldır bir anlam ifade etti mi? sporda, ekonomide, siyasette, sanatta? hatta bırak 20 yılı, tarih boyunca. tamam anladık sorunu: "sistemsizlik" diye bir şey ya da "bozuk sistem". bunun saptamasını yaptık. sonra? nasıl değiştirilecek bu? bu sistemsizliği oluşturan ufak tefek elementler nedir? bir sistemin işleyişine serpiştirilmiş bu bozukluklar nasıl düzeltilmelidir? dünyayı anlamak yetmez, amaç onu değiştirmek.

evvela işte bu sorulara cevap vermeden; yani görülebileni, önlenebileni, maddi olarak gözümüzün önünde ve elimizin altında olanı işaret etmeden "sorun sistemde" diyip konuyu kestirip atmak bir anlam ifade ediyor mu? hayır, edemez. çünkü bizim "sorun sistem/sistemsizlik" gibi büyük cümlelerden önce bu sistemsizliği zaman içinde düzeltecek şeyleri saptayıp onları işaret etmemiz gerekiyor.

bu sistemsizliğin fenerbahçe örneğindeki emareleri:

1-süper lig'de 100 maçı olmayan stajyer hocaya kocaman kulübün teslim edilmesi.
2-teknik heyetteki ahbap-çavuşçuluk. yetersiz adamı mevki, makam sahibi yapmak.
3-kadro planlamasının beceriksizler elinde yapılması ya da yapılmaması. boş görülen her topçunun alınması. (ki ben bunu suçlamıyorum, başarıya aç bir dönemdeyiz. panik transferleriyle bol ve belki hatalı adımlar attık. ama bunu büyük bir problem olarak görmüyorum.)
4-scouting olsun hadi.
5-altyapı olsun hadi.

bilemiyorum sonraki adımları. uzar gider bu. ve bunların hepsinin sebebi sistemsizlik, plansızlık, "saldım çayıra"cılıktır. yanı başlıktaki saptama doğrudur.

fakat "sorun sistemde" şiarını öne çıkarmak, herhangi bir çözüm önerisi sunmaz. hatta gözümüzün önündekini, kolay görülebilip düzeltilecek olanı sanki zor bir şeymiş gibi gösterir, gizler. korkunç örtüler örter üstüne. sanki mutlaka en tepede kocaman bir hata vardır ve bu ufak problemler koskocaman yapısal değişikler olmadan düzeltilemez. hayır, düzeltilebilir. kamuoyu isterse önce bu küçük küçük şeyler düzelir, sonra gerekirse büyük problemler düzelir. yeni bir sistem inşa edilir.

fenerbahçe gibi çok insanın yönetimde bulunduğu organizmalarda durum budur. plansızlık olduğu doğrudur, fakat kurmak gereken en doğru cümle bu değildir.

erol bulut ve teknik heyetteki "bizim çocuklar" gibi yetersizlerin derhal fener'den şutlanması, yerlerine liyakate göre insanlar getirilmesi gereklidir. fener'in en büyük problemi bugün için budur.

bu yetersizler gitmeden, isterseniz literatürde "perfect information" denen şeye sahip olun ve 0 doğru bir plan yapın, tutmaz. önce bu planı doğru insanlarla kurgulamak gereklidir.

yani demek istediğim: planın programın kralı dahi yapılsa, direksiyon yetersize emanet edilirse o kamyon şarampole yuvarlanır. yanlış isimle yola çıkılmaz.

fenerin doğru, başarılı, dünya futbolunu bilen, zeki insanlarla çalışması gereklidir.

bulut, belözoğlu falan filan o insanlardan değildir.

bugün bunu bağırmalıyız. "sorun sistemde" diyerek hedef şaşırtmamalıyız.

yetersizlerin fener'de yeri olmadığını söylemeliyiz.

sorunu çözecek olan budur: kısa, net, gözle görülür ve maddi olarak değiştirebilir istekler.