frank de boer'ın ne derece vasıfsız bir teknik direktör olduğunu tescilleyen maç.

öyle bir kafa karışıklığı içerisinde takımı saha çıkarmış ki, dumfries'i bir anda sol açıkta kaleciyle karşı karşıya izlerken bir pozisyon sonra van aanholt'un çek stoperlerine presini izliyorsunuz. dumfries, kağıt üstünde orta beşlinin sağı; van aanholt da sol kanadı... malen ve memphis sürekli alan değiştiriyor, wijnaldum önünde pas verecek ofans oyuncularını hep kanatlarda deplase halde buluyor, geri üçlünün üçünün de uzun çek savunmasının arasına uzun top atmaktan başka bir şey yaptığı yok.. de jong ile de roon ileri geri koşturup boşluk kapatmaktan helak olmuş halde ve sonuç olarak bir tane şut çekemeden evine dönüyor portakal kabukları..

de ligt'in oyundan atılması maçın değil, skorun kırılma anıydı; oyun zaten her geçen dakika disiplinli şekilde sahaya yayılan, kanatlarda ikişer oyuncuyla rakibi karşılayıp ortada üç tane 8 numaranın dinamizmiyle alan vermeyen çeklerin lehine gelişmekteydi. bu noktada, patrik schick'in top tekniği ve oyun bilgisiyle ileride tek başına resital sunduğunu da belirtmek gerek. bir kez daha görüyoruz ki, rakip ister üçlü ister dörtlü savunma yapsın, topu hücumda tutmak için mutlaka ayaklarına hakim, top saklayan, adam eksilten, kendi pozisyonunu kendi hazırlayan bir santrafora ihtiyaç var.

"omuzları geniş olsun, boyu uzun olsun, sırtı dönük duvar olsun, kafasıyla sağa sola top indirsin" devri bitti; artık tek santraforluk mesleği topu kafasıyla değil, ayağının içiyle önüne indirip adam eksilten ve kendi şutunu yaratan oyuncular gerektiriyor. misal, serdar dursun :)