Bordo mavililerin ısrarla fetöden yana taraf olduğu olay. Emenike'nin para sayma görüntüleri var dediler, aziz yıldırım Kıbrıs'a kaçacak dediler, alex şikeyi biliyordu dediler... akıllarına ne kadar yalan geldiyse yazdılar gitti. Sonuç olarak fenerbahce dimdik ayakta bu kulübün bir taşını bile o badem bıyıklı dindar görünümlü teröristlere vermedik. Ama maddi ve manevi olarak çok yıprandık. Uefa gelirleri, muhtemelen sponsor gelirleri, yeni kredi imkanları hepsi çekildi. Manevi boyutu ise daha da kötüydü. Fenerbahçe düşmanlığı tavan yaptı. Fenerbahçe'nin itibarı zedelendi, 3 temmuz sürecinden sonraki yıllarda birtakım yöneticilerimiz 3 temmuzun ardına sığınarak beceriksizliklerini örtbas etmeye çalıştılar.

Fenerbahce hukuki olarak yeniden yargılanıp beraat etse de karşı dava açıp 2 yıl önce kazansa da çok ama çok yıprandı. Belki de amaç zaten buydu...

Unutmayacağız unutturmayacağız !


--- alıntı ---

bu ülkede ya fenerbahçelisindir ya da fenerbahçe düşmanı.

Selçuk yula

--- alıntı ---
Her şeyden önce bu tarihten sonra ülkedeki futbol iklimi yok oldu.2000'lerin başından itibaren Avrupa'da başarılı olan Türk takımlarıyla, İtalyan ve İspanyollar gibi futbola delice bağlı olan halkıyla, o büyülü futbol tutkusuyla, bu sporun zihinlerdeki ciddiyetiyle, erkek bireylerin yaşamlarındaki önem sırası ve medya ve popüler kültürde kapladığı alanıyla... Türk futbolunun eridiğini ve bugünkü tutkusuz ucube ambiyansın ortaya çıktığına şahit olduk.bugünkü Türk futbolu, geçmişin görkemsiz bir hayaletinden fazlası değil.ülkenin içine düştüğü siyasi ve ekonomik kriz, dünyanın gidişatı, teknolojik ve sosyal yenilikler nedeniyle genç nesildeki algı değişimi gibi nedenler de bu sürecin etkenlerinden olabilir pek âla.ama hiçbirinin 3 temmuz kırılması kadar toplumu biçimlendirdiğini düşünmüyorum.
Bizim için unutulması mümkün olmayan bir gün. koca bir camia kendisini topluma masum olduğuna dair ikna etmeye çalışıyor. Neden ? Çünkü bu aşağılık yapı mahkemelerden evvel toplum huzurunda yargıyı kesmeye çalışıp bunu kısmen de olsa başardığı için.

Zaten bir grup ikna olmayacak, mühim değil fakat kalplerde yaratılan suçlu algısı ile bugün bile başka başka durumlarda dahi, daha savcı olaya hakim değilken sosyal medyada " adaleti " verdikleri için ve buna insanların kolay ikna olmasından dolayı bu sözüne bahsettiğim durum ile mücadele etmek, fetö ile mücadele etmekten daha zor.

Fenerbahçe kimseye kendisini anlatmak zorunda değil diyebiliriz, ancak varlığımız çevremiz ile anlam kazanıyor. Fenerbahçe'nin bunu başarması için de UEFA'dan tazminatı almayı başarması gerekir.

Marka değerine yapılan itibar suikastı temizlenmek zorunda. Fenerbahçe'nin eski yönetimi belki UEFA ile bir anlaşma yaptı ve dava açmayacağına dair imza verdi, CAS davasını olimpiyatları alıyoruz, siz davayı çekin diyenler yüzünden çekti belki de, tam olarak aydınlatılması gerekir neden geri çektiğimiz. Ancak sanmıyorum ki bu konuda da imza atmış olsunlar. Fenerbahçe markası adliyelerde temize çıktığı zaman, UEFA da mutlaka iadeyi itibar vermek zorunda. O zaman bu mevzu büyük oranda temizlenmiş olacak.
Kaybedeni türk futbolu, kazananı ise galatasaray olmuştur. günümüzün sucuk ekmekçileri yani geçmişin sümüklü peçete yiyicileri kazandıkları 22 şampiyonluğun kaçının helal olduğunu hesaplamaya çalışacağına bizim müzemize kafayı takmış vaziyette. Ya gözlerinde çok ciddi bir problem var, ya matematikleri zeka seviyeleri ile doğru orantılı olacak, ya da pek muhtemeldir ki utanma duygusundan yoksun oldukları için 19 kupa sayabiliyorlar. Buradan rabbime dua ediyorum, allah'ım bütün kullarına utanma duygusunu nasip eyle!
Planlı ve programlı bir şekilde fenerbahçe'yi sindirme çabasıdır. Fenerbahçe sinmemiş, mücadele etmiş ve mücadeleyi hukuki olarak kazanmıştır ancak çok ama çok kan kaybetmiştir. Öncelikle aziz yıldırım hapisten çıktıktan sonra daha başka bir kişiliğe bürünmüştür. Yıldız futbolcuların pek çoğu takımdan ayrılmış, elde edilecek birçok sponsorluk gelirinden mahrum kalınmıştır. Bunun yanı sıra şampiyonlar ligi gelirinden de olmuştur. Bunlar maddi zararlar işin bir de manevi boyutu var ki 3 temmuz 2011'in ilk dakikasından itibaren en başta fetö yanlısı gazeteler ve İnternet siteleri her gün her hafta spekülasyon yaptı ve süreç ilerledikçe tutuklamaları artmasıyla işin hepten suyu çıktı. Fenerbahçe'ye olan antipati ve nefret iyice arttı.

Fenerbahçe sinmese de çok kan kaybetti ve üstüne bir de kendi içindeki çekişmeleri ve art arda gelen sportif başarısızlıklar fenerbahçe'yi küçülttü. Belki de bizim bildiğimizin aksine 3 temmuz amacına ulaşmıştır belki amaç fenerbahçe'yi ele geçirmekten ziyade küçültmek, hapsetmek ve üzerini karalamaktı. Son yıllara bakınca gayet de amacına ulaşmış gibi...
10 yıldır bilgisayarımın masaüstünde duran iddianame. her kasıtlı gazete haberinde her bilinçli karalama kampanyasında açıp satır satır tekrar tekrar okurdum ve her seferinde bu mevzunu gelip nasıl fenerbahçe özeline bağlandığını ve sınırlandırıldığını anlayamazdım. yani iddianameye bakarak tümden gelip konuyu fener'e indirgemek mantık dışıydı, lakin, hep aynı anne babanın evlatları olduğunu düşündüğüm galatasaray camiasının en az 30 senedir kol kola yürüdüğü siyasi ve dini oluşumlar bu davayı fırsat bilip rekabeti kendi lehlerine çevirerek çürümüş camialarını ayağa kaldırmayı gayet güzel becerdiler.

işte bu noktada, bu süreçten haksız ve ahlaksızca nemalanan ve rant sağlayan galatasaray camiasının ve paydaşlarının hesaplaşılacak tek taraf olduğu bilinciyle gelecek 10 yılı baştan inşa etmek, her branşta hem yurt içi hem de yurt dışında kupalar kaldıracak performanslar vermek "ben fenerliyim" diyen sporcusundan yöneticisine ve taraftarına her fenerbahçelinin maddi ve manevi görevidir.