selçuk yöntem.
Four Four Two dergisinden alınmıştır.

Fenerbahçeli olmadan önce bir Galatasaraylılık geçmişiniz varmış. Nasıl Fenerbahçeli oldunuz?

Esasında ona “geçmiş” bile denemez. Her insanın futbolla ilgili hatırladığı bir ilk anısı vardır. Ben de dört yaşımdan bir şey hatırlıyorum. Bütün ailem Galatasaraylı olduğu için ben de herkese Galatasaraylı olduğumu söylüyordum ama aslında hiçbir şeyin farkında değildim. Maçları radyodan dinliyoruz, gazete okuyoruz; beni çeken bir şey var ama karar veremiyorum. Bir akşam bir misafirliğe gittik. Orada evin sahibi hangi takımlı olduğumu sordu. “Galatasaraylıyım” dedim. “Neden?” dedi. “Babam da Galatasaraylı” dedim. “Bir dondurma alsam Fenerbahçeli olur musun?” dedi. Ben de direkt “Olurum!” dedim.

O anı bekliyormuş gibi…

Bahane bekler gibi, evet! Ondan sonra Fenerbahçeli oldum.

Sizi çeken neydi peki? Renkler mi? Futbolculardan biri mi?

Renklerden, futbolcuların güzelliğinden… Basri Dirimlili’nin olduğu kadroyu ezbere sayabilirim çünkü spor sayfalarını okumaya çok meraklıydım. Daha sonra para biriktirip maçlara gitmeye başladım. Ankara’da Fenerbahçe’nin Adana Demirspor’la bir maçı vardı. Karlı, buz gibi bir havada kale arkasında, ayağımda lastik pabuçlarla oturuyorum. 12 yaşımdaydım. Fenerbahçe maçı 4-1 kazandı. Bitiş düdüğü çalınca ayaklarımın hissizleştiğini fark ettim. Panikledim ve içgüdüsel olarak koşmaya başladım. 19 Mayıs Stadı’ndan Bahçelievler’e kadar durmadan koştum! O sayede ayaklarımı çözdüm. Ciddi bir donma tehlikesi atlattım. Hayatım boyunca unutmayacağım.

Bu durumu babanıza nasıl açıkladınız?

“Bizi bir dondurmaya sattın!” dediler. Ben de “Dondurma bahane, yaşasın Fenerbahçe!” dedim onlara.